Suudi Arabistan ve beraberindeki on Arap devletinden oluşan koalisyon geri adım attı. Suudi şeflerin öncülüğünde Yemen topraklarına karşı 26 Mart'ta başlatılan hava saldırılarına son verildi. ‘Kararlılık Fırtınası' adı verilen hava operasyonunun sözcüsü Tuğgeneral Ahmet el-Asiri, Yemen Cumhurbaşkanı Abdurabbu Mansur Hadi ve hükümetinin talebi üzerine hava harekatının sona erdiğini açıkladı. Operasyon sözcüsü yaptığı konuşmada hava harekatının amacına ulaştığı, belirlenen hedeflerin hepsinin gerçekleştiği iddiasında da bulundu.
Dördüncü haftasında son verilen hava saldırıları ile belirlenmiş hangi hedefler gerçekleştirildi acaba? Bu sorunun cevabı kocaman bir ‘hiç'tir. Operasyonun başında belirlenen amaçların gerçekleştiğine dair hiç bir somut sonuç ortada görünmemesine rağmen saldırıyı destekleyen Arap tv kanallarının hep bir ağızdan ‘hedeflere ulaşıldı' nakaratını tekrarlayıp durmaları dikkat çekicidir. Saldırının psikolojik harp boyutu ile Arap halklarının milliyetçilik damarını kabartma görevlerini üstlenmiş olan güdümlü medya hiç bir başarı sağlayamadı.
Saldırı boyunca İran yayılmacılığı ve Şii tehlikesi tezlerini abartılı bir dille sıkça kullanan meşhur Arap TV kanalları beklenmedik bir anda operasyonun bittiği haberi ile neye uğradıklarını anlayamadılar.
Artık durum eski dönemlerdekine hiç benzemiyor. İnsanlar değişik kanallardan ve özellikle sosyal medya üzerinden kendilerinden nelerin gizlendiğini görebiliyorlar.
Bu tv kanalları 2437 hava saldırısında kaç sivilin hayatını kaybettiği, kaçının yaralı olduğu ve tahrip edilen alt yapının ülke ekonomisine ne kadar darbe vurduğu konularına hiç değinmediler. Görsel medya hava saldırılarında ölen, evleri yıkılan ve saldırı nedeniyle ülkede hayatın durma noktasına ulaştığı konusu ile ilgili hiç bir görüntüye de yer vermedi.
Dikkatli bir izleyici bu gerçekleri gizleyen medyanın diğer haberlerine de itibar etmedi. Şunu da ifade etmek gerekir ki, operasyona katılan ülkelerin sokaklarında, gerçekleşen hava saldırısına destek mahiyetinde hemen hiç bir faaliyet görülmedi. Baskı yönetimleri altında ezilen Arap halkları aslında nelerin olup bitiğini bilmiyor değil.
Peki, Suudi Arabistan yönetimi neden operasyonu durdurdu? Resmi açıklamaya bakılırsa, ülkeyi terkedip kaçan Cumhurbaşkanı Hadi bunu istemiş. Ancak, resmi beyandaki bu gerekçenin doğru olmadığını her kes bilir. Operasyonu durdurma nedeni konusundaki belirsizliğin yakın günlerde kalkacağı ve gerçek sebebin ne olduğunun anlaşılacağını umuyoruz.
Şimdilik bu konu etrafında söylenecekler tahminden öteye geçmeyecektir. En başta akla gelen ilk şey, Suudi yönetimi ile İran arasında gizli bir anlaşmanın gerçekleşmiş olabileceği ihtimalidir. Çünkü operasyonun durdurulduğu haberi ilk kez İran'dan geldi. Şayet İran ile Suudi, operasyonu durdurma konusunda oturup görüştüler ve bu sonuca vardılar ise, bu elbette olumlu bir gelişmedir.
İkinci bir ihtimal, koalisyon üyesi devletlerin muhtemel bir kara harekâtında ittifak sağlayamamış olmalarıdır. Özellikle Mısır'ın bu konudaki isteksiz tavrı önemli rol oynamış olabilir. Zaten daha önce Pakistan Parlamentosunun kararı ile Erdoğan'ın İran ziyareti sonrası açıklamaları Suudi yönetimini yalnızlığa itmişti.
Operasyon son bulmasına son buldu da, Yemen'in hâli ne olacak peki? Yemen sathında mevcut belirsizlik devam ediyor. Husiler, aşiretler, el Kaide ve diğer gurupların ellerinde silah var. Merkezi bir otorite yok. Ülke açlık tehlikesi ile karşı karşıya.
Hava saldırıları hiç bir meseleyi çözemediği gibi sorunu daha da içinden çıkılmaz hale getirdi. Operasyonun neden olduğu acılar ve tahribatın ağır yükünü kaldırmak için acilen bir şeyler yapılmalı. Yardım kuruluşlarının ülkeye girmesinin yolu açılmalı. Mazlum ve fakir Yemen halkının yaraları sarılmalıdır.
Diğer yandan tarafların görüşme masasına razı edilmesi ve iyi niyetli adil bir uzlaşının yolları aranmalıdır. Kısacası İran ve Suudi, tansiyonu yükseltecek söz ve tasarruflardan kaçınmalı, anlamsız inattan vaz geçmelidirler. Yemen'de de, Irak ve Suriye'de de barışçı çözümden başka bir çare yoktur.
Savaşın sadece daha fazla acı ve daha çok kin ve nefret ekmekten başka bir sonuç doğurmadığını anlamanın vakti gelmedi mi?