Bize bir nazar oldu Cumamız Pazar oldu
Ne olduysa hep bize azar, azar oldu...
Bu dizeler, ahvalimizi ne kadar da güzel özetliyor...
Üstelik Cumamızın; ‘Black Friday ‘(kara Cuma), olarak anıldığı günleri de gördük... Sonrasında, ‘çevir kazı yanmasın' hesabı , ‘legend friday' (efsane Cuma), ‘bereketli Cuma' gibi kılıflarla örtülmeye çalışılsa da...
Orta da üzerine kara kara (!) düşünülmesi gereken bir Cuma mevzusu var...
Batıdan ithal edilen kültürün, Müslümanlar üzerinde nasıl bir etkileşim oluşturduğuna, kutsallarının Batı’nın kutsalları yanında nasıl aşındırıldığına dair, çok net- örnek bir mevzu aslında...
1930’lu yıllardan beri Hristiyanlar için Şükran gününden sonra gelen ilk Cuma, Noel'e hazırlık startı veriliyor. Alış veriş çılgınlıkları başlıyor böylece.
Bu çılgın alış-veriş gününde trafik kilitleniyor, ulaşım aksıyor, yoğunluk, karmaşa vs... Derken, bu nedenlerle 1961 yılında bu Cuma'dan, ‘Black Friday’ olarak bahsedilmeye başlanıyor. Sonra da günümüze kadar, propaganda ve reklamların da yardımıyla müthiş bir tüketim çılgınlığı, bu isimle kampanya haline geliyor.
Düşünsenize, bu olay örgüsünde, Şükran ve Noel günü arasına sıkışmış Cuma günü aslında, Batı kültürünün, emperyalist ve kapitalist sistemi arasında sıkışmış günümüz Müslümanlarını temsil ediyor adeta.
Batı’nın kutsallarının arasına, kutsallarını kaptıran, kaptırmakla kalmayıp, istismarına izin veren Müslümanları...
Ayrıca Cuma suresinin 11. Ayetinin nüzul sebepleri arasında zikredilen bir rivayet, günümüze dair bize tefekkür edecek ibretli bir mesaj veriyor.
"Medine halkına açlık ve pahalılık isabet etti, Dihye el-Kelbî, bir ticaretle Şam'dan döndü. Onun dönüşünü halka duyurmak için davul çalındı. O anda Rasulullah (s.a.v.) da Cuma hutbesini veriyordu. Herkes çıktı gitti. Mescidde sadece on iki kişi kaldı. Ebû Bekr ve Ömer' de bu on iki kişi arasındaydı. Bunun üzerine Allah Teala bu ayeti indirdi."
Bir ticaret ve eğlence gördükleri zaman hemen dağılıp ona gittiler ve seni ayakta bıraktılar. De ki: "Allah'ın yanında bulunan, eğlenceden ve ticaretten de hayırlıdır. Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır." (Cuma,11)
Olayda Kur’an ve Sünnet üzere toplanmış Müslümanlar var; Peygamber (s.a.v)’in çağrısına kulak verilmiş, teslim olunmuş. Ayrıca bir ticaret, alış-veriş kervanının davulla propagandası ve o günün şartlarına göre reklamı da var. Yani, Mübarek bir Cuma günü, nefse hoş gelecek cazip bir çağrı var...
Yine bu olaydan sonra, Peygamberimizin (s.a.v) insanı haşyete getirecek ikazı geliyor:
"Eğer hepiniz onlara tabi olup gitseydiniz ve sizden hiç biriniz burada kalmasaydı üzerinize bir vadi dolusu ateş, sel gibi gelirdi."(Suyuti)
Günümüzde ise, Batı’da esmeye başlayan kapitalizm rüzgârları Müslüman ülkelerde bir fırtınaya dönüşmüştür. Reklamlar üzerinden, sürekli bir ihtiyaç psikolojisi empoze ediliyor. Sonuç olarak tüketim çılgınlığı dediğimiz durum meydana geliyor.
Oysa Allah'a teslim olmuş bir Müslümanın her işinde olduğu gibi, alış-veriş ve ticaretinde de itidalli/dengeli olması gerekir.
Bu nedenle bilinç dağarcığına, bazı kavramları yeniden yüklemesi gerekir. Hele ki hâlâ Pandemi nedeniyle önümüzü göremediğimiz puslu zamanlardan geçiyorsak...
Bu bağlamda alış-veriş yapmadan önce şu kavramlar mutlaka hatırlanmalıdır...
İHTİYAÇ: Hayatımızı kolaylaştıran, şartlarımızı daha iyi konforlu hale getiren şeylerdir. Olmasa da olur diyebileceklerimizdir.
ZARURET: Hayatın olmazsa olmazlarıdır. Olmasa yaşamın sekteye uğrayacağı ihtiyaçlardır. Bunlara zaruri ihtiyaç deriz.
KANAAT: Var olanla yetinmek, mutmain olmak. Kanaat etmeyen insan için ihtiyaçlar asla bitmez. Hep başladığı noktaya geri döner. Hep muhtaçtır, hep ihtiyaç sahibi...
İKTİSAT: Mülkün asıl sahibine karşı, manevi bir şükürdür. Cimrilik ve savurganlıktan uzak, malını harcama, tasarrufta bulunma erdemidir. İktisadın kölesi olanlar, mallarının efendisi olurlar...
İSRAF: Tüm bu dengelerin oynadığı anda meydana gelir. Malın asıl sahibine karşı hürmetsizlik ve şükürsüzlüktür. Saçıp savurmayı haram sayan Yaratıcıya karşı saygısızlıktır. O’nun emaneti üzerinde, keyfine göre tasarrufta bulunmaktır. Zengin de olsa, fakir de olsa ihtiyaç dışı harcamak, saçıp savurmak israftır.
GÖSTERİŞ: İnsanlara üstünlük sağlamak için alınan, vitrinlik (!) mallar-eşyalar, insanı daha fazla saygın yapmaz. Eşya insanla kıymetlenir. İnsan eşyayla değil!
Rabbimiz bizleri, büyük şeytanların elinde kuklaya dönen, şeytanın kardeşi müsrifler olmaktan korusun!
Mübarek ve Nurlu Cuma’nın bereketi üzerimize olsun!