Son dönemlerde Kemalizm güzellemeleri almış başını gidiyor. Canan Kaftancıoğlu bir süreç başlattı. Bu güzelleme devam ederek yayılıyor. Son olarak Ahmet Ünlü de yüksek perdeden bir güzelleme yaptı. İlkin Atatürk isminin Kaftancıoğlu tarafından kullanılmaması Kemalizm’in/Mustafa Kemal’in aleyhine olarak algılandı. Ancak meselenin bir süreç başlatmak, yüz yıldan beri başarılamayanı farklı bir yöntemle başarmak ve Mustafa Kemal’i meşrulaştırmak olduğu çok geçmeden anlaşıldı. Kaftancıoğlu, Atatürk değil de üç defa Gazi Mustafa Kemal demeyi tercih edince ilk etapta bunu Mustafa Kemal’in şahs ı manevisine saldırı olarak değerlendirenler oldu. Ancak bu bir saldırı değil, bir meşrulaştırma süreci idi. Canan hanım bunu bilinçli mi yapmıştı, yoksa konuşma sırasında öylesine mi ağzından çıkmıştı bilemeyiz. Ancak bunun üzerine bir süreç inşa edildiğini biliyoruz.
Gazi Mustafa Kemal ile Atatürk arasında ne fark var diye düşünenler olabilir. Neticede ikisi de aynı şahıs değil midir? İkisi aynı şahıslar oldukları ve misyonları bir olduğu halde şimdi ikisine ayrı misyonlar yüklemek isteyenler vardır. Onlara göre; aslında ikisi ayrı kişilikleri ifade ederler. Gazi Mustafa Kemal, Atatürk’ten ayrı bir şahsiyettir. Beden olarak aynı, ancak taşıdıkları siyasi misyon ve kişilik ayrıdır. Bu yeni algıyı yönetenler özellikle Osmanlı’nın yıkılışına imza atan, hilafeti kaldıran, tekke ve zaviyeleri kapatan, hiçbir şekilde bu toplumla uyuşmayan laikliği, garpçılığı, garp yasa ve mevzuatlarını getirip bu ülke insanının sırtına zorla geçiren kişiliği Atatürk’e mal etmek istiyorlar. Şapka kanunu nedeniyle âlim ve şeyhleri darağaçlarında sallandıran, bütün muhalif ve farklı fikir sahiplerini asıp kesen, devletin temel dinamiklerini Türklük ve laiklik üzerine inşa eden, bunlarla çelişen bütün farklılıkları Üç Alilere havale eden kişi Atatürktür.
Yani; mahkeme kurup, başına hâkim, savcı değil de cellat koyarak birkaç sene içerisinde ülkede neredeyse muhalif bırakmayan, memleket sathını darağaçları ile bezeyen kişi. Kültürel anlamda da; Tevhid-i Tedrisat kanununu yine batıdan ithal ederek Arapçayı yasaklayan, bir gece içerisinde ülkenin tamamını okuma yazma bilmeyen cahiller güruhuna dönüştüren, bu sözde harf inkılabı ile bir anda belki bin yıllık İslam Kültür mirasının tamamını yok hükmüne düşürerek reddi miras yapan kişi. Atatürk denilince Laikliğin ve Kemalizm in kurucu başkanı denmek istenmektedir.
Oluşturulmak istenen algıda Gazi Mustafa Kemal kimdir peki? Başında yer alan Gazi kelimesinden de anlaşıldığı gibi, Atatürk ile hiçbir ilgisi olmayan bir kişilik. Yıllarca yedi düvele karşı savaşan, cepheden cepheye koşan, ülkenin değerleri, inancı, kültürü ile çatışmayı bir kenara bırakın, koruyup kollayan, âlim ve şeyhleri çok seven, ülkeyi kurtaran ordu komutanı kişi demektir.
Açıktır ki bu sürecin amacı, Atatürk’e bizim toplumumuzda bir türlü kazandırılamayan meşruiyeti, Gazi Mustafa Kemal üzerinden kazandırmak, Atatürk’ü özellikle muhafazakar kesimler ile Kürtlere sevdirmektir. Bu nedenle bu süreçte “yedi düvele karşı zaferler kazanmış, ülkeyi kurtarmış olan ordunun komutanı Gazi Mustafa Kemal” algısı öne çıkarılmak istenecektir. Bu süreç başarılı olur mu, bunu zaman gösterecek elbette.
Böyle bir şeye neden tevessül ediliyor, getirisi ile götürüsü nedir? HDP-CHP flörtü bunun neresindedir? HDP, bu yeni süreçte nerede durmaktadır, bu yeni sürecin Kürt toplumu ve mütedeyyin kesimler açısından anlamı nedir? Gelecek yazıda inşallah bunları ele almaya çalışacağım.