Kerbela'yı ayrıştırıcı değil birleştirici bir sebep olarak görmeliyiz

​İstanbul İl Müftüsü Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz, Kerbela faciası ve Hazreti Hüseyin’in ayrıştırmaya değil birleştirmeye sebep olması gerektiğini söyledi.

İstanbul İMüftüsü Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz, Kerbela faciası ve Hazreti Hüseyin üzerinden İslam coğrafyasında Şii ve Sünni ayrımının yapıldığı, Müslümanların bu ayrıma gitmeden birleşmesinin gerekliliğini anlattı.

İslam alemi 20 Eylül Perşembe günü, Hazreti Hüseyin ve 72 yareninin Kerbela'da Yezit tarafından şehit edildiği Muharrem ayının onuncu günü olan Aşura gününü idrak edecek.

Aşura günü ile ilgili İLKHA’ya değerlendirmelerde bulunan İstanbul İl Müftüsü Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz, Muharrem ayının içerisinde savaş yapılmasının yasaklandığı haram aylardan biri olduğunu hatırlattı.

Yılmaz, bu günün daha çok Hazreti  Nuh’un (Aleyhi selam) sahil-i selamete çıkmasından sonra yaşanan olaylarla irtibatlandırıldığını ama islam literatüründe belli bazı peygamberlerin bu günde büyük mazhariyetlere eriştiğini ifade etti.

Yılmaz, "Mesela Hazreti Adem ve Havva’nın cennetten yeryüzünün farklı yerlerine indirilmesi ve yaptıkları hatadan ötürü büyük pişmanlık duyarak tövbe etmeleri ve Allah’ın (Celle Celalühu) tövbelerinin kabul ederek onları Arafat’ta buluşturması Aşura gününde olmuştur. Ulul-Azm sahibi olan Hazreti  Nuh’un (Aleyhi selam) tufan sonrasında gemisinin Cudi Dağı'na selametle oturmasıyla tufanın sona ermesi ve içindekilerin kurtulması, Hazreti İbrahim’in (Aleyhi selam) ilerlemiş yaşına rağmen Allah’ın (Celle Celalühu) onu Hazreti İsmail ile müjdelemesi, Hazreti Musa’nın (Aleyhi selam) Kızıldeniz’i geçmesi, Hazreti Yakup’un (Aleyhi selam) oğlu Hazreti Yusuf’un gömleğini göndermesiyle gözlerinin tekrar görmesi, Hazreti Eyüp’ün (Aleyhi selam) hastalığından kurtulması, Hazreti Yunus’un (Aleyhi selam) balığın karnından kurtulması, Hazreti İsa’nın (Aleyhi selam) semaya yükselmesi ve Peygamber Efendimiz Muhammed Mustafa’nın (Aleyhi Selatu Vesselam) Fetih suresinde belirtildiği gibi kendisine fetih nasip edildiği ve gelmiş geçmiş bütün günahlarının affedildiği müjdesi yine bir Aşura gününde olmuştur. Dolayısıyla hem Muharrem ayının onuncu günü hem İslam tarihinde yaşanan on vakıa önemli bir yere sahiptir." dedi.

"Kerbela hadisesi Aşura gününde yaşanan diğer güzellikleri gölgede bırakıyor"

Öte yandan Ehli-Beyt'ten 70 kişinin Hazreti Hüseyin  ile birlikte Yezid tarafından şehid edilmesi hadisesinin de Muharrem ayının onu olan Aşura gününde yaşandığını hatırlatan Yılmaz "Bu manada 10 muharrem Aşura günü neredeyse önceki güzellikleri gölgeleyecek kadar bir iz bırakmıştır. Sünni’siyle, Alevi’siyle, Şii’siyle, Caferi’siyle bütün Müslümanlar Hazreti Hüseyin’in şehadetinden büyük bir hüzün duymuşlardır. Elbette hiçbir Ehlisünnet mensubu Hazreti Hüseyin’in şehadetinden keyif almamıştır. Çünkü o, Efendimizin sena ettiği torunudur ve zulmen katledilmiştir. Tabiki Hazreti Hüseyin bir siyaset, bir diplomasi, bir taht kavgası için değil, hakkın hâkimiyeti için yola çıkmıştır ve bu mücadelede canını feda ederek şehidlik mertebesine ulaşmıştır." şeklinde konuştu.

İslam tarihimizde yaşanan bu acı olayla ilgili Kazım Paşa’nın ‘Düştü atından Hüseyin sahrayı Kerbelaya, Var git Cebrail haber ver Muhammed Mustafa’ya" dizelerine atıfta bulunan Yılmaz, "Şairlerimiz, ediplerimiz bu manada bir duygu zenginliği oluşturarak bu matemi yaşamışlardır." dedi.

