Partisinin Batman Merkez İlçe Teşkilatının 2'nci Olağan Kongresine katılan HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, burada önemli açıklamalarda bulundu.
Yapıcıoğlu gündemle ilgili yaptığı açıklamasında; İslam coğrafyasında yaşanan katliam ve zulümler, ABD ile yaşanan vize krizi, Mavi Marmara’ya saldıran Siyonist tetikçilerle ilgili verilen takipsizlik kararı, Şırnak’taki göçük, asgari ücret ve et fiyatları konularına değindi.
Muhammed Ali Çağlayan’ın Kur'an-ı Kerim tilavetiyle başlayan kongre, HÜDA PAR Batman Merkez İlçe Başkanı Ömer Faruk Dursun'un selamlama konuşmasıyla devam etti.
Ardından konuşan Yapıcıoğlu, İslam coğrafyasında yaşanan katliam ve zulümlere değindi.
Yapıcıoğlu, "Dün Afganistan’da bir camiye yönelik bombalı saldırıda 30’dan fazla canımızı kaybettik. Arakan’daki kardeşlerimizin sorunları devam ediyor. Budist çeteler Arakanlı kardeşlerimize zulüm etmeye, onları topraklarından sürmeye, katletmeye, geride bıraktıklarını ateşe vermeye devam ediyorlar. ‘Bangladeş’te acaba güvenli bir liman bulabilir miyim’ diye oraya hicret etmek zorunda kalan kardeşlerimizin sayısı 800 bini geçti. Arakan’da bu zulüm devam ederken biz Bangladeş yönetiminin, laik Hasina yönetiminin yapmış olduğu zulümleri adeta unuttuk. Çünkü daha yakıcı, daha acı sorunlar baş göstermeye başladı." diye konuştu.
"Yemen’e bomba, patlayıcı, mermi girmeye devam ediyor ama ekmek girmiyor"
İslam coğrafyasının tümünde büyük acıların yaşandığına dikkati çeken Yapıcıoğlu, "Afganistan’dan artık kimse bahsetmiyor. Orada bombaların patlaması, insan bedenlerinin param parça olup etrafa dağılmasını artık kanıksadık. 2011’den beri Suriye’de devam eden bir iç savaş var. 7 yıla yaklaştı, bir milyona yakın orada can kaybı var. Yemen, belki şu son yüzyılın en ağır insanlık krizlerinden birini yaşıyor. Temiz suya ulaşamama, beslenememe ve ilaçsızlıktan dolayı kolera hastalığı almış başını gidiyor. Nüfusun neredeyse yarısı aç, yüzbinlerce kişi, özellikle çocuklar bir deri ve kemik haline gelmiş. Denize bin kilometreden fazla sahili olmasına rağmen oraya gıda ulaştırılamıyor. Fakat Yemen’e silah girmeye devam ediyor. Yemen’e bomba, patlayıcı, mermi girmeye devam ediyor, ama ekmek girmiyor, giremiyor." dedi.
"Kardeşlerimiz parçalanıyor, ama gündemimize bile gelmiyor"
Konuşmasının devamında Yapıcıoğlu, şunları söyledi: "Orta Afrika’da 2013’den beri şu son 4 buçuk yılda çok ciddi karışıklıklar var. 4 buçuk milyonluk ülke nüfusunun yüzde 15’i Müslüman, yaklaşık yüzde 50’si Hıristiyan, oraya güya barış gücü adı altında giden Fransız askerlerinin gözetiminde, belki de onların teşvikiyle Orta Afrika’da kardeşlerimiz sokak ortasında yakalandıkları yerlerde palalarla, satırlarla, kılıçlarla doğranıyor, param parça ediliyor, ama gündemimize bile gelmiyor."
"Niçin Müslüman kanı bu kadar ucuz?"
İslam coğrafyasında yaşananlara karşı ümmetin suskunluğundan yakınan Yapıcıoğlu, "Niçin bu haldeyiz? Hatırlayın. Bir karikatür dergisi, edepsiz bazı karikatürler yayınladı. O provokatif yayınlardan sonra oraya yönelik bir saldırı gerçekleşti, aralarında Türkiye yöneticilerinin de bulunduğu kalabalık bir kortej kol kola yürüdü. 10 küsur kişi için, orada ölenlerin sayısından birkaç kat daha fazla devlet veya hükümet başkanı ya da yetkilisi kol kola yürüdüler. Ama Somali’de bomba patlayıp bir seferde 300’den fazla insan ölüyorsa ve bir o kadarı da yaralanıyorsa, buna rağmen bir tek İslam ülkesinin hükümet veya devlet başkanı oraya gitmiyorsa, sadece bir taziye telefonuyla yetiniyorsa aslında bizim halimizi bu tablo net bir şekilde özetliyor. Biz kendimize kıymet vermiyoruz ki başkası bize değer versin. Niçin Müslüman kanı bu kadar ucuz? Çünkü bizim 50’yi aşkın İslam ülkelerinin pek çoğunun başında olan pek çok insan, bir aşağılık kompleksi içerisinde. Onların nazarında da bir tek Batılının kanı bir milyon Müslüman’ın kanından daha ağır geliyor herhalde. Niçin biz kendimize değer vermiyoruz, onlara bu kadar değer veriyoruz? Niçin onların gözünde bir böcek kadar bizim kardeşlerimizin kıymeti yok? Çünkü biz izzetimizi kaybettik. Çünkü biz kardeşler olduğumuzu unuttuk. Çünkü biz Rabbimizin kelamına sırt çevirdik." ifadelerini kullandı.
