Mudaraba diğer adıyla kırad yani kâr payı ortaklığı, sermayesi bulunan bir kimsenin parasını başkasına vererek çalıştırması ve neticesinde elde edilen kâra her ikisinin de ortak olmasıdır. Buna Mudâraba isminin verilmesinin sebebi Kuran'ı Kerim'de geçen şu ayettir: "Yeryüzünde darb ettiğiniz (sefere çıktığınız) zaman..." (Nisa: 101) Bu ortaklığa mudârebe ortaklığı denmesinin sebebi; bundan sağlanan kazancın umumiyetle yeryüzünde dolaşarak elde edilmesindendir.
Kar payı ortaklığı içerisinde bulunduğumuz asırda gittikçe artan katılım bankaları ve ticaret ortaklığı sebebiyle en fazla gündemde tutulan fıkhî konulardan biridir. İslam dini ticaret ortaklığı aracılığıyla elde edilen kazancın meşru olabilmesi için bir takım şartlar öne sürmüştür. Bu şartlar yerine getirilmediğinde bu akit gayri meşru olur.
Kâr payı ortaklığı sahih hadisler ve islam âlimlerinin icmasıyla hükmü sabit olan bir meseledir. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) şöyle buyurmuştur:
Üç şey vardır ki onlarda bereket vardır: Bir zamana kadar mal satmak, Mudâraba muamelesi yapmak, evde yemek için buğdayı arpaya katmak. (İbnu Macce)
Mudarabanın meşru olduğunu destekleyen ashabın fiilleri de mevcuttur; Hz. Zeyd, babası Eslem'den şöyle rivayet ediyor: "Ömer b. Hattab'ın oğulları Abdullah ve Ubeydullah bir ordu ile Irak seferine çıktılar. Dönüşlerinde Basra valisi Ebu Musa el-Eş'arî'ye uğradılar. Ebu Musa el-Eş'arî onları çok iyi karşıladı ve dedi ki:
“Elimden size faydalı olacak bir iş gelse mutlaka yapardım." Sonra da şöyle devam elti:
“Evet, burada hazineye ait biraz mal var. Ben onu emir'ul-mü'minîn'e (halifeye) göndermek istiyorum. O malı size borç olarak vereyim, onunla Irak'tan biraz mal alır, Medine'de satarsınız, anaparayı halifeye teslim edersiniz. Elde ettiğiniz kâr da ikinize ait olur."
Onlar kabul ettiler. Ebu Musa el-Eş'arî onlara malı verdi ve Ömer b. Hattab'a malı onlardan almasını yazdı. Abdullah ve Ubeydullah Medine'ye gelince aldıkları malı sattılar ve kâr sağladılar. Medine'ye döndüklerinde Hz. Ömer ile aralarında geçen kısa bir diyalogdan sonra ana Halifeye, kâr payını ise kendilerine aldılar. (Muvatta)
Mudaraba akdinin geçerli olabilmesi için fıkıh kitaplarında geçen şartlar ve rükûnlar şunlardır;
1- Siga: Sermaye sahibi ile iş yapan kişinin kendi aralarında yaptığı icap ve kabuldür. Mesela mal sahibi, iş yapan kişiye “Şu paraları al, ticaret yap. Elde edilen kâra ortağız." Demesi gibi.
2- Mal sahibi olmalı,
3- Parayı çalıştıran kişi, şirket, banka vb. kurum gibi ticarethaneler bulunmalı,
4- Sermaye: Sermaye para olmalıdır. Ticaret mallarıyla mudaraba olmaz. Çünkü ticaret mallarının değeri değişebiliyor. Ortaklar arsında münazaa olmaması için islam ticaret mallarıyla kar payı ortaklığını yasaklamıştır. Aynı şekilde malı çalıştıran kişi sermaye sahibinin malına nakdi olarak bir şey eklememesi gerekir. Eğer eklerse bu mudaraba olmaz. İş ortaklığı olur. Çünkü mudarabada sermaye ve çalıştıranla iş yapılır. Kendisinin bu paraya bir şey eklemesi caiz olmaz.
Hanefi mezhebine göre sermayenin altın ve gümüşlerden oluşmuş paralardan olması gerekiyor. Bu şart, içerisinde bulunduğumuz asırda gerçekleşmesi zor bir durumdur. Çünkü ülkelerdeki mevcut paraların hemen hemen hepsi kâğıt paradan oluşmaktadır.
Kar payı ortaklığıyla ilgili en büyük problemlerden biri, bazen farkında olmadan kişinin faize bulaşmış olmasıdır ki genellikle bankalarla yapılan mudaraba akdi bu şekildedir. Bir sonraki yazımda bu hususla ilgili dikkat edilmesi gereken hususları ele alacağım.