Dünya'ya egemen olan emperyalist devletler, bir toplumu değiştirmek istediklerinde öncelikle kavramlarını değiştirirler. Dünya Müslümanlarının duyarsızlaşması, dünyevileşmesi ve inanç esaslarından uzak oluşlarının önemli sebeplerinden biri, birçok kavramlarımızın içi boşaltılıp yeni anlam yüklemeleri ile olmuştur. Bu kavramlardan biride Millet ve Milliyetçilik kavramıdır.
İslam'a göre Milliyetçilik; inanç sistemine bağlılığın adıdır. Milliyet kelimesi ise bir inanç sistemi etrafında toplanan insan topluluklarına denilmiştir. İbrahim milleti gibi.
Ancak günümüzde millet veya milliyetçilik denilince akla “ulusal değerleri, evrensel değerlerden, kişisel çıkarlardan daha üstün tutma” anlayışı geliyor. Dolayısıyla milliyetçilik kavramı, ulusçuluk, asabiyet, nasyonalizm kavramlarıyla anlamdaş bir kelime haline gelmiştir. Yani Kuran merkezli, Peygamberler merkezli bir kavram, Kuran ve peygamberlerin yasakladığı ve uzak durmamız gerektiği bir kavramla aynı anlama getirmişiz.
Elbette İslam, kan bağını reddetmiyor. Akrabalığın önemini göz ardı etmiyor, bilakis kan bağı olanların birbirleri üzerinde hukuklarının olduğunu ve akrabalık bağlarının kavi tutulması gerektiğini birçok ayet ve hadiste vurguluyor…
İslam merkezli birçok kavramlarımız gibi, milliyetçilik kavramının da değişimi kendiliğinden olmamıştır. Bilakis batı emperyalizmin ustaca çalışmaları sonucu, bu kavramı değiştirip İslam ümmetinin arasına bir fitne aracı olarak yerleştirilmiştir. Bu fitne ile 1300 yıl kardeşçe yaşayan onlarca ulusu birbirine düşman edip, âlemi İslam'ı parçalayıp dilediği zaman dilediği İslam coğrafyasını değiştirip, dönüştürüp, dizayn edebilmişler. Bunun içinde “ Müslümanları birleştiren kavramları, Müslümanları ayrıştıran kavramlara dönüştürdüler” ve bu çalışmalarında da başarılı olmuşlar.
Şu anda İslam âlemi; milliyetçilik adına ulusçuluk yaparak bir birlerine düşman olmuş ve her ulus, gerçek düşmanları olan batı emperyalizmini bir hami olarak görüyor. Batı ise, her ulusun nabzına göre şerbet vererek ulusların düşmanlıklarını daha da katmerleştiriyor. Dolayısıyla Âlemi İslam'ı bir birlerine düşman ederek üzerinden güç ve kuvvet devşiriyorlar.
Bunun en somut örneği ülkemizde yaşanmaktadır. Bin yıllık bir tarihi olan Kürtler ve Türkler et ile tırnak gibi, ağaç ile toprak gibi bir bağlılıkları olmasına rağmen, neredeyse kardeşlik bağlarını kopardılar.
Tarih'te destanlar yazan bu kardeş uluslar ”İslam milleti” adına “küfür milleti” ile savaşmış ve büyük zaferler elde etmiştir. Ancak bu kadim kardeşliği milliyetçilik (ulusçuluk) fitnesiyle sarstılar.
1789 Fransız devriminden sonra yayılan ulusçuluk hastalığı Osmanlı'da jön Türkler sonra İttihat ve Terakkiciler akabinde Kemalizm safsatasıyla ırkçılık yapıp, diğer uluslara büyük zulümler yapıldı.
Son kırk yıl ise; Tarihte Kürtlere yapılan zulümleri yeniden ısıtıp sunan batı merkezli eller, bu sefer Kürtlere ırkçılık yaptırıp, PKK gibi taşeron bir örgüt ile Apoizm safsatasını ortaya attılar. Böylece bin yıllık kadim geçmişi olan iki ulusu, yüzlerce ortak paydasına rağmen büyük ölçüde bağlarını koparmayı başardılar.
Kısacası bizleri birleştiren “İslam Milleti” kavramından, bizleri ayrıştıran “ulusçuluk” kavramına götürüp ümmeti parçaladılar. Bu hilelerin farkında olup, ona göre davrananlara selam olsun.
Görüş ve Önerileriniz için... ntunc@dogruhaber.com.tr