"İhtilafların çözümü için Ehli-Beyt sevdasında birleşmeliyiz"

Yaşanan bu acı hadisede önemli olan hususun Hazreti Hüseyin ve Kerbela’yı anlamak olduğunu belirten Yılmaz, şöyle konuştu:

"Hazreti Hüseyin ve Kerbela’yı anlamak ve onun ardından dövünmek ayrı şeylerdir. Hazreti Hüseyin’i anlamak demek elbette Hüseyince yaşamak demektir. Hazreti Hüseyin’in çıktığı hak mücadelesi noktasında onun ardından yürümek ve asla bunu bir kuru kavga, kuru savaşa dönüştürmeden hakkın hâkim kılınması adına yapılan mücadelelerde yer almak ve bunu bir ayrışma sebebi değil, tam aksine birleşme ve bütünleşme sebebi olarak görmek lazım. Çünkü dışarıdaki düşmanlarımız zaten yeteri kadar var ve onlar bizi ayrıştıracak çok malzeme buluyorlar. Dolayısıyla bizim onlara bir başka malzeme vererek, Kerbela ve Hazreti Hüseyin’i bir ayrıştırma sebebi olarak kullanmamız bugün İslam coğrafyasında Şii ve Sünni müslümanlık diye bir ayrıştırmaya, aralarında husumete sebep olmaktadır. Bundan kurtulmanın yolu Ehli-Beyt sevdasında buluşmak ve Hazreti Hüseyin’in ardınca giderek, hakkı, hukuku ikame etmenin derdinde olmaktır."

Muharrem ayında yapılacak olan etkinliklerde öfke ve kini tetikleyecek konuşmaların yapılmaması gerektiğine dikkat çeken Yılmaz, eski defterleri karıştırarak kimin haklı olduğunu kurcalamakla bir yere varılamayacağını belirtti.

"Derdimiz Hüseyince yaşamak olduğu zaman biz gerçek manada Müslüman oluruz"

Yılmaz "Elbette Hazreti Hüseyin bir hak davasının yolcusuydu. Biz Sünni Müslümanlar olarak böyle inanıyoruz. Hazreti Hüseyin mağdur olmuştur, maktul olmuştur, şehid olmuştur. Onun bu haklı davasında yalnız bırakılmaması gerektiğine inanıyoruz. Ama biz bunun hesabını, yaşayan Müslümanlardan sorarak bir yere varamayız. Onu tarihe ve Allah’a (Celle Celalüh) havale ederek, derdimiz Hüseyin’ce yaşamak olduğu zaman biz gerçek manada Müslüman oluruz." dedi.

"Ramazan ayından sonra en faziletli oruç"

Bu ayda tutulan orucun önemine işaret eden Yılmaz, "Peygamber efendimiz (Sallallahu Aleyhi vesellem) Mekke’den Medine’ye hicret ettiği zaman Yahudilerin Aşura günü oruç tuttuklarını görüyor. O zaman Müslümanlar için daha oruç farz kılınmamıştı. Peygamber efendimiz (Sallallahu Aleyhi Vesellem) Yahudilerin neden oruç tuttuklarını sorar. Onlar da, ‘Bu günde peygamberimiz Musa (Aleyhi Selam) Firavunun zulmünde kurtulmuştu. Bunun için bu günü önemsiyoruz’ derler. Peygamber efendimiz (Sallallahu Aleyhi Vesellem), ‘Biz Musa’ya (Aleyhi Selam) sizden daha yakınız’ diyerek bu günde oruç tutulmasını ancak Yahudilere benzememek için Muharrem ayının onunda (Aşura) ve bir gün öncesinde ya da sonrasında olmak üzere (Muharrem ayının 9-10 veya 10-11’inci günlerinde) tutulmasını tavsiye etmiştir. Hadis kaynaklarında Ramazan ayından sonra en faziletli oruç olarak kayda geçmiştir." ifadelerini kullandı.

İLKHA

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

İstanbul Haberleri

Atatürk'e hakaret ettiği gerekçesiyle tutuklanan doktor serbest bırakıldı
HÜDA PAR'dan Dr. Mehmet Arslan'a cezaevinde ziyaret
MAZLUMDER: Duyarlı insanlar üzerinde kurulan baskılar kabul edilemez
HÜDA PAR: Gözaltına alınan gençler bir an önce serbest bırakılmalıdır!
"Bilinçli bir irade sahibinin (Vacib-ül Vücud) varlığı zorunludur"