40 yıldır Müslüman Kürt halkına musallat olan PKK'nin zulmü 1990'lı yıllarda zirveye ulaşmıştı. Sözde Kürd haklarını savunmak için yola çıkan ancak Kürdlere acıdan başka bir şey veremeyen PKK, şimdiye kadar on binlerce insanı katletti.
1990'lı yıllarda elindeki güce güvendiği için kendisinden başka hiç kimseye hayat hakkı tanımayan PKK, özellikle İslam davası için çalışanları ise birinci hedef olarak belirlemiş ve her fırsatta hain emellerini hayata geçirmişlerdir.
Şırnak'ın İdil (Hezex) ilçesinde İslam davasının günden güne ses getirmesiyle birlikte ciddi rahatsızlık duyan PKK, İslam'a gönül vermiş ve İslam'ı çevrelerine anlatan gençleri de hedef seçerek şehid etmeye başladı.
Bu gençlerden sadece birisi olan Şehid Muhammed Said Bozkurt, 20 Şubat 1992'de İdil ilçe merkezindeki okul çıkışında silahlı saldırıya uğrayarak rabbine kavuştu.
Şehadetinin 29'uncu yıldönümü münasebetiyle ağabeyi Muhammed Said'i anlatan Nimet Bozkurt, ağabeyinin İslam'ı sahabe ve peygamberden örnek alarak yaşamaya çalıştığını, etrafındaki herkese de İslam'ı her fırsatta anlattığını ve şehadet aşığı birisi olduğunu söyledi
Nimet Bozkurt
“İslam davasını ondan öğrendik"
Bozkurt, "Benim adım Nimet. Şehid Said'den 2 yaş küçüğüm. Şehid ile birlikte 3 yıl boyunca aynı okulda okuduk. Şehid ilkokulu bitirdikten sonra ortaokulu okumak için İdil'e gitti. Ben ise bizim köyde (Bozburun-Zınarex) okula devam ettim. Şehid, İdil'de İslam davasıyla ve davaya gönül verenlerle tanıştı. Ortaokulu bitirdikten sonra girdiği sınavda Diyarbakır Anadolu Lisesi'ni kazanmasına rağmen arkadaşlarından ve çevresinden uzaklaşmamak için liseyi de İdil'de okumak istedi. Çevresinde, akrabaları arasında İslam davasını anlatıyordu. Çok bilgili bir insandı. Köye geldiği zamanlarda bize İslam'ı anlatıyordu. Tabi biz de önceden beri dinimizden haberdardık. Ancak net olan İslam davasını bilmiyorduk ve ondan öğrendik." dedi.
"PKK, ağabeyimi ailemizi öldürmekle tehdit ediyordu”
Şehidin daha çocukken İslam davasıyla tanıştığını söyleyen Bozkurt, şöyle konuştu:
Tüm çevresine İslam'ı anlatıyordu. O dönemde bölge çok baskı altındaydı. Kimse Müslüman olduğunu söylemeye dahi cesaret edemiyordu. Ancak o zor dönemde bile şehid, kimseden korkmadan İslam davasını sürekli olarak anlatıyordu. Mesela bir taziye veya düğün olduğunda Şehid hemen oraya gider ve oradaki halka İslam'ı anlatırdı. Bu sebeple PKK taraftarlarından bazıları hatta kimi köylülerimiz bile şehid Said'den rahatsız oldular. Ona 'sen bizi kandırıyorsun ve kürtlük davasından uzaklaştırıyorsun' diyorlardı. Baktılar ki çok sayıda insan İslam davasıyla yeniden uyanışa geçiyor o zaman şehid Said'e baskı yapıp öldürmekle tehdit ettiler. 'Eğer bu davadan vazgeçmezsen seni öldürürüz' diyorlardı. Hatta gelip bizi de tehdit ettiler. Ardından 'eğer onu İdil'den çıkarıp köye götürmezseniz sizi de onu da öldürürüz' dediler. Bize yaptıkları baskı ve tehditler sebebiyle babam gidip Said'i köye getirmek için ikna etmeye çalıştı. Said de babamı kırmamak için babamla birlikte köye döndü.
