Karadavi Hizbullah ve Nasrallah hakkında çok sert konuştu

Yusuf El Karadavi, dün Katar'da Cuma namazında verdiği hutbede Suriye'deki olayları mezhep çatışması olarak nitelendirdi. Hizbullah'a Hizbuşşeytan, Nasrallah'a da Nasrüşşeytan diyerek ağır hakaretlerde bulundu

Dünya Müslüman Alimler Birliği Başkanı Şeyh Yusuf El Karadavi, dün Katar'da Cuma namazında verdiği hutbede Suriye halkının Baas rejimine, İran'a ve Hizbullah'a karşı mutlaka zafer kazanacağını söyleyerek, İran ve Hizbullah'ın mezhepçilik yaptığını iddia etti.

Gücü yeten ve askeri eğitim almış Müslümanları Suriye'deki kardeşlerinin yardımına koşmaya davet eden El Karadavi, "Gücüm yetmiş olsaydı ben de gider onların safında savaşırdım" dedi.

El Karadavi, mezhepler arası yakınlaşma (takrib) adı altında Sünnilerin aldatıldığını ve Şiileştirme faaliyetleri yürütüldüğüne de iddia etti.

İşte El Karadavi'nin hutbesinin o bölümü:
"Bu adam (Beşşar El Esed) müstakbir ve ceberruttur. Gördüğümüz gibi insanları öldürüyor. Her gün insanları öldürüyor. Katliamsız hiçbir gün geçmiyor. Onlarca ve yüzlerce insanın öldürülmediği bir gün gördünüz mü? Her gün insanları öldürüyor. Dilediği gibi öldürüyor. Ordunun silahlarıyla, Mig uçaklarıyla, savaş gemileriyle, tanklarla, roket atarlarla, füzelerle, ağır toplarla, akıllı bombalarla ve gelişmiş bombalarla öldürüyor. Bu ordu (Baas ordusu) her türlü silaha sahip. Ordunun silahları Rusya'dan geliyor.

Rusya, Müslümanlara karşı durdu. Müslümanların hepsi bilmelidir ki, Ruslar Müslümanların düşmanlarıdır. Ruslar, ilk günden silahlarıyla Müslümanlara karşı savaştı. Suriyelilere bu silahları verdiler ve hâlâ da veriyorlar. Arka arkaya her çeşit silahtan gönderiyorlar. Müslümanları öldürüyorlar. Silahlar Ruslar'dan ve İran'dan geliyor. Her taraftan silah geliyor. İran'dan silah geliyor, askerler ve subaylar geliyor.

Şu anda savaşı yürütenler İran'dan gelenler ve Lübnan'dan gelenler. Lübnan'dan gelenler kim biliyor musunuz? İsimleri "Hizbullah". Düşünün, "Hizbullah" (Allah'ın hizbi). Onlar gerçekte "Hizbuttağut" (Tağut'un hizbi) ve "Hizbuşşeytan" (Şeytan'ın hizbi). Hizbullah Müslümanları öldürmez. Onlar ise Müslümanları öldürerek Allah'a ibadet ettiklerini sanıyorlar.

El Kusayr halkını ve El Kusayr çevresinde çeşitli beldelerdeki insanları öldürmek için geldiler. Sadece El Kusayr halkını öldürmüyorlar. Doğuda, batıda, kuzeyde ve güneyde Suriye halkını öldürüyorlar. "Nasrallah" olarak adlandırılan kişinin binlerce takipçisi. O asla Nasrallah değil, bilakis "Nasruşşeytan". Onlar, Suriye'de Müslümanları öldürmeye geldiler. Diyorlar ki, "Biz direniş düşmanlarını öldürüyoruz". Hangi direniş? İsraillilere karşı mı direndiniz? İsraillilere karşı direnmediniz. Bilakis, özgürlük talep eden Müslümanlara karşı direndiniz. Suriye halkı erkeğiyle, kadınıyla, genciyle, çocuğuyla, Müslümanıyla, Hıristiyanıyla, Araplarıyla ve Kürtleriyl; her lü grubuyla halkın tamamı vahşi, hain, katil Esed'e karşı ayaklandı. Esed, kanları helal gördü ve haram olan şeyleri çiğnedi. Bu vahşiyi Allah mutlaka gücü yeten bir izzet sahibinin cezasıyla cezalandıracak. Allah onun üzerine azabını indirecek.

