Kerbela`da Zeyneb`in Ah`ıyız...

Öyle bir gün düşünün ki; Resulullah (s.a.v)`in torunu yiğit imam Hz. Hüseyin`in başı bir yana gövdesi bir yana düşmüştür...

Öyle bir gün düşünün ki; Resulullah (s.a.v)`in torunu yiğit imam Hz. Hüseyin`in başı bir yana gövdesi bir yana düşmüştür... Öyle bir gün düşünün ki; İmam Hüseyin`in eşsiz teslimiyeti ile Rabb`inin huzuruna yürüyüşünün yıl dönümü... Bugün, 72 canın, "Heyhat Minn` ez Zilleh" fermanıyla Kerbelâ toprağını kanla ıslatanların gerçek zafere ulaştığı Aşûra günü...
Muharrem ayına girdiğimiz gündendir ki, yürekleri kasıp kavuran Hz. Hüseyin ve Hz. Zeyneb’in acısı kalbimi parçalayarak Kerbelâ`ya götürüyordu benliğimi. Aylardan Muharrem, günlerden Aşûra… Kelâm susuyor. Kalbim susuyor. Ruhum kadîm bir yasta… Zulmün vahşetinde titremek değil, haykırmak düşüyor payıma... Kâbusları utandıran bir gündür bugün... Muztar çığlıklarla kâinâtı kuşatan bir acı, bir feryat, bir figan... Kerbelâ çölü ağlıyordu, yer ve sema ağlıyordu... Şimdi hiç kimse, “Görmedim, duymadım” demesin o vahşeti! Çünkü Kerbelâ; dünya sahnesinde hâlâ vizyonda… Kûfe`liler de izlemişlerdi Kerbelâ`yı ıraktan. Bir niyâz bile ısmarlamamışlardı semâya, bir duâ bile fısıldamamışlardı... Oysa Hüseyin’in acısı gözyaşları ile yıkardı cihânı ve temizlerdi yüzlerce yıllık kan tortularını...

Sinemde Kerbelâ`yı taşıyorum şehir şehir. Diyar diyar Kerbelâ`yı yaşıyor, yazıyorum... Geçmiş zaman ağıtlarını depolasam ve yazsam tarihin kan kırmızı sayfalarına...

Şahitti yıldızlar ve ay… Şahitti güneş... Toprak, ağaç şahitti... Zeyneb’ in feryâdına şahitti kâinat… Mazlum insanların Vâveylâsına şahitti kerbelâ!

Evet, tarihte hak ile batıl mücadelesi içerisinde Hak ehlinin kesilen başları, akan kanları ve kıyılan çok canları vardır. Elbet her biri acı doludur. Ama bazıları acı ile beraber kahır doludur. Bu acılar ve kahırlar bir taraftan acısıyla ağlatır, diğer taraftan kahrıyla ihtiyarlatır. İşte bu acıların belki en büyüğü Kerbelâ çölünde Hz. Hüseyin (r.a) ve yarenlerinin alçakça, ihanetin kıskacında şehit edilişi ve sürgün edilişiydi... Bu acı İslam tarihinde acıların ve kahırların en büyüğü ihanetin çemberinde, İslam’ın mazlum, masum ve mustazaf şahsiyetidir. Onun acısı bir başkadır yüreklerde... Onun kahrı ve musibeti bir başkadır sinelerde...
 
Öyle ya! Onun davası büyüktü. ‘’Davası büyük olanın eylemi de büyük olurdu’’ Davası büyük insanlar, büyük acılar yaşarlardı. Hani Hz. Fatîma (r.a) yaşadıkları büyük acıları ifade ederken; ‘’ Bizim başımıza öyle musibetler geldi ki, gündüzün başına gelseydi, gündüz kararır gece olurdu’’ demişti...
 
Hz. Hüseyin’in kıyamı, direnişi ve şehadetinin ele alınması gereken çok farklı yönleri ve mesajları vardır ki, bu kısa satırlar onu ne anlatmaya yeter, ne de kalem gıcırtısı bu vahşeti yazmaya yeter... Onun kıyamı Müslümanlara ‘’zillet altında yaşamaktansa, şerefle ölmeyi tercih etmeyi’’ öğretti. Ölümü tatmakla hayat sahibi olmayı, müslümanlara da yol olmayı, rehber olmayı, kıyamı, direnişi ve yiğitliği öğretti... Hz. Hüseyin`in şehadeti asırlardır müslümanlara hayat ve kıyam ruhu verdi... Hz. Hüseyin adeta çağlara nasıl şehit olunacağının portresidir. O bir avuç yandaşıyla Yezid’in binlerce kişilik ordusuna meydan okumuştur. Bu aslında “bizim düşmanlarımız çok kuvvetlidirler onun için biz mücadele veremeyiz” diyen bu günkü Müslümanlara da bir mesajdır. Hz Hüseyin sadece 72 kişiyle yürüdü şirkin üzerine!
 
Peki kimdi bu evrensel mesajı tarihin sayfalarına aktaran?
 
Kerbelâ faciasında direnişin “Kan” (şehadet) yönünü Hz. Hüseyin yerine getirmişken, Hz. Zeynep, O yiğit kadın ise ‘’mesaj’’ yönünü oluşturan seçkin bir kadın olmuştur... Ve eğer Hz. Zeynep olmasaydı, Kerbelâ olayı tarihte dilsiz kalırdı...
 
