Allah (c.c.) lütfü keremiyle müminleri kardeş yapmıştır. Müminleri kardeş yapan bağ en sağlam bağdır ve tüm bağların üzerindedir. Aynı anne ve babadan olan öz kardeşlerin arasındaki bağ bile bu kadar kuvvetli değildir. Bu bağı sağlamlaştıran yegâne güç imandır. Sahip olunan imanla kalpler birbirine kenetlenir.
Allah için birbirlerini seven kardeşlerin kalplerini Allah, Vedud ismi ile sevmekte ve onları birbirine sevdirmektedir. Allah’ın Vedud ismi ile desteklenen bu sevgiyi hiçbir şey zedeleyemez. Bu sevgiye karşı tüm maddi değer ve menfaatler geri planda kalır. Kardeşlik bağlarının zayıflaması ve maddi değerlerin ön plana çıkması, imanın zayıfladığının işaretidir. Ya da bu kardeşliği bozmaya çalışan münafık kişiliklerin oyunlarının işaretidir. Çünkü ne zaman İslam kardeşliği güçlense, münafıkların kıskançlığı artar ve basit maddi değerleri ön plana çıkararak, bu kardeşliği zedelemeye çalışırlar.
Bu her zaman böyledir ve böyle olmaya devam edecektir. Ama önemli olan Müslüman kişinin söz ve tavırlarıyla, kardeşlik bağlarını bozmaya çalışanlara, yardım etmemesidir. Çünkü şeytan, bir mikrop gibi hasta kalpleri sever. Ve orada daha rahat yuvasını kurar. İmanı zayıf olan kalpleri çelince, yavaş yavaş etrafa da yayılır ve imanı sağlam olan kişileri de etkisine almaya çalışır. Önemli olan, şeytanın bu oyununu hissetmek ve oyuna gelmemektir. Oyuna gelmiş olanı da kurtarmaya çalışmaktır.
Kardeşliğin doğurduğu bazı hak ve sorumluluklar vardır. Ne kadar uzak olursa olsun, en uzak yerdeki kişi bile kardeşimizdir ve onun da üzerimizde hak ve sorumlulukları vardır. Uzak beldelerdeki kardeşimize karşı vazifemiz, başına bir bela geldiğinde, üzülmek ve dua etmektir. Teknolojik gelişmeler kardeşlerimizi bize yaklaştırmış ve kardeşlik hukukundan doğan sorumluluğumuzu artırmıştır. Bu sorumluluk bir üzüntü ve duadan daha büyüktür ve bir eylemi gerektirir. Karınca kararınca maddi bağlamda da bir şeyler yapmak ve o kardeşlerimizin acısına ortak olmak gerekir.
Suriye’de yaşananlar ortadadır. Her gün insanlar öldürülüyor. Evler terk ediliyor. Zor şartlar altında yabancı memleketlerde yarı aç ve açıkta binlerce insan yaşam sürdürüyor. Binlerce insan, büyük bir dram yaşıyor. Bu insanlara yardım eli uzatmak bir sorumluluktur. Bir kardeşlik hakkıdır.
Suriye’den göç eden veya göç edemeyip bombalar altında yaşam sürdüren her bir mümin kardeşimizdir. Mümin olmayanların da insan olarak üzerimizde hakları vardır. Herkesin verebileceği bir şey vardır. Bir battaniye, bir kilim, bir kat elbise, bir kilogram un, bir kilogram şeker vb. bir hurmanın yarısı bile kadar olsa yardım etmek bir vecibedir.
Kardeşlerimizle aramızdaki mesafe yakınlaştıkça sorumluluğumuz artar. Yakınımızda duran, aynı ortamı paylaştığımız, sınırlarımızın iç içe olduğu, öyle veya böyle çoğu şeyde ortak olduğumuz kardeşlerimizin, üzerimizdeki hakları daha çoktur. Bu kardeşlerimize zarar vermemek, haklarını çiğnememek, yardım etmekten önce gelir.
Kardeşliğin ön planda olduğu toplumlarda en büyük maddi değerler ufalır ve habbeleşir. Kardeşliğin zayıf olduğu, imanın kalplerde yerini bulmadığı bedevi toplumlarda, maddi değerler daima ön plandadır. Bir tavuğun bir bahçeden bir habbe yemesi yüzünden bile, dev kavgalar meydana gelir.
Kardeşliğin olmadığı toplumlarda, konuşmalar, sohbetler, oturumlar maddileşir. Allah unutulur. Peygamber unutulur. Ahiret unutulur. Hesap unutulur. Cehennem unutulur. Her şey maddiyat olur. Nihai son ise hüsran olur.
Kardeşliğin olduğu yerde birlik, beraberlik, huzur, bolluk, bereket ve rahmet vardır. Dünya ve Ahiret mutluluğu vardır.
Kardeşliğin olmadığı yerde kavga vardır. Fitne vardır. Fesat vardır. Taassubiyet ve cehalet vardır.
Kardeşliğin olduğu yerde dillerde, gönüllerde ve sohbetlerde Allah’ın zikri vardır.
Kardeşliğin olmadığı yerde haset, gıybet, dedikodu, kin ve adavet vardır.
Kardeşliğin olduğu yerde rahmet, mağfiret ve bol rızık vardır.
Kardeşliğin olmadığı yerde gazap, ateş ve Cehennem vardır.
Kardeşlik bağlarını güçlendiren kardeşlerimize selam olsun.