Allah'ın azabı suçlular topluluğundan uzaklaştırılamaz. Size, Katar'daki, Körfez ülkelerindeki ve Arap ülkelerindeki, İslam ülkelerindeki ve tüm dünya ülkelerindeki kardeşlerime diyorum ki, Suriye halkı zafer kazanacak. Vallahi Suriye halkı bu ceberrut zalime karşı, Esed'e ve adamlarına karşı, bu Hasan Nasruşşeytan'a karşı, Müslümanları öldüren, El Kusayr halkını öldüren Hizbuttağut'a karşı zafer kazanacak. (Hizbuttağut) erkekleri, yaşlıları, kadınları, çocukları öldürüyor. Onları elleriyle öldürüyor. Fakat kurtulamayacak. Suriyeliler onu öldürecekler. Suriyelilerin elinde ordunun elindeki silahlar yok. Ellerinde az miktarda hafif silah var. İnsanlar o silahları sağdan soldan topladı. Fakat onbinlerce kişi İran'dan, Irak'tan, Lübnan'dan, çeşitli ülkelerde, Şia'nın olduğu her ülkeden Ehli Sünnet'e karşı savaşmak için geldi. Ehli Sünnet'e ve beraberinde olan herkese karşı savaşıyorlar. Hıristiyanlara karşı, Kürtlere karşı ve kendileri dışındaki herkese karşı savaşıyorlar. Şiilerin hepsini suçlamıyorum. İran'da, Irak'ta ve Lübnan'da değerli Şiiler var. Bazıları arkadaşlarım. Yeryüzünde ceberrutluk yapan ve haksız yerek büyüklenen bu vahşi zulmü reddediyorlar. Biz onları suçlamıyoruz. Bilakis bu grubu ve onlarla birlikte hareket edenleri suçluyoruz.

Hizbullah'ın yanında yer alan ve Hizbullah'ı destekleyen herkesi suçluyoruz. O Hizbullah değil. (Şeytan onları etkisi altına aldı da kendilerine Allah'ı anmayı unutturdu. İşte onlar "Hizuşşeytan"dır. İyi bilin ki, "Hizbuşşeytan" mutlaka kaybedecektir. Allah'a ve Peygamberine düşman olanlar, işte onlar en aşağıların arasındadırlar. Allah, "Elbette ben ve elçilerim galip geleceğiz"diye yazmıştır. Allah güçlüdür, izzet sahibidir." (El-Mücadele / 19-21) Allah onlardan daha güçlüdür ve daha çok izzet sahibidir. Allah azze ve celle onlara galip gelecek. Ben her yerdeki Müslümanları kardeşlerine yardım etmeye davet ediyorum. Suriye'deki kardeşlerimizi üzerlerine saldıran kalabalık ve silahlı düşmana karşı yalnız bırakmamız makul değil. Kardeşlerimizi öldürüyorlar ve biz seyrediyoruz. Bu bize haram. Vallahi gücüm olsaydı, onların yanında gider ve onlarla birlikte savaşırdım. Gücü olan ve savaş eğitimi almış, o katillere karşı nasıl savaşılacağını bilen, nasıl atacağını ve vuracağını, silah ve bomba kullanmayı bilen ve gidebilen herkesin oraya gitmesi gerekir. Müslümanları kardeşlerine yardım için Suriye'ye gitmeye çağırıyorum. Kardeşlerimizin öldürülmesine seyirci kalamayız. Bu bize haram. Niye onlar gelip kardeşlerimizi öldürüyorlar ve biz seyrediyoruz? La havle vela kuvvete illa billah. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in yanında sahabeden iki kişi kavga edip biri diğerine üstün gelince mağlup olan "La havle vela kuvvete illa billah" dedi. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem onun bu sözünden hoşlanmadı ve ona "Bu acizliktendir. Bilakis çalışman ve silahlanman, Allah'ın ismiyle vurman gerekir" dedi.