Şehid Muhammed Said Bozkurt
"İdil'de ilk şehitlerin haberini duyunca dağlardan 3-4 saatlik yolu yürüyerek ilçeye gitti"
Köyde 2 gün kaldıktan sonra İdil'de hacı Sabri ve eşi Hayriye Karaaslan'ın şehadet haberinin ardından ağabeyinin ilçeye gittiğini belirten Bozkurt, "Şehid Sabri ve Hayriye bölgenin ilk şehidleri olma unvanına da kavuşmuş oldular. Şehadet haberleri köye ulaşınca şehid Said dağlardan yaya olarak 3-4 saatlik yolu kat ederek İdil'e gidip şehidlerin cenazesine katıldı. O gidişi son gidişi oldu. Artık yeniden eve dönmedi. Çünkü artık durum gittikçe kötüye gidiyor, mücadele daha da çetin hale geliyordu. Ondan sonra köy ile irtibatı kesildi. Ya bir defa geldi ya da gelmedi." diye konuştu.
"Katiller şehidin karşısına çıkmayı cesaret edemedikleri için bir evin penceresinden ateş açarak onu şehit ettiler"
Bozkurt, "Şehid Hacı Sabri ve eşi Hayriye'den 6-7 ay sonra 20 Şubat'ta Muhammed Said de çok yoğun bir kar yağışının olduğu bir günde okul çıkışı eve dönerken bir evin penceresinde açılan ateş sonucunda şehid oldu. Şehidin karşısına çıkma cesaretinde bile bulunamamışlardı. Çünkü şehid çok heybetli birisiydi. Onun heybeti düşmanlarının kalbinde korkuya sebep olmuştu. Öğle ve ikindi arasında bir zamanda şehid olduğu söyleniyor. O zaman da telefon olmadığı için, köye de araç gidip gelmediği için şehadet haberini diğer günün sabahında öğrenebildik. Bölge de ateş çemberi gibiydi. Çok sıkıntı vardı. Şehadet haberiyle çok üzüldük. Ancak 'İslam için şehid bizim de canımız fedadır. Bu davadan dönmeyeceğiz' dedik. Ardında da davamızda gevşemedik, davamızı bırakmadık. O günden bu yana şehidin davasını da sürdürüyoruz." ifadelerini kullandı.
"Şehidin katilleri bölgedeki tüm şehidlerin katilleriydi"
Şehid Muhammed Said'i katledenlerin Avrupa'ya kaçtıklarını haber aldıklarını hatırlatan Bozkurt, "Belki de hala hayattadırlar. Onları Allah'a havale ediyoruz. Onlar sadece Şehid Said'in katilleri değil aynı zamanda İslam'ın düşmanlarıdırlar. İdil'de ve diğer bölgelerde şehid olan tüm gençlerin katilleri aynı kişilerdir." dedi.
"Şehadet aşığı olan Muhammed Said sahabelerin ve peygamberin hayatını örnek alarak İslam'ı anlatıyordu"
Bozkurt, son olarak şunları söyledi:
"Şehid Said'in şehadetinden sonra bir yerde adı geçtiğinde 'sizde mi onu tanıyorsunuz?' diye sorardım. İdil'e gittiğim zamanlarda kime sorsam nerede ondan bahsedilse insanlar onun güzel kişiliği karşısında hayretlerini gizleyemiyorlardı. Hep onun iyiliğinden, yardımseverliğinden söz ediyorlardı. Fakir ve muhtaçlara yardım ulaştırıp herkese İslam'ı anlatıyordu. Şehadetinden sonra 28 yıl geride kaldı. Ancak şimdi de onun davası ayakta ve devam ediyor. Onun davası, İslam davası hiçbir zaman ölmez. Şehid Said çok becerikli ve şehadete âşık birisiydi. Hep rabbine kavuşmak istiyordu. Ona ihtiyacımız vardı ama demek ki Allah böylesini daha uygun gördü. Kime gitse, kiminle konuşa 'bana dua edin de şehid olayım' diye istekte bulunuyordu. Şehadete âşıktı ve bu dünyadan erkenden gitmek istiyordu. O dünyayı terk etmişti. Sahabelerin hayatını adım adım takip ediyordu. Resulullah'ın ( Sallalahu Aleyhi Vesellem) hayatını takip ederek ona göre hareket ediyordu. Ona göre davasını insanlara anlatıyordu. Herkese İslam davasını ulaştırıyordu."