Kerbelâ’da Hz. Hüseyin’in oynadığı büyük ve tarihi rolü en iyi günümüze kadar aktaran Hz. Zeynep Kerbelâ’da şehit düşmemişti ama kardeşinin (Hz. Hüseyin) mesajını insanlara aktararak büyük bir misyonu yerine getirmiştir. Çöl şartlarında kardeşi şehid edilmiş, başı gövdesinden ayrılmış olmasına rağmen, dimdik duran, İslam sancağını korkaklara örnek teşkil edecek duruşuyla dalgalandırandır… Elleri kelepçeli ve ayakları prangalı Hz. Zeynep yüreğinin sesiyle haykırdı çağlara imamım mesajını...

Ali Şeraiti, Hz. Zeyneb’in rolünü, şöyle ifade eder: “Mesajı olmayan kan, tarihte dilsiz kalır. Hz. Zeynep Kerbela mesajını tarihe aktarmasaydı, Kerbelâ tarihe karışmış olurdu.’’
 
O Zeynep, küfre meydan okudu... O kadın olmasına rağmen kıyamdan geri adım atmadı... O, İslam için ağır bedeller ödedi... O, tüm çağlardaki mümin kadınlara örnek oldu... O, bütün müminleri etrafında topladı. Savrulmalarını önledi... O, Hüseyin’i kaybetti ama binlerce Hüseyin yetiştirdi!
 
Yazımın sonunda asıl değinmek istediğim konu şudur ki; düşmanın tek gayesi bize tarihimizi unutturmak. Yani düşman bizim gerçek tarihimizle buluşmamızı asla istemiyor. Çünkü onlar da çok iyi biliyorlar ki bizim tarihimiz “şehitlerin kanıyla yazılmış.” Çünkü onlar da çok iyi biliyorlar ki; biz şayet şehitlerimizin kanlarının seslerini duyabilsek, kanlı tarihten onların kanını okuyabilsek, onların kanları bizim damarlarımızda tekrar dolaşsa, onların üzerine bir çığ olup akacağız ve onları coşkun akan nehir sularında sülüp süpüreceğiz...
 
Bu yüzden bu coğrafyalarda ve bu camiada Zeynep olmak çok zor ama çok önemlidir. Yani Şeyh Said’in, Şeyh Zeki’nin, Hüseyin’lerin ve diğer tüm şehitlerimizin sesi olmak! Onların seslerini tarihe ve tüm nesillere haykırmak ve nesillere onların mesajını hatırlatmak ve onlara Hüseyin’ce direnişi, yiğitçe zulme başkaldırıyı ve şehitliği öğretmek… Ve tarihin kanlı sayfalarına bu şehitlerin isimlerini altın harflerle yazmak biz Zeynep’lerin görevidir... Geçen zaman şehitlerimizi unutturamadığı gibi, şehitlerimizin sesleri hâlâ kulaklarımızda çınlamaktadır. Yeryüzü, zaman ve zemin duymalı Hüseyin ve şehitlerimizin acısını… Çünkü; Hüseyin olmak için can veren binlerce yiğidimiz var...
 
Çağların tekrarlayageldiği ne varsa, zihnimizde acı diye depolayıp, yayalım bu mesajı çağlara!... Çünkü biz, Kerbelâ`da Zeyneb`in âh`ıyız... Bu gün ise ismimiz Filistin’de, Çeçenistan’da, Suriye’de, ve Kûrdistan’da Zeynep’tir... Asırlara ulaşsın Zeynebî feryâdımız. Kan seylaplarında ilmek ilmek sökülsün içimiz... Kıyâmete dek sürsün Yezid’lere meydan okuyuşumuz... Kan güllerinden direniş yağmurları doğsun...
 
Evet... Şimdi haykırmanın vaktidir. Kalem gıcırtısında yazma nimetini lutfeden Allah’a sonsuz şükürler ederek, hakkı yazmanın vaktidir... Şimdi, putları kırmanın vaktidir İbrâhimvâri...

O gün Yezid, Hz. Zeyneb’i nasıl yıldıramadıysa, bu gün de Zeynep’lerimizin sayısı bir çığ gibi büyüsün...

Hüseyin ve Zeynep’lerimiz bir araya gelince, yani “Kan” sonrasında “Mesaj” birleşince, o beklenen gün gerçekleşecek ve dün bizi susturan, Hüseyin’lerimizi zindan zindan sürgün eden, işkenceler altında inleten, kurşunlara dizen o zalimler yarın sonsuza kadar susacaklardır. (inşallah)
 
Aşura mihrabından aldığımız izzet, adanmışlık, kıyam ve şehadet dersiyle Hüseyni kıyam ve Zeynebî mesaja sadık kalacağımıza dair ahdimizi bir kez daha yenileyerek; ‘’Lebbeyke ya Hüseyn!’’ diyoruz.

Aşura`yı doğru anlayabilmek ve İmam Hüseyin`in ve Hz.Zeyneb`in dili ile bize miras bıraktığı kıyam bayrağını dalgalandırma temennisi ile; Mustazaflar için `Bayram` zalimler içinse ‘’Hûsran’’ günü olan Aşûra tüm Mü`minlere ‘’örnek’’ olsun!
 
Şehide Koca/ doğruhaber
 

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.