Bundan bilmem kaç yıl önce başladı bu kutlu yürüyüşümüz. Yıllar oldu yola çıkalı bu kutlu kervanda aziz bir yol göstericinin rehberliğinde. Bir bir eklenerek ulaştık yüz binlere. Gönüllere nakış nakış işlendi bu sevgimiz. Bir sevda ki sardı yüreğimizi. Aldı bizi bizden ulaştırdı ta yüce mertebelere. Bir aşk misali bizimki… Mem’den Zin’e, Ferhat’tan Şirin’e… Bir sevda misali bizimki… Alemlerin mahrumlarından alemlerin yegane sahibine… Bir sevda idi gönlümüzde… Ahir zamanın mazlumlarından tüm zamanların son nebisine…
Bak daha dün gibi atılmıştı ilk tohumlar toprağa… Bak bahçıvana ne de aziz duruyor ve de asilce bakıyor ta uzağa… Feraset kuşanmış tüm belleğini, cesaret kuşatmış tüm yüreğini, ihlas ile kuşanmış kalbi, takva ile bezenmiş ameli. Bak meydan okuyor tüm despotlara. Elinde Kuran dilinde tekbir; çağrısı tüm mustaz’aflara…
Bak çağrısına ne de güzel cevap veriyor erler. Ne muhteşem bir destan yazıyor bu yiğitler. Altüst ettiler zamanın şeytanca planlarını. Yerle bir ettiler despotların saraylarını. Bak yaz güneşi sıcağında çalışmakta yiğitler tozu dumana katarak. Kışın soğuğu üşütmüyor onları ya da yazın sıcağı yakmıyor secdeye kapanmış bu alınları.
Ter, gözyaşı ve kan var ki sarmış bu kutlu dava her yanı. Gözler enginlere dikili, hedefler göz alabildiğine şanlı. Yürekler cesaret kuşanmış, yerlere serilmiş karşılarında korku putları. Şüpheler siliniyor zihinlerden, iman asaletle ihya ediyor mazlumları, mahrumları, yalın ayaklıları… Meydan okuyor tüm cihana hakikati kuşanmış iman. Destanlar yazıyor hakkın safında kahramanlar.
Ne yiğittiler Ya Rab ne agidtiler. Baştan ayağa ihlas kuşanmış ne de merttiler. Tarih hayrette kaldı bu hamaset destanına. İnsanlık az şahit olmuştu böylesi kahramanlığa. Sadece senin rızan uğrunda geçilmiş candan. Dünya küçülmüş gözlerde, cennete uzanmış emeller. Her sözleri sanki bir cennetin rayihası. Yüzleri nur saçıyor, bu yiğitler sanki asalet camiası.
Bir vaveyla kopuyor zalimlerin habis nefeslerinden. Hileler, tuzaklar kuruluyor alçakça ve sinsice dört bir cihetten. Tertemiz yiğitlerin isimleri kirletilmeye kalkışılmış. Binlerce güvercin kafese konulacakmış. Ama zalimler bilmez ki Âlemlerin Rabbi daha da büyük bir plan hazırlamış. Zindanı halvet kılmış bu yiğitlere. Tekrar bir geri dönüş hazırlamış bu erlere. Hira’dan iner gibi, Tur’dan Mısıra bir dönüş gibi. Halvetten yeniden halka dönüş. Haktan icazet alıp, halka hizmet için meydanlara yöneliş. Zifiri karanlıklar aydınlanacak hakkın nurları ile. Dirilecek halk, hakkın hayat veren emirleriyle… Ve son bulacak dalkavukların saltanatı. Kulları hak adına aldatmaya kalkanların sultası. Sona erecek zalimlerden yana saf tutanların yalancı cennetleri. İhya olacak insanlık, tadacak artık hak, adalet ve izzeti.
