“Ey Rabbimiz! Hesap gününden önce bizim payımızı(kıtta-kedi) acele ver” dediler (Sad:16). Ayette geçen “kıtta” hem pay ve kitap hem de kedi manasındadır.
Buna göre ayeti kerime bazılarının pay olarak “kedi payını” istediklerini haber veriyor. Evet, bunlar acele bir şekilde hesap gününden önce “kedi paylarını” istemektedirler.
Hadiste “kedi aslandır” buyrulmuştur. Kedi, aslanın minyatürüdür. Fakat kedinin aslandan önemli bir farkı onun yukarıdan düşerken dört ayak üzerine düşmesidir. Biz buna “kedi refleksi” siyaseti diyoruz.
Kedi neden dört ayak üzerine düşer? Çünkü kedi aslanın minyatürüdür. Onun gibi konum ve özgüven sahibi değildir. Ehli bir hayvandır. Böyle olduğu için sahip olduğu yer ve konuma güvenmez. Her an bulunduğu noktadan düşeceği-düşürüleceği hesabı yapar. Bu nedenle dört ayak üzere düşme refleksine sahiptir.
Buna karşılık Aslan minyatür değil asıl güçtür. Aslan özgürlüğünden ödün vererek kolay kolay ehlileşmez. Dolayısıyla aslan “dört ayak üzere düşme” refleksine sahip değildir.
Ayrıca “aslan payı” diye bir deyim de vardır. Bunun karşılığı ise ayette geçen “kedi payıdır” aslan payı dururken insanlar neden “kedi payına” talim yapar?
Onurlu ve aziz kimse “aslan payını” zayıf ve aciz kimse de “kedi payını” ister. Bu, her insanın tabiatına ve karakterine bağlıdır. Kimisi aslan, kimisi kedi gibidir.
Bazı insanlar hesaplaşmaya, mücadeleye gelmez. Hesap kitapları dar kapsamlıdır. Bu nedenle minyatür olanla, kedi payıyla yetinirler. Buna karşılık bazılarının hesabı-kitabı geniş ve güçlüdür. Uzak görüşlüdürler, bu nedenle anlık hesaplar yerine uzun vadeli ve isabetli hesaplar yaparlar. Dolayısıyla “dört ayak üzere düşme” hesabını ve de egzersizini yapmazlar. Ara ara bunu yapsalar da bu taktik bir meseledir. Asla bunu huy edinmezler.
En az bir asırdır birileri, Müslümanları kedi payına razı olmaya zorluyor. Dört ayak üzere düşmelerini alışkanlık haline getirmeleri için çalışıyor. Öyle ki bu tarz siyaset yıllardır Müslümanların onurunu rencide ediyor. Sürekli birileri Müslümanlara “dört ayak üzere düşme” egzersizi yaptırıyor. Elbette çaresiz kalınan bazı durumlarda “kedi payına razı olma” ve “dört ayak üzere düşme refleksi” kabul edilebilir bir şeydir. Ama bunun geçici bir merhale olması, asla karakter olmaması gerekir.
Uzun bir aradan sonra ilk defa Müslümanlar artık “kedi payı” ve “kedi refleksi” siyasetiyle tatmin olmuyor. Çünkü Müslümanlar artık birileri kendilerini yukarıdan atacak diye korkmuyor. Bunun için egzersiz yapmıyor. Sosyal, siyasi ve iktisadi olarak aslan payını talep ediyor.
Kimse kafes içinde kükreyen Mısır cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'yi kedi payına alıştıramaz. Karşısındaki aslan değil ki kendisi “kedi refleksi” siyaseti izlesin. Eğer Mursi ehil kedi olsaydı kafese konulur muydu? Kafese konulan aslan kedi olur mu?
Batılıların korkusu, Müslümanların “ehil kedi payı” yerine “aslan payına” talip olmaya başlamasından kaynaklanıyor.
Bugün batıda ve doğuda Müslümanların kükreyişi işitiliyor. Kimse ümmetin evladı Türkleri, Kürtleri ve Arapları “kedi refleksi siyasetine” mahkûm edemez. Kimse onları “kedi payınızı verelim gitsin” diye razı edemez. Onlar aslan payını istiyor.
Hiç kimsenin şüphesi olmasın, seçimlerde de Aslan payı ülkenin gerçek sahiplerinin olacaktır. Diğerleri nispi olarak bir destek alsalar dahi aslan olmadıkları, başkalarına bağlı ve bağımlı oldukları için alacakları pay “kedi payıdır” Şimdi “kedi refleksi siyaseti” yapma sırası onlardadır. Çünkü onlar düşüşte onlar düşüktedir.
Unutmamak gerekir ki “dört ayaküstüne düşmek” ancak düşmeye hazır ve alışık kimselerin âdetidir. Aslanın düşme ve yukarıdan atılma korkusu yok ki dört ayak üzere düşme alışkanlığına ve refleksine sahip olsun.
Herkes şunu bilsin ki devran döndü, vakit geldi. Müslümanlar aslan payına taliptir. Diğerleri de varsınlar kedi paylarını talep etsinler. Şimdiden “kedi refleksi siyasetini” öğrenseler kendileri için iyi olacaktır.