1946'da yapılan federal anayasa ile Yugoslavya'yı oluşturan altı özerk federe birimden biri olan Karadağ, Kotor Körfezi ve bu körfez ile Bar arasında kalan Adriyatik kıyıları topraklarına eklendi. 1945-1992 arasında Yugoslavya topraklarının yüzde 5,4'ünü oluşturan Karadağ, 2006 yılında yapılan referandumun ardından 3 Haziran 2006'da bağımsızlığını ilan etti.
Yaklaşık nüfusu 650 bin olan ülkede, Müslümanların oranı ise resmi rakamlara göre, yüzde 20. Resmi dili Karadağca (Boşnakça) olan ülkede Müslümanların çoğunluğu Boşnak, geri kalanları da Arnavutlardan oluşuyor. Devlet tarafından destek alamayan Müslümanlar kendi camilerini, okullarını, cenaze işlerini, kültürel etkinliklerini Karadağ İslam Meşihatı (Diyanet işleri) kurumu üzerinden gerçekleştiriyor. Ülkede bulunan tüm camilerde çocuklara İslami eğitim verilmesinin yanı sıra, lise düzeyinde olan medreselerde de çok sayıda öğrenciye devletin müfredatı ile birlikte İslami eğitim de veriliyor. Bu okullardan mezun olan öğrenciler ülke ve ülke dışında farklı meslek dallarında eğitimlerini devam ettiriyorlar.
Karadağ'da yaşayan Müslümanların durumu, yapılan çalışmalar ve İslam dünyasının sorunları hakkında İLKHA muhabirine değerlendirmelerde bulunan Karadağ Diyanet İşleri Başkanı Rıfat Feyziç, İslam dünyasının zor dönemlerden geçtiğini, bunun için İslam dünyasında daha çok ümmet bilincine ihtiyaç olduğunu söyledi.
1974 yılında dünyaya gelen ve İzmir 9 Eylül İlahiyat Fakültesinden mezun olan Feyziç, 10 yıldan fazladır Diyanet İşleri Başkanlığını yürütüyor.
Feyziç, "Karadağ küçük bir devlet. Balkanların tam ortasında, eski Yugoslavya'nın 6 federal cumhuriyetinden birisiydi. Yugoslavya dağıldıktan sonra 7 devlet oldu. Karadağ, bu devletlerin en küçüğü. Karadağ, 2006 yılında yapılan bir referandum ile bağımsızlığını kazandı." dedi.
Müslümanlar olarak Karadağ'da azınlıkta olduklarını belirten Feyziç, resmi rakamlara göre, nüfusun yüzde 20'sinin Müslüman olduğunu ancak resmi olmayan rakamlara göre ise ülkedeki Müslümanların nüfusun yüzde 30 civarında olduğu söyledi.
"Karadağ'da 500 yıl önce İslam ile tanıştık"
Feyziç, "Ülkenin üçte ikisi Boşnak, geri kalanları ise Arnavut vatandaşlardan oluşuyor. Biz, Karadağ'da 500 yıl önce İslam ile tanıştık. Bizim dedelerimiz, Osmanlı devletinin buraya gelmesiyle Müslüman oldular. O tarihten beri burada camilerimiz var. Müslümanlar bir bölgede azınlık olarak yaşadıkları müddetçe sorunları devam eder. Bir yerde azınlık olarak yaşıyorsanız sürekli sıkıntılarınız olur. Biz de burada azınlık olduğumuz için çeşitli sıkıntılarımız var." diye konuştu.
"Çalışma alanımız çok büyük ama maalesef imkanlarımız yetersiz"
Müslüman ülkelerde faaliyet gösteren insanların sahip oldukları imkanların onlar için bir nimet olduğunu hatırlatan Feyziç, "Bu nimete sahip olanlarla karşılaştığımda bunu her zaman dile getiriyorum. Örneğin, Türkiye'de cami imamlarının maaşı devlet tarafından ödeniyor. İmam hatipler, medreseler ve daha başka hizmetler de devlet tarafından destekleniyor. Burada değil. Her şey ile biz uğraşıyoruz. Cami, imam, kültürel etkinlikler ve cenazelerle biz uğraşıyoruz. Burada kültürler çok farklı. Devlet genelde Hristiyanların kültürüne destek veriyor. Örneğin, 200 yıllık bir mezar taşı bulsak bunun korumasını biz yapmak zorunda kalıyoruz. Onun için azınlıkta yaşamak kolay değil. Çok çalışmak gerekiyor. Çalışma alanımız çok büyük ama maalesef imkanlarımız yetersiz." şeklinde konuştu.
"Karadağ'da medreseler yeni doğan güneş gibi ışık saçıyor"
"Bütün camilerde her hafta sonu Kur'an kurslarımız var"
Karadağ'da son dönemlerde özellikle gençler arasında İslami bir uyanışın olduğunu söyleyen Feyziç, yaptıkları çalışmalar hakkında şunları kaydetti:
Karadağ'da 140 camimiz var. Bu camilerin yarısı son 15-20 yılda yapıldı. Özellikle gençlerde bir İslami uyanışın olduğunu söyleyebilirim. Bu, bizi sevindiriyor. Çünkü ben, çocukken sadece yaşlıların camilere gittiğini hatırlıyorum. O insanlar, 'eğer biz ölürsek acaba cenaze namazımızı kılacak, bizi yıkayacak birileri olur mu?' diyerek ağlıyorlardı. Tabi ki şimdiki resim bambaşka. Gençler arasında çok iyi bir seviye yakaladık. Buradaki Müslümanlar, azınlıkta oldukları, Müslüman oldukları için utanmıyorlar. Hatta bundan gurur duyarak açıkça herkese söyleyebiliyorlar. Bütün camilerde her hafta sonu Kur'an kurslarımız var. Hafta sonları çocuklara dini eğitim veriyoruz. Kış ve yaz tatillerinde kurslarımız oluyor. Başkent Podgarica'da lise düzeyinde bir okul, yatılı bir medresemiz var. Medresemizde yaklaşık 300 öğrencimiz var. 2008 yılında hizmete başlayan medrese ilk mezunlarını 2012 yılında verdi. Osmanlının balkanlardan çekildiği tarih olan 1912 yılında tüm medreseler kapatılmıştı. Osmanlının çekildiği tarihten tam 100 yıl sonra medresemiz ilk mezunlarını verdi.