Mustazaf mü'minlerin yanında olmamız gerekir. Onları kesinlikle yalnız bırakmamalıyız. Bu fertlerin üzerine vacip. Gücü olan ve daha önce eğitim almış, savaşlarda deneyim kazanmış, oradaki kardeşlerimize yararı dokunacak herkesin yol bulabildiği takdirde oraya gitmesi gerekir. Devletlerin kardeşlerimize yardım etmesi gerekir. Niçin yardım etmiyorlar? Niçin sadece Katar, Türkiye ve birkaç devlet yardım ediyor? Devletlerin çoğu hiçbir şey yapmıyor. Hangi yolla olursa olsun, niye kardeşlerimize yardım edecek birilerini göndermiyorsunuz? Batılıları beklemeyelim. Batılılar "Biz Suriye'ye yardım edeceğiz" dediler fakat onların yolu belki iki-üç yıl sürer. Durum daha hızlı hareket etmeyi gerektiriyor. Yavaş hareket etmenin faydası yok. Çünkü onlar Müslümanları öldürmede hızlı davranıyorlar. Acele ediyorlar ve girişimde bulunuyorlar. Niye biz girişimde bulunmuyoruz ve acele etmiyoruz? Fetler ve devletler olarak girişimde bulunmalı ve daha hızlı hareket etmeliyiz. Mısır, Suudi Arabistan ve tüm Körfez ülkeleri; Kuveyt, Arap Emirlikleri, Umman ve Bahreyn ve tüm İslam ülkeleri; Fas, Tunus, Libya; bütün devletler kendi payına düşeni yapmalı. Onların yaptıkları karşısında susup beklemememiz gerekir. Mutlaka yardım etmeliler. Kardeşlerine yardım etmeyeceklerse kime yardım edecekler? "Kafir olanlar birbirlerinin yardımcılarıdır. Eğer siz onu (Allah'ın emirlerini) yerine getirmezseniz yeryüzünde bir fitne ve büyük bir fesat olur." (El-Enfal:73) Başkalarının birbirine yardım ettiği gibi siz de kardeşlerinize yardım etmezseniz, onlara silah vermezseniz, onlara asker göndermezseniz - ki diğerleri binlerce asker gönderiyor- yeryüzünde bir fitne ve büyük bir fesat olur.

Şia'nın Ehli Sünnet'e bu ihaneti (ğadr) yapmak istediğini zannetmiyorduk. Mezhepler Arası Takrib (Yakınlaşma) Kurumu Başkanı İran'dan bana mektup göndermiş. Diyor ki: "Sen eskiden mezhepler arasında takribe (yakınlaşmaya), İslami vahdete davet edenlerdendin. Bu konuda önemli rol oynadın. Niye aynı yeniden işi yapmaya dönmüyorsun?" Yıllarca mezhepler arası yakınlaşmaya davet ettim. Fas'ta, Suriye'de, Bahreyn'de, Katar'da takrib konferanslarına katıldım. Takribe davet ettim fakat gördüm ki takrib mezhepler arasında yakınlaşmaya yol açmıyor. Onlar bu işten yararlanıyor fakat biz hiç yararlanmıyoruz. Mezheplerin yakınlaşması diye Hüseyniyeler inşa ediyorlar, biz hiçbirşey inşa etmiyoruz. Ülkelerimizi işgal ettiklerini gördük. Neler olduğunu gözlemlemeleri için Afrika'ya kırk davetçi gönderdik. Afrika'daki her ülkede İranlıların Ehli Sünnet'i işgal etmek istediğini gördük. Sünnileri Şii yapıyorlar. Bu makul mü? İşgal etmek için bizi aptal yerine koymanız makul mü? Biz Müslümanlara Sünniden Şiiden konuşmak istemiyoruz, siz davetçilerinizi Sünniler ve Şiiler arasındaki (ihtilaflı konularla) doldurdunuz. Hıristiyan misyonerlerin yaptığı gibi yapıp fakirleri Şiileştirdiniz. Afrika'da gördüğümüz bu. Afrika'daki şiileştirme faaliyetleri hakkında kitap var. El Maliki'nin Irak'ta yaptığı.. Ehli Sünnet'in yaptıklarını okuyorsunuz. Kendilerini savunmak için ayağa kalktılar. Diğerleri onları bir çırpıda yiyip bitimek istiyorlar. Hepsini öldürmek istiyorlar. Üzerlerine adamlarını salıyorlar. Amerika'nın savaşı başladığından ve Ehli Sünnet Şia'nın yönetimi altında olduğundan beri öldürebildiklerini öldürüyorlar, patlatabildiklerini patlatıyorlar, yapabildiklerini yapıyorlar. El Maliki kendisinin bunu yapmaya yetkili olduğunu iddia ediyor. Bu nedenle Sünniler ayağa kalktılar ve insaflı olmasını istiyorlar. Kendilerine haklarının verilmesini istiyorlar. Faklı mezhep mensupları arasında adalet istiyorlar.

Karadavi'nin bu hutbesi İsmail Yaşa tarafından Timetürk için çevrilmiştir

 

 

 

 

 

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.

Suriye Haberleri

Suriye'ye deprem yardımlarının ulaştırılması için iki sınır kapısı daha açılacak
Umut Kervanı'ndan Suriye depremzedelerine yardım
STK'lar "acil yardım" çağrısı yapıyor
Suriye'de depremde ölü sayısı 3 bini geçti
Depremlerden etkilenen Suriye'de can kaybı artıyor