Türkiye’nin en karmaşık dönemlerinden biri de malum, 2014 ve 2015 yıllarıdır. Bu iki yılda yaşanan olaylar, kaybedilen canlar, yaşanan iç karışıklıklar, uygulamaya konulan projeler ve şimdiye kadar halen ülke ve toplum üzerinde tesirini sürdüren çözüm-süzlük- süreci daha uzun süre konuşulmaya ve tartışılmaya devam edecektir. Bu dönemin aydınlatılması, o projelerin mimarlarının deşifre edilmesi, suçluların ortaya çıkarılarak amaçlarının teşhir edilmesi, sadece geçmişin aydınlatılması açısından değil, sonrasında yaşanan darbe girişiminin kodlarının çözülmesi ile birlikte geleceğin sağlıklı bir şekilde inşa edilmesinde de çok önemli bir rol oynayacaktır.
O dönemin başbakanı malum Ahmet Davutoğlu idi. Geçtiğimiz günlerde o dönemde yaşanan karanlık durumlara işaret ederek 7 Haziran 1 Kasım seçimleri arasındaki olaylara değinmiş ve “O dönemin terörle mücadele defterleri açılırsa birçok kişi insan yüzüne çıkamaz” açıklamasını yapmıştı. O dönemde yaşanan olayların çok karanlık olduğunu, birçok hukuksuzluğun yaşandığını biz bizzat yaşayarak biliyorduk zaten. Ancak bu durumların bizzat dönemin başbakanı tarafından, yani bütün icra makamlarının başındaki en yetkili ağız tarafından dillendirilmesi, olayın vahametini göstermesi bakımından önemlidir.
O dönemin en önemli olaylarını hatırlayacak olursak:
-Doğu ve Güneydoğu’nun PKK’ye teslim edildiği bir çözüm süreci yaşandı. Bu dönemde PKK, bölgede devlet düzeyinde bir yapılanmaya giderek halkın canına okudu. Şehir şehir, köy köy savunma birlikleri adında çeteler kurarak on binleri silahlandırdı. Devlet kurumlarının, askeri ve polis merkezlerinin dibinde örgüt merkezlerini, karakol ve sorgu birimlerini, kendi vergi ve mahkeme sistemlerini alenen kurdu. Askere, polise belki bir saldırıları yoktu. Ancak onlara itaat etmeyen, bünyelerine girmeyen halkın canlarına okudular. Her köy veya mahallede cephanelikler kurdular. Her şehirden mutlaka bir veya birkaç sivil vatandaşı katlettiler. Halkın her gün kalkan cenazeleri vardı. Ama Devlet, bir çözüm süreci başlatıldığı, asker ve polise saldırı olmadığı için bunları sadece seyretti. Bu gelişmeler bizzat Davutoğlu’na sorulduğunda ise kendilerinin tüm yapılanlara göz yumduklarını adeta itiraf edercesine; “her şeyden haberimiz vardır. Devlet, kimin nereye ne kadar silah gömdüğünü biliyor” demişti. Devlet yetkililerinin beyanına göre PKK, doğuya tam 20 bin silah dağıtmıştı.
- 6-8 Ekim olaylarında devlet şehir merkezlerini boşaltarak asker ve polisi geri çekti. Saha HDP siyasilerinin de tahrik ve teşviki ile PKK militanlarının canavarca hislerle ajite edilmiş milis ve militanlarına kaldı. 50-60 insan canında oldu. Başta HÜDA PAR ve bir çok islami dernek ve vakıf olmak üzere yüzlerce yer yakıldı, yıkıldı, tahrip edildi. Yasin Börü ve arkadaşları canice yakılarak öldürüldü. İşin ilginç tarafı ise devletin kurumları, polis karakolları ve askeri merkezler saldırıya uğramadı.
-27 Aralık 2014’te PKK militanları devletin gözleri önünde dağdan inerek Cizre Nur Mahallesinde PKK’nin tasallutuna karşı direnen bir avuç mütedeyyin insanın bulunduğu bölgeyi kuşatma altına alarak 12 saat boyunca doçkalarla saldırı altına aldı. Evler, içindeki insanlarla ateşe verildi. Bu mahalle, dört tarafı asker ve polis merkezleri ile çevrili, şehrin ortasında bir yer. Hiçbir surette müdahale edilmedi. Saldırının başladığı andan 7 saat sonra dönemin Şırnak valisi ile yapılan ve benim bizzat kulak misafiri olduğum telefon görüşmesinde kendisinin böyle bir saldırıdan haberinin olmadığını ifade etmişti. Bu saldırı medyaya düştükten sonra daha yeni müdahale edilmişti. Yani saldırı başladıktan 12 saat sonra. Şimdi sormak lazım: bu saldırının sorumlusu PKK midir yoksa baştan sona sadece seyreden dönemin yetkilileri midir?
-Çözümsüzlük süreci bittikten sonra tam bir yıl boyunca polis, asker, jandarma, mülki amirler ve diğer tüm yetkililerin gözleri önünde hendekler kazıldı. Şehirler köstebek yuvasına çevrildi. Bütün ikazlar kulak ardı edildi. Gözler kapatıldı. Sonra ne oldu, bu görmezden gelinen çukur bölgelerine tank ve toplarla girilerek şehirler yerle bir edildi. 7 bin insan bu hendeklere gömüldü. Daha ilk gün engel olunabildiği halde kasıtlı ve de planlı olarak görmezden gelindi. Süreç tırmandırıldı.
Yaşanan bu süreçte binlerce insan katledildi. HÜDA PAR üye ve gönüllülerinden de niceleri şehid edildi. Şehid Yasin ve arkadaşları, Cizre’de 27 Aralık saldırısında Abdullah Deniz, İdil Kozluca köyünde M. Şerif Şimşek ve A.Celil Talayhan bunlardan sadece bazılarıdır.
Biz de Sayın Davutoğlu’na katılıyoruz. O dönemde on binin üzerinde cana, nice şehirlerin yıkılmasına ve yıllarca süren anarşiye neden olan çok ağır hukuksuzluklar yaşandı. Karanlık projeler uygulandı ve halk, kobay olarak kullanıldı. Bu dönemin en büyük mağdurları olarak biz, icranın başındaki şahıs Sayın Davutoğlu’nun ifade ettiği o hesabı verilemeyen dönemde yaşanan tüm hukuksuzlukların başta çözüm süreci ve sorumluluları olmak üzere bağımsız, objektif ve adil bir şekilde araştırılmasını ve yargıya açılmasını istiyoruz. Bu dönem aydınlatılmadan bu ülkenin önünü görmesi çok zordur.