"Öğrenci alımlarımızı sınavla gerçekleştiriyoruz"
Fevziç, "Karadağ'ın kuzeyinde şu anda bulunduğumuz Rojaye şehrinde bir kız imam hatip okulumuz var. Bu okul da çok iyi gidiyor. Çocuklarımız buradan mezun olduklarında sadece ilahiyata değil birçok bölüme girebiliyorlar. Bu da bizim hedefimizdi. Burada eğitim alanların yarın Müslüman bir doktor, Müslüman bir mühendis, bir hukukçu, bir iktisatçı olması bizim hayalimizdi. Bu işi iyi yaptığımızdan hiçbir kuşkumuz yok. Önemli olan insanlarımızın bize güvenmesidir. Buraya gönderilen her öğrenciyi kabul edemiyoruz. Öğrenci alımlarımızı sınavla gerçekleştiriyoruz. Böylelikle kalitemiz de artıyor. Bu, bizim güzel faaliyetlerimizden bazılarıdır." dedi.
"Bu resim kardeşliğin resmidir"
Balkan ülkelerinde Müslümanların yaşadığı bölgelerin yeterince gelişmediğini bunun da yıllardan beridir farklı rejimler tarafından idare edilmekten kaynaklandığını belirten Feyziç, "Ekonomik olarak pek iyi değiliz. Burada yardım kuruluşlarımız da var. Hem bizim yaptığımız yardımlar var hem de İslam ülkelerinden değişik hayır kurumlarıyla ilişkilerimiz var. Onlara da teşekkür ederiz. Özellikle Türkiye'nin doğusundan, 3 bin km uzaklıktan Avrupa'dan gelen arkadaşlarımız var. Avrupa Yetim Eli ve diğer yardım kuruluşlarına teşekkür ederiz. Bu resim, kardeşliğin resmidir." diye konuştu.
"Müfredatımızı hazırlarken Bosna ve diğer bölgelerden faydalandık"
Eğitim verdikleri medreseler hakkında da konuşan Feyziç, şu ifadelere yer verdi:
Bizim medreselerimizin statüsü lise. Okullarımızda devletin müfredatıyla birlikte ayrıca dini eğitimler veriyoruz. Zaten bundan aşağısını da kabul etmeyiz. Sonuçta devlet Müslüman değil ve bize zorla başka bir şey yaptıramaz. Medreselerimizi kendimiz yaptık. Diğer okullarda olmayan Kur'an-ı Kerim eğitimi, Arapça dili, fıkıh, akaid, tefsir, hadis derslerimiz var. Tabi ki, müfredatımızı hazırlarken Bosna ve diğer bölgelerden faydalandık. Burada Bosna'daki Gazi Hüsrev Bey Medresesi gibi yüzyıllardır çalışan çok sayıda medreseler var. Buradaki insanlarla eskiden aynı devlette birlikte yaşıyorduk. Müfredatımız Hanefi fıkhı ve ehli sünnet çizgisindedir.
"İslam dünyasında daha çok ümmet bilincine ihtiyacımız var"
Müslümanların kendi hallerine bırakılması halinde tüm sorunlarını çözebileceklerini belirten Feyziç, son olarak şunları kaydetti:
"Müslümanlar olarak genellikle tüm dünyanın sorunlarını çözmeye çalışıyoruz. Bazen buradaki arkadaşlara, 'Eğer bize bırakılırsa biz sorunlarımızı çözeriz.' diyorum. Filistin'i de Irak'ı da Suriye'yi de bütün Müslümanların da sorunlarını çözeriz. Ama buradaki sorunlarımızı çözemiyoruz. Allah'u Teala Karadağ'daki Müslümanların gücünü biliyor. Biz, dünya üzerinde bir şeyi değiştiremesek de buradaki halimizi değiştirebiliriz. Hazreti İbrahim (Aleyhisselam) kıssasında olduğu gibi ateşe su taşıyan karınca misali elimizden geleni yapmak zorundayız. Hepimiz yaşadığımız bölgelerde 'ne yapabiliriz' diye düşünmeliyiz. Herkes üzerine düşeni yaparsa sorunlarımız aşağıdan yukarıya doğru çözülmeye başlar. Maalesef İslam dünyası belki de tarihinin en zor döneminden geçiyor. Müslüman halk aslında öyle değil ama başındakiler başka güçler için çalışıyorlar. Büyük devletlerin piyonluğunu yapıyorlar. Maalesef kendi halkları için çalışmıyorlar. Dua etmek lazım. Tarihte hep bir çıkış, bir iniş oluyor. Bu da düzelecek. Tekrar bir çıkışın olacağına inanıyorum. İslam dünyasında daha çok ümmet bilincine ihtiyacımız var. Siz buraya binlerce kilometre öteden Karadağ'daki Müslümanları görmeye geldiniz. İşte bize böyle şeyler lazım. Bu, bir sancı dönemi. İnanıyorum ki durumumuz daha iyi olacak. Onların bir fitnesi var ama Allah'ın da bir hesabı var. Her şey her zaman insanların umduğu gibi olmuyor. Sonuçta Allah'ın dediği olacak."
İLKHA