"Rabbimizi dinlemedik ve birbirimize düştük, küfrün elinde oyuncak olduk"
Rablerinin uyarılarını unuttukları ve birbirlerine düştüklerinden dolayı Müslümanların bugün bu halde olduklarını vurgulayan Yapıcıoğlu, "Çünkü biz Rabbimizin uyarılarını unuttuk. Asla bize dost olmayacakları Rabbimiz tarafından ihtar edilenlere dost nazarıyla baktık. Onların dostluğunu kazanacağız diye kendi kardeşlerimizi küstürdük, onlara sırt çevirdik. Rabbimizin uyarılarına kulak tıkadık, ‘sakın birbirinizle didişmeyin, birbirinizle çekişmeyin sonra gücünüz gider’ diye uyaran Rabbimizi dinlemedik ve birbirimize düştük küfrün elinde oyuncak olduk. İşte bir milyar 700 milyonu aşkın İslam ümmeti 6 milyonluk Siyonistlerin elindeki, onların zulüm altındaki kardeşleri için çok fazla bir şey yapamıyor. Durduramıyorlar, sadece kınama mesajlarıyla geçiştiriyorlar. Biz kınadıkça, protesto gösterileri düzenledikçe onlar oturdukları koltuklarında kahvelerini, çaylarını yudumlayarak bize gülüyorlar." açıklamasında bulundu.
"Siz böylemi büyük devlet olacaksınız?"
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının Mavi Marmara katliamında yer alan ve Türkiye’de yargılamaları süren Siyonistler hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair verilen kararla ilgili konuşan Yapıcıoğlu, "Anlaşmayı gerekçe göstererek dedi ki, ‘bunlarla ilgili ben soruşturma yürütemem’. Siz böylemi büyük devlet olacaksınız?" diye sordu.
"Duyan da zannedecek ki, Türkiye’nin bir tek karadan çıkış kapısı var o da Amerika’nın üzerinden geçiyor"
ABD ile yaşanan vize krizine de değinen Yapıcıoğlu, "Türkiye vatandaşı olan iki kişi casusluk yaptığı, terör faaliyetlerine yardım ettiği gerekçesiyle tutuklandı. O karar üzerine Amerika da hemen vize başvurularının askıya aldığını söyledi. Bununla ilgili hükümet yetkilileri ‘İlişkiler düzeltilmelidir. Bu vize krizi çok uzun sürmemelidir. Amerika’nın yaptığı yanlıştır. Amerika’nın Türk vatandaşlarına vize vermemesi 80 milyonu cezalandırmaktır. Devlet yetkililerinin yapmış olduğu muameleden dolayı 80 milyonluk bir halk cezalandırılır mı?’ dendi. Türkiye’nin Amerika ile sınırı var mı? Yok. Duyan da zannedecek ki, Türkiye’nin bir tek karadan çıkış kapısı var, o da Amerika’nın üzerinden geçiyor. Vizeleri kaldırınca Amerika’nın üzerinden geçmeyince Türkiye vatandaşları hiçbir yere gidemeyecekler ve bu şekilde Türkiye vatandaşlarının tamamını Amerika cezalandırmış oluyor. Ama sınır kapılarının kapatılmasıyla bütün olarak bir halkın cezalandırılmasının ne anlamına geldiğini siz iyi bilirsiniz. Hava sahasını kapattılar, sınır kapısını da kapatacaklar." dedi.
Şırnak’ta kömür ocağında yaşanan göçük olayında 7 işçinin hayatını kaybetmesine işaret eden Yapıcıoğlu, Türkiye'de her yıl önlenebilir iş kazaları nedeniyle yüzlerce işçi hatta bazı yıllar binden fazla işçinin hayatını kaybettiğini söyledi.
