Kur'an-ı Kerim yerde ve gökte iki gözde meclisin olduğundan söz eder. Dünyayı bunlar idare eder. Her hükümdarın bir mele' yani gözde meclisi vardır. Göktekine “Mele-i âlâ” yani “yüce meclis” (Saffat:8) adı verilmiştir.
Mele' kelimesinin birçok anlamı vardır; Göz dolduran, beğenilen şeye, “Mele' ” denilir. Muhtevasına ve kapasitesine göre alabileceğini alıp tam dolu olan kaba da “mele' ” denilmiştir. Burada özellikle Mele'nin, “göz doldurma” yönüne dikkat etmek gerekir. Göz doldurma, şekilsel ve yüzeysel bir durumdur. Ayrıca, “mide doyar ama göz doymaz” diye bir tabir vardır.
Her nizamın, her otoritenin güç ve kabiliyeti bu meclislerin vasfına göre belirlenir. Eğer bu gözde meclis mele-i âlâ yani yüce meclis ise burada basiret ve ufuk vardır demektir. Böyle bir yönetim kimsenin göremediğini görür, okuyamadığını okur. Kimsenin ölçmediğini ölçer tartamadığını tartar. Kestiremediğini kestirir. Eğer bu meclis yerdeyse bu meclis reel politik şartlara göre tavır ve siyasetini belirlemek zorundadır. Yerdeki mele' tamamen vakıaya, reel politiğe, faydaya ve çıkara göre davranır. Yerdeki Mele'in amacı ve gayreti göze girmek ve göz doldurmaktır. Çünkü gözü doldukça tatmin olacağını zanneder. Bu da onun basiretini köreltir.
Kur'an-ı Kerim, Mele' vasfını dünyevi olanlar için olumsuz, ehli sema için çok şerefli bir manada zikretmektedir. Gök ehli için “Mele-i Âlâ” (Saffat:8) buyrulmaktadır. Demek ki Mele' göğe yöneldi mi aziz olur. Manayla gözü dolar. Gözü dolduğu için ihlaslı olur. İhlâsıyla da Hakk'ın gözdesi olur. Ama bunun zıttı olarak mele' dünyada maddecidir. Reel politiktir. Göğe dair bir hesabı yoktur. Yüceliğe ve sonsuzluğa göre değil, düşük ve sınırlı olana göre hesap yapar. Sadece vakıaya odaklanır. Reel politikayı esas alır. Basireti ve ufku yoktur.
Reel siyasetin parametreleri net ve kesin değildir. Göreceli bir durum söz konusudur. Reel politikada herkesin kendisine göre doğrusu ve de yanlışı vardır. Herkesin denge noktası ve ekseni kendisine göre doğrudur. Dolayısıyla reel politikada yerine göre her tavır doğru ve de yanlıştır. Fakat eğer bir hükümdarın meclisi Mele-i âlâ olursa yüce meclis olursa o zaman ufka hâkim olur. Yerdeki olaylara, karmaşaya, kaosa, güç dengelerine takılıp kalmaz. Ufukta her şeye hakim konumda olur. Taşların nasıl oynatılacağını, eldeki kozların nasıl kullanılacağını yakinen bilir. Buna göre hamlelerini yapar.
Mele-i âlânın gözü hakikat ve hikmet çeşmesidir. Cari bir gözdür. Her şeyi mecrasında takip eder. İşin nereye varacağını öngörür, daha sonra da görür. En kritik anlarda, karmaşık hallerde nasıl isabetli kararlar alacağını bilir. İşin seyrini kestirerek kesin hükümler verir. Melike Belkıs bu meclis olmadan bir şey kestiremiyordu. Nitekim Süleyman'ın mektubu kendisine varınca meclisini topladı: “ey mele, ey ulular! Bu işimde bana bir fikir verin. Siz yanımda olmadan hiçbir şeyi kestiremiyorum.” dedi (Neml:32) bunun üzerine onlar “iş senin tarafındadır. Bak ona göre emret.” Diye cevap verdiler. (Neml:33)
Kur'an'da Neml suresinde, emrinde rüzgâr olan Hz. Süleyman kraliçenin tahtını getirmeleri için meclisine teklif sundu. Hz. Süleyman reel politikçi güç sahibi ifritin teklifini kabul etmedi. Keşf ehli âlimin teklifini kabul etti. O da tahtı göz açıp kapayıncaya kadar ona getiriverdi.
Firavunun meclisi reel politikayı esas alır. Sırf maddi tedbirlerle firavunu korumaya çalışır. Ama sonuç hüsran olur. Denizde boğulur.
Meclis, âlâ bir meclis değilse burada reel politika izlemek gerekir. Buna göre siyaset yapılır. Yok, eğer meclis yüce bir meclis, üyeleri melekûtî bir ruha, bir nazara sahipse o zaman reel politika değil ne olursa olsun ideal politika izlenir. Ama bunun için keşf ehli olmak gerekir. Kendisi keşf ehli olmadığı, etrafında Keşşaf ve Gavvas(dalgıçlar) zatlar bulunmadığı halde ideal politika izleyip sonra reel politikaya dönmek büyük bir hayal kırıklığına ve üzüntüye sebebiyet verir.
Keşf ehli değilsen reel politik duruma göre siyaset yapacaksın. Reel politikadan ideal politikaya geçiş güzeldir. Ama ideal politikadan reel politiğe geçiş sindirilmesi çok zor bir durumdur. Türkiye asıl sıkıntıyı burada yaşıyor. Şimdi bunu nasıl aşacak? Kim ne derse desin Türkiye'nin Rusya ve israil'le anlaşması ideal politikadan reel politikaya bir dönüştür.