Afrika kıtasında, küresel şer güçlerin desteğiyle Müslümanlara karşı yürütülen kıyım, bütün hızıyla devam ediyor.
Haber kaynakları sınırlı olduğundan ve siyonistlerin yörüngesindeki haber ajansları da bu konuları gündeme taşımadığı için dünya kamuoyu olanlardan yeterince haberdar olamıyor.
Özellikle Orta Afrika Cumhuriyeti'nde Müslümanlara karşı yürütülen kıyımlar fazla gündeme taşınmıyor.
BM'de çıkan karar sonrası başta Fransa olmak üzere, Orta Afrika'ya müdahale eden Batılı güçler, buradaki siyasal ve askeri dengenin Müslümanlar aleyhinde bozulmasına yol açtılar. İstikrarı sağlama adına buraya yapılan müdahale, Müslümanlar açısından tam bir felaket oldu. Katil Hıristiyan milisler, Batılılardan aldıkları maddi ve psikolojik destek ile buradaki Müslümanları kıyımdan geçirmeye başladılar. Bu vahşet öyle bir noktaya vardı ki, bazı yerlerde öldürülen Müslümanların etlerini bile yediler. Dünya, bu vahşete seyirci kaldı. Müslümanlar katliama maruz kaldığı halde, her zaman olduğu gibi dostlar pazarda görsünler kabilinden, BM, tarafları sükûnete çağırdı. Yani tek taraflı katliam, iki taraflı çatışma şeklinde dünya kamuoyuna sunuldu. Eskiye nispetle katliamların hız kesmesi, başta Fransa olmak üzere işgal kuvvetlerinin müdahalesi ile değil, Müslümanların ağırlıkta olduğu Seleka koalisyonunu tekrar direnişe geçip caydırıcı bir rol oynamaya başlamasıyla oldu.
Ama hala bazı yerlerde Müslümanlar katlediliyor. Bazı yerlerde de Müslümanlar kuşatma altında adeta ölümü bekliyorlar. BM'nin bu vahim tablonun sadece bir kısmını dile getiren tespitleri ve çağrısı ise pratik anlamda hiçbir şey ifade etmiyor.
AFP'ye konuşan ve isminin açıklanmasını istemeyen bir kaynak, Hıristiyan anti-balaka gruplarının Müslüman sivillere ve Müslüman Seleka grubu ve etnik Fulani grubuna saldırdığını söyledi. AFP'ye konuşan kişi, yaşanan son saldırıda en az 12 kişinin öldüğünü söyledi.
Çatışmalardan dolayı onlarca kişinin çalılıklara saklanmak zorunda kaldığını ve başkent Bangui'ye sığındığını belirten yerel kaynaklar, son aylarda başkent Bangui'ye sığınanların sayısında önemli bir artışın gözlendiğini kaydetti.
Orta Afrika Cumhuriyeti'ndeki çatışmalar nedeniyle Yaloke kasabasında mahsur kalan 474 Müslüman, salgın hastalık ve gıdasızlık nedeniyle yaşam savaşı vermektedir. Daha da kötüsü, Hıristiyan vahşi çetelerin kuşatması altında, saldırı ve katledilme tehlikesi ile karşı karşıyalar. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği'nden yapılan açıklamada, Orta Afrika Cumhuriyeti'nde devam eden etnik çatışmalar nedeniyle Başkent Bangui'nin 200 kilometre kuzey doğusundaki Yaloke kasabasında 474 Müslüman'ın aylardır mahsur kaldığı belirtildi.
Nisan ayından beri bu gruptan 42 kişinin açlık ve hastalık sebebiyle hayatını kaybettiği belirtiliyor. Yani buradaki mazlum Müslümanlar, başta İslam Ümmeti olmak üzere, vicdanı henüz ölmemiş insanların kendilerini hatırlamalarını bekliyor
BM rakamlarına göre iki yıldan fazla süredir etnik ve dini çatışmalara sahne olan ülkede 440 bin kişi ülke içinde yerlerinden olurken, 190 bin kişi de komşu ülkelere sığınmak zorunda kaldı.
Bütün bu anlatılanlar, büyük oranda dünyaya kapalı bir coğrafyadan basına yansıyanların sadece bir kısmıdır. Elbette yaşananlar, basına yansımasına müsaade edilenin çok daha ötesindedir.
Kenya'daki Müslümanların dramı apayrıdır. Kenya yönetiminin oluşturduğu ölüm mangaları, Müslümanları infaz etmeyi adeta bir politikaya dönüştürmüştür. Özellikle Müslüman toplumun lider ve öncülerine yönelik düzenlenen suikastlerle Müslümanlar başsız bırakılmak isteniyor. İnfaz mangaları, Müslümanlar açısından tam bir kâbusa dönmüş durumda.
Mali ve Nijerya'da da yine Müslümanların mal ve can emniyetine yönelik ciddi ihlaller artarak devam ediyor.
Bütün bunlar yaşanırken, Afrikalı Müslümanları bütün insanlık gibi İslam Ümmeti de unutmuş durumda.
İslam Ümmeti'nin belirleyici aktörü durumunda olan ülkelerin bu noktada bir eylem ve teşebbüslerini göremiyoruz.
Artık Müslümanların, bu Afrikalı kardeşlerinin dramlarını her platformda dile getirip somut adımlar atmaları gerekir.
Afrika'daki istikrarsızlığa müdahale edecek ve sivillere yönelik katliamları önleyecek bir müdahale gücünün kurulmasının ve bu gücün siyasi uzantısının oluşturulması müzakere edilmelidir. Mazlum Afrikalı Müslümanlar, BM'nin ve Batılı güçlerin olmayan insafına ve adaletsizliğine terk edilmemelidir.
Unutmayalım ki, katliamlara maruz kalanlar Hıristiyanlar olsaydı yer yerinden oynardı.
Ümmet olma ruhunu ve mefkûresini kaybettiğimizden beri, kopan tespihin dağılan tanelerine dönüştük. Bu yüzden Müslümanların acıları, gözyaşları ve mahrumiyetleri son bulmuyor.
Kardeş olmayı, ümmet şuuruyla ayağa kalkmayı öğrendiğimiz gün, ancak bizleri tutsak eden prangalar kırılabilir.