"Zenginle fakir arasındaki uçurum biraz daha genişliyor"
Türkiye’de halkın büyük çoğunluğunun fakirlik içerisinde olduğunu söyleyen Yapıcıoğlu, asgari ücretle ilgili de şöyle konuştu: "Fakirlik içerisindeyiz ve bu fakirlik kendiliğinden oluşmuş bir fakirlik değildir. Kanımızı, iliğimizi sömürüyorlar. Birileri daha sömürsün diye fakirden toplayıp zengine veriyorlar. Kapitalizmin ruhu bu. Günde 40-50-60 lira için insanlar canlarını tehlikeye atıyorlar. Niçin? Hâlbuki bizim anlayışımızda, bizim medeniyetimizde, bizim kültürümüzde devlet, zaruri ihtiyaçlarını karşılamaya güç yetiremeyen bütün vatandaşlarının bu ihtiyaçlarını karşılamak zorundadır. İslam’ın hayata hâkim olduğu bir yerde insanlar aç kalmaz. Asgari ücret açlık sınırının altında ve açlık sınırının altındaki asgari ücretten yüzde 15 vergi alınıyor. Asgari ücretin tarifinde sadece işçinin zorunlu ihtiyaçlarını karşılayacak bir ücretten bahsediliyor. Bu işçinin ailesi ne ile geçinecek peki? Çocuklar da dâhil herkes çalışsın mı? Herkes sadece kendi şahsının ihtiyaçlarını karşılayacak kadar bir ücrete mi razı olsun? Kölelik bile böyle değil. Güya ekonomimiz çok iyi değil mi? Gayri safi milli hasılamız yükseliyor. Kişi başına milli gelir 2 bin 700 dolardan 10 bin dolara çıkmış. Nereye gidiyor bu paralar? Fakir yine fakir. Zenginle fakir arasındaki uçurum biraz daha genişliyor. " ifadelerini kullandı.
Son zamanlarda et fiyatlarındaki artışa dikkat çeken Yapıcıoğlu, Bakanlığın bir düzenlemede bulunarak dışarıdan et ithali yapmasını da eleştirerek bunun bir çare olmadığını savundu.
"Bunlar pansuman tedbirler ve çiftçiyi öldürecek nitelikteki zehirler"
Yapıcıoğlu, "Bakanlık, bir düzenleme yaptı; dışarıdan kuzu eti ithal edecekler ve o kuzu etleri marketlerde perakende 30 liraya satılacak. Şu an 40 lirayı aştı. Buldukları çareye bakar mısınız? Fiyatları düşürmek için dışarıdan kuzu ithal edecekler. Peki, dışarıdan sana o kuzuları satanlar o fiyata nasıl satıyorlar. Sen o kuzu etlerini getirip satacak birkaç kişiyi zengin edeceğine, o kuzuları yetiştiren veyahut danalar yetiştiren insanlara destek çıkarak üretimi arttırsana. Şimdi sen kısa vadede ithal ettin, 40 veya 45 liraya çıkan etin kilosunu 30 liraya düşürdün. Sonrada üretici o fiyata mal edemiyor. Üretici hayvan beslemekten vazgeçsin, elindeki bütün hayvanları zararına satsın ve sonra et fiyatları şimdikinden daha fazla yukarıya çıksın. Hayvancılığı bitireceksin, tarımı bitireceksin, tohumda dışarıya mecbur kalacaksın. kendi kendine yeten birkaç ülkeden birisiyiz diye övünen bir memleketi birkaç yıl içerisinde dışarıdan et, süt ve benzeri ürünleri ithal edecek hale getireceksin. Bir zamanlar pamuk merkeziydi Türkiye değil mi? 1 milyon ton pamuğu ithal eder duruma geleceksin, bütçe açıkların sürekli artacak ama sen memlekette ekonomiyle ilgili, fiyatlarla ilgili herhangi bir sorun çıktığında çareyi ithalat kapılarını sonuna kadar açmakta bulacaksın. Bunlar pansuman tedbirler ve bunlar çiftçiyi öldürecek nitelikteki zehirlerdir." diye konuştu.
"Biz zulmün belini kırmaya ant etmişiz"
Bütün dünyanın adaletsizliklere razı olması durumunda kendilerinin adaletsizliklere ve zulme itiraz etmeye devam edeceklerinin altını çizen Yapıcıoğlu, son olarak şunları söyledi: "Bütün dünya adaletsizliklere razı olsa biz adaletsizliklere biz zulme itiraz etmeye devam edeceğiz. Biz sesimizi yükseltmeye devam edeceğiz. Ve biz ümitsizliğe düşmüş mazlumların ümidini canlandırmaya gayret edeceğiz. Zira biz biliyoruz ki, mazlumlar ayağa kalktığında inşallah zalimler diz çökecek veya kaçıp gidecek. Biz zulmün belini kırmaya ant etmişiz. Şimdi bu yanlış giden düzeni, bu yanlış yürüyen işleri düzeltmenin çaresi var. Bunun için her gün biraz daha fazla sayıda mazlumu ayağa kaldırmak, uyandırmak gibi bir mükellefiyetimiz var. Toplumun ayağa kalkması, mazlumun zulümden kurtulması, açların karnını doyurması, ahlaksızlığın, münkeratın önüne set çekilebilmesi için memleketin HÜDA PAR’ın programına ihtiyacı vardır."
Kongre; HÜDA PAR Merkez İlçe İdare Kurulu Üyesi Cemal Aslan’ın faaliyet raporu ve Sait Seyitoğlu’nun mali raporunu okumasıyla devam etti.
Ardından merkez ilçe başkanlığı seçimi için oy safhasına geçildi. Tek listeyle gidilen kongrede, oy kullanan delegelerin tümünün oyunu alan M. Şerif Durmaz HÜDA PAR Merkez İlçe Başkanı oldu. (M.Fatih Akgül-İLKHA)