Aslında alışıldık şeyler oluyor. Osmanlı sonrasında kurulan/kurdurulan devlet(!)lerin başına gelenler neyse bu gün Keşmir’in başına onlar geliyor.
Dün yapamamıştık, bu gün de yapamıyoruz. Olanlar tıpkıbasım; zalim ve mazlum, müstekbir ve müstemleke cephelerinde değişen hiçbir şey yoktur.
Ülkeler işgal ediliyor, savunmasız insanlar katlediliyor, telef oluyor.. Birileri katil, birileri maktul oluyor; birileri zalim, birileri mazlum oluyor; hatta tüccar birileri de vara ki bunlardan kendine hisse çıkarmaya çalınıyor.
Güçlü olan her zaman ve zeminde, tüm uluslararası kurumlarda aklanıyor; güçsüz olan ise arenalarda şamar oğlanı, vurun abalıya oluyor.
Kurtuluş döneminde, Türkiye Cumhuriyeti’nin şahsında Anadolu halkına yaşatılanlar neyse; Pakistan’ın şahsında, Keşmir’de de onlar oluyor; tabi ki beteri…
Payitaht(İstanbul)’da izinsiz ve keyfince oturan zamanın süperleri, İngiliz ve Fransızlar; Kurtuluş savaşımızı ve kimi kahramanları sonuna kadar hayranlıkla izlediler. Anadolu’da savaşanları kimi zaman görüşme masalarına hatta meşhur Cenevre Masalarına çağırdılar.
Her iki tarafa kızdılar ama hakkını yemeyelim, işgalci ve yanlış(!) yapan (Yunan)’a daha fazla kızdılar.
En son Lozan’da noktayı koyup; memleketimizi harabeye çeviren Yunanistan’dan Karaağaç’ı tazminat diye bizlere verdiler. Oh olmuştu ama ta dedelerimizin konakladığı Viyana Kapılarından gelen yorgunlardık. Daha fazla hesap da soramazdık.
Ümmet gibi yetim bir din; amatör liderler ve bunları anlamaya çalışan tüm kurumları, örgütlenmeleri dağılmış halk toplulukları… kaldı.
Çin mezalimindeki Doğu Türkistan’ın yok oluşunu duyamadık bile. Keşmir, fillerin tepindiği özel yerlerden.
Keşmir; Pakistan, Hindistan ve Çin arasında üçe dağlanmış bir yürek. Her kes kendine uyarlıyor; dönüştürme ve asimilasyon uyguluyor.
Hindistan, özerliği kaldırdığı son kararıyla bölgeyi ikiye böldü. Birinci bölge, Cammu Keşmir Birlik Toprağıdır ki; burada sözde bir yerel meclis olacak. Diğeri Ladekh Birlik Toprağı olacak. Burada tamamen Hