Bismihi Teâlâ
Birileri ‘’Kemalizm’’ adına her türlü uçuk kaçık devinimlerde bulunmayı adeta marifet görüyor. Gücünü darbe ürünlerinden, dokunulmazlıklardan alan bu zihniyet, her türlü melaneti kâr güdüyor. Bakıyoruz bayram şenliklerinde, çoğu batı patentli olan özel gün kutlamalarında hızlarını alamayıp dini çağrıştıran sembollere saldırmayı kendilerince ‘’devrimin gereklerini’’ görüyorlar. Kimi zaman başörtüye saldırarak/başörtülülere olan hıncını kaba kuvvetle almaya çalışarak, kimi zaman ezana ıslık çalarak, sosyal medyada sövgü dolu sözler sarf ederek şirretliklerinde sınır tanımadıklarını görüyoruz. Yani utanmaz ve arsız yüzlerini saklama gereğini duymaksızın ölçüsüz çırpınışlar alıp başını gidiyor!..
Geçen 10 Kasım etkinliklerinde kamuoyu bir skandalla daha karşılaştı:
-SORU BİR: Öte yanda duran büstün, posterin karşısında 6 ilkenin afişe edildiği görüntü karşısında, körpecik bebelerin secdeye kapanma pozisyonuna sevk edilmelerinin izahı nedir? Yoksa 6 ilke inanç esasları olarak mı faş ediliyor?!
-SORU İKİ: Benzer uygulamaların pek çok ilde ve içerik olarak da birbiriyle örtüşecek şekilde sahnelemesinde murat edilen ne, acaba?
-SORU ÜÇ: Hemen hemen aynı olan bu gösterilerin; maksatlı, organizeli bir üst aklın sevk ve idaresince devreye konulmasının sesleri midir?
Açıkçası dini değerlere hazımsız olan bu güruh; ‘’Atatürkçülük’’ temaları kapsamında ve bu tabunun arkasına sığınarak ölçüsüzce, bu toplumun manevi değerleriyle istihzai tavırlar sergiliyor.
Reisi cumhurun ‘dindar nesil yetişsin’ söylemine tavır takınmanın refleksleri midir orayı bilmem ama bakanlıkta, kurumlarda laçkalık diz boyu... Yani parmak ile tırnak birbirinden kopuk ya da yaşanılan olumsuzluklar bir iki göstermelik soruşturmayla geçiştiriliyor cinsinden…
Dolayısıyla tutarlı bir istikrara varılamıyor. Söz-eylem birlikteliği sağlanılamıyor. Ahkâm kesilenler, eleştiri havariliği yapanların dozu öteye geçmiyor. Yani olumsuza karşı bana göre idari ve yetki sahipleri, sivil inisiyatifler cesaret ve hür irade yoksunluğunu yaşıyorlar. Koltuk sevdası, makam-mevki hırsı kendi bedeninden öteye başka bentler açmasına izin vermiyor. Açık deyişle kendi nefsinden hariç başka etrafları görmüyor/göremiyor. ‘Oysa lafla peynir gemisi yürümez’, bu böyle biline!!!
Günümüzde yeşil Kemalistlerin türemesi zemin bulmuş halde. Mehmet Göktaş hocamızın deyimiyle ‘’Korkarız ki bir gün Kemalizm dindar halkımızın sırtında kalacak…’’
İktidardaki partinin il gençlik kollarının Atatürk heykeli karşısında ‘’Öyle biri vardır ki, hiç görmesen de her an hisseder, hep çok seversin. Öyle biri vardır ki, küçük bir çocuğun yüzünde, gençliğin geleceğinde her aldığın nefesle hissedersin. Öyle biri vardır ki, baktığın her yerde, onu ve eserlerini görür, daima özlersin.’’ Şirk kokan devinimler, mazaAllah!.. Yüce sıfatları, ölmüş bir bedene velev ki canlı da olsun atfetmek tehlikeli adımlardır/yönelişlerdir… Şu var ki sarkacın yönünün 15 Temmuz’dan bu yana Kemalizm’e doğru kaydığını rahatlıkla söyleyebiliriz.
Son söz; ‘’Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz…’’(Nisa,116)
Cinnet, intihar ve cinayetlere varan, dağılan yuvalara değin olumsuzlukların faturası kabarıklaşmışsa iş şirazesinden çıkmıştır demektir.
Kalın sağlıcakla…