Gelmeyen baharlara yazmadık kasideleri. Ya da sonu gelmez sevdalara dökmedik ki sözleri. İnandık bitecek tüm bu uzunca kışlar. Gelecek rahmet esintileri ile bir bahar. Eriyecek zulmün buzdan inşa olmuş sarayları. Tesis olacak her yerde hakkın ve adaletin hanları. Hayat verecek eriyen karlar toprağa. Dönüşecek batılda yaşamış olan yürekler hakka. Sahiplenilecek hak ve adalet yürekten, canla ve başla. Çalışacak canlar sabır ile sebatla. Ve yeniden ihya olacak ecdadın yadigârı. Şeref bulacak tarih yeniden faziletlilerin elleriyle ve yedi efdalı. Hayat bulacak ölü topraklar, tadacak izzeti ve şerefi. Bahar rahmet güneşiyle doğacak ve müjde verecek kutlu bir sabahı…
Bu kaçıncı badiredir seferimizde, kaçıncı prangadır yüreğimizde. Kaç kez oldu yasaklandı tüm sözlerimiz. Kaçıncı keredir mahrum kılındı özgürlükten bedenlerimiz. Kaçıncı settir kurula durdu tam önümüzde. Kaçıncı duvardı örülmeye çalışıldı benliğimizde. Şeytani hesaplarla hakkın önünü almaya kalktı Şeytanın yarenleri. Bir de hakkı hak olarak kavramayanlar dost bellediler bu avaneleri. Yeni yeni tuzaklar kurmaya kalktılar Rahmanın dostlarına. Hileler ile aldatmaya kalktılar tüm müminleri. Heyhat yalan üstüne bir dünya kurmaya kalktı bu ahmaklar. Sözde birkaç basit planla hakkı durduracaklar.
Bunlar bilmiyorlar mı Âlemlerin Rabbi olan Allah tüm tuzakları başlarına geçirir. Ya da onları perçemlerinden tutar da ateşlere sevk ettirir. Ya da onlar görmüyorlar mı Allah bir avuç mümin için tüm dünyayı sellere götürür(Hz. Nuh Tufanı misali) veya Salih kulları için kâinatın düzenini değiştirir( Hz. Musa olayında Kızıldeniz’i ikiye yardığı gibi).
Müminin kâinatın özü, huzmesi ve sebebi olduğunu fark etmezler mi bu avanaklar. Mazlumların duası ile Âlemlerin yegâne sahibi arasında hiçbir perdenin olmadığını kavramazlar mı bu hokkabazlar. Geceleri secdelere kapanıp da gözyaşlarıyla Rabbi Rahim’e niyazda bulunan bu müminlere hangi mantıkla engel olurlar. Hangi dar görüşleriyle Salihlerle uğraşırlar. Hangi vicdan sahibidir bu kadar gaddarca muamele eden. Hangi insaf yoksunudur hayrın havarilerine set çeken. Hangi iz’an fakiridir izzeti kâfirlere yaranmakta gören.
Anlat ey Hak kervanın aziz yolcusu anlat ki tarihler utansın. Düşen şehit kanlarıyla sulanan davayı anlat, anlat ki korkunun kulları hakkın ne yüce bir nur olduğunu anlasın. Ya da candan, maldan evlad u i’yalden geçen yiğitleri anlat. Anlat ki tarih onlar için selama dursun. Böylece kavrasın korkak ve pısırıklar hak için neler yapılabileceğini. Hak erlerinin zindanı halvet bilen o izzetini. Veya sürgünü hicret olarak telakki eden o azizleri. Anlat ey hakkın havarisi anlat Allah için ölümü cennetlere bilet bilen bu mümtaz erleri.
Varsın onlar kapatmaya kalksın kapılarımızı, üzülme. Rabbi Rahim binlerce yeni kapı açar rahmeti ile. Varsın onlar zindanlara tıksın bir başörtünün izzetiyle. Gevşeme o bir nur olacak ve aydınlık sunacak her yere. Örtüsüzler örtünün hakikatini kavrayacak, örtüyü kurban verenler asıl kurban olunması gerekenin o tesettür olduğunu anlayacak Allah’ın izniyle.
Sevin ey hak yolcusu sen çok yüce bir davaya gönül vermişsin. Bak nebiler, sıddıklar, salihler ve şehitlerle aynı saftasın. Bu ne büyük bir saadet ya Rab. Bu ne izzet böyle. Ayırma Ya ilahi bu saftan bizi, ölene değin tek nefes bile…
Zülfikar Fırat / İnzar Dergisi - Haziran 2012