“Yaşı yetmişe yaklaşmıştı, bir operasyonla içeri alınmıştı. Suçu camiye gitmek, çocuklara Kur’an öğretmek ve dini bilgiler vermekti. Üzerinde işkencenin her çeşidi denendikten sonra bu defa orta yere bir battaniye getirip serdiler, üzerinde büyük bir buz kalıbını çekiçle kırıp ufalttılar, sonra yaşı yetmişe yaklaşan bu adamı anadan üryan soydular, ellerini ayaklarını bağlayıp buzun üzerine yatırdılar, sonra battaniyeyi vücuduna sarıp bağladılar..
“Eee, sonra ne oldu?” dedim kendisine.
“Gerisini bilmiyorum, kendimden geçmişim, vücudum o buzları tamamen eritmiş” dedi.
Bunu burada bırakalım ve yazımızın başlığına dönelim.
Eğer devrim çapında değişiklikler yapılmaz ve bunun adımları hemen atılmazsa on yedi yıllık iktidar irtifa kaybetmeye devam edecek ve kaybedecektir. Ömerleri bulma ve Pençeleri yenileme yazılarımda bunu dile getirmiştim.
Ben diyorum ki Müslümanlar iktidarı kaybetmekten dolayı fazla üzülmesinler. Çünkü zaten bunun bedelini ödememişlerdi.
Belki Cumhuriyetin ilk dönemlerinde Müslümanlar bir takım bedeller ödemişlerse de bunun karşılığını Menderes ve Demirel iktidarlarıyla alarak rejimle fit olmuşlardı.
Daha sonraki dönemlerde, özellikle bu ülkenin orta ve batı kesiminde yaşayanlar Müslümanca bir hayat için yeni bir bedel ödememişler, cezaevlerine girenlerin sayısı iki elin parmaklarını geçmez, hapisteki toplam günleri de işte o kadarcık. İsterseniz buna okul, diploma ve iş mağduriyetlerini de ekleyin, on yedi yıllık iktidar eder mi? Hatta başörtüsü yasağının kaldırılmasından biraz önce Recep Tayyip Erdoğan bizzat kendisi Türkiye’de Müslümanların başörtüsü için bir bedel ödemediklerini söylemişti ve haklıydı da.
Evet, iktidar kaybediyor diye hiç kimse üzülmesin, zaten bu kadarını da hak etmemişlerdi. Hem bu işin kaymağını yiyenler gömlek değiştirip yemeye devam edecekler.
Bu dönemde Müslümanca bir hayat için azıcık da olsa bedel ödeyenlere gelince, onların eline zaten hiç bir şey geçmemiş, hiç bir yere yaklaştırılmamışlardı ki kaybetsinler.
Gelelim şu bizim çırılçıplak buz dolu battaniyeye sarılan amcamıza, amcalarımıza... Ki, bizzat kendim dinledim, hem de onun gibi yüzlercesini, binlercesini ve inşaallah yeri geldikçe anlatacağım. Onlar bu ülkenin doğusunda, güney doğusunda ‘Yeter ki Kur’an Susmasın’ diye Müslümanca bir hayat için bedel ödeyenlerdir.
Ben buradan kaybedenlere bir daha sesleniyorum; o kadar üzülmeyin, zaten bedelini ödememiştiniz. Bu şekilde kolay kazanılan bir şey kolayca kaybedilir, geldiği gibi gider.