Gelişmiş dünya ülkelerinde karma eğitim için; "yüzyılın pedagojik yanlışı" şeklinde yorum ve özeleştiri yapılırken Türkiye gibi bir İslam ülkesinde böylesi bir uygulamaya geçmek doğrusu garipsenecek bir durumdur. Psikiyatrist Sefa Saygılı hoca: "Üstelik tartışılmadan, bilim dünyasına sorulmadan, sakınca veya zararları düşünülmeden uygulanmaya başlandı. Bu konuda sert önlemler ve katı yatırımlar uygulandı. Tek hedef "irticai gelişmeleri önlemek" olarak açıklanıyordu."
Olağanüstü dönemlerin ürünü olan 'karma eğitim dayatması', bilimsel ve pedagojik birer ilke gibi sunulmaya çalışılsa da bu uygulamanın sahadaki yansımalarına bakıldığında, bunun ideolojik ve politik bir dayatma olduğu ortadadır. Kaldı ki 28 Şubat döneminde bu tür konular, Türkiye Eğitim Sisteminin 'mayınlı arazisi' gibi görülmüş ve bu konular üzerinde yazıp çizenler, araştırma ve analiz yapanlara bir tür mahalle baskısı uygulanmış, hatta bir adım daha ileri gidilip karşı duran insanlar, "ideolojik saplantıda olmak" ile yaftalanmışlardır.
Türkiye'de adeta bir dogma ve ideoloji gibi dayatılan karma eğitim ve kesintisiz eğitim uygulamasına, sanıldığı gibi pedagojik bir gereklilikten dolayı geçilmemiştir. Konuya yakından bakıldığında, söz konusu uygulamanın, bilim veya pedagojik ilkelerle ilgili olmaktan ziyade, ideolojik bir tercih veya dayatmanın ürünü olduğu malumunuzdur. Karma eğitim konusu "pedagojik temayül " argümanı veya eğitim pedagojisi ilkeleri ile savunulacak bir konu değildir. Eğitim pedagojisi, çocukların çeşitli dönemlerde aldığı eğitimlerde uygulanması gereken politikaların ve eğitim yöntemlerinin belirlenmesini sağlamak için varolan bir bilim dalıdır. Bir temayülün ve uygulamanın ilmi/İslami açıdan zararlı olduğu ispatlanmış ise bundan vazgeçmenin ne sakıncası olabilir ki?
Karma eğitimin gerekli olduğunu ileri süren fikir, görüş ve yazıların dayandığı temel argüman çağdaşlık ve kadın erkek eşitliğidir. Çağdaşlıkta işaret edilen adres de ne yazık ki batıdır. Çocuk gelişimi ve eğitimi için Avrupa normlarını esas almak acaba ne kadar doğru olur? Avrupai değerler ve eğitim sistemi modelini o kadar sık dillendiriyoruz ki, neredeyse 'yumurtlayan tavuklarımızın' Avrupai usullere uygun yumurtlayıp yumurtlamadığını sorgular hale geldik. İnsanın "Bana ne Amerikan'ın tavuklarından!" diyesi geliyor. Hem öğrencinin eğitimi ve gelişiminde kişinin sosyal çevresi, inancı ve kültürü önemli bir etken ve belirleyici ise, şu halde bana ne Avrupa'nın eğitim sisteminden! Batının kültürünü yansıtan bu sosyal çevre normlarını olduğu gibi eğitim sistemimize monte etmek, sosyal çevrede kültürün rolünü inkâr etmek anlamına gelmez mi?
Karma eğitim mecburiyetinden kurtulmak insani bir hak ve sorumluluktur. 1739 Sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu 2. maddesinde MEB'in görevleri şöyle tanımlanmıştır: "Okul öncesi, ilk ve orta öğretim çağındaki öğrencileri bedenî, zihnî, ahlakî, manevî, sosyal ve kültürel nitelikler yönünden geliştiren ve insan haklarına dayalı toplum yapısının ve küresel düzeyde rekabet gücüne sahip ekonomik sistemin gerektirdiği bilgi ve becerilerle donatarak geleceğe hazırlayan eğitim ve öğretim programlarını tasarlamak, uygulamak, güncellemek; öğretmen ve öğrencilerin eğitim ve öğretim hizmetlerini bu çerçevede yürütmek ve denetlemek."
Demek ki insanımızın kendi inancı, kültürüyle uyuşmayan ve pedagojik ilkelerle tezat teşkil eden mecburi karma eğitim uygulamasından kurtulmak istemesi en temel hakkıdır. Çünkü karma eğitim mecburiyeti aynı zamanda insan hakkı ve inanç hakkı ihlalidir. Mecburi eğitimin 12 yıla çıkarılmasından sonra ergenlik çağındaki erkek ve kız öğrencilerin, ahlaki açıdan yozlaşarak okulda dersler yerine karşı cinsle ilgilenmeleri sonucu başarısız oldukları bir hakikattir. 18-19 yaş grubu öğrencilerin karma eğitime mecbur bırakılmasının psikolojik açıdan strese yol açacağı, bunun etkisiyle yeteneklerini geliştirmelerinin engelleneceği de araştırmalarla ispatlanmıştır.
Toplumun sosyal yapısının aksine tek tipçi, dayatmacı, ideolojik, seküler ve pozitivist bir yapıya sahip olan eğitim sistemimiz, toplumun dini düşünce ve geleneğinden uzak ve yabancı kaldığı sürece bu serencamlardan kurtulması mümkün görünmemektedir.
Karma eğitim uygulamasının doğurduğu zararları gören birçok batılı ülkenin, zararlarını tartışıp bundan kurtulmaya çalıştıkları bilinmektedir. Konunun ideolojik bakış açısı yerine insan hakları, inanç, kültür, pedagojik değerler ve disiplinler açısından ele alınması daha doğrudur. Hasılı kelam, insanımızın enerjisini heba eden, özellikle okullarda artan şiddet ve ahlaki yozlaşma ile birleştiğinde, aileleri çaresiz bırakan bu garabete bir önce son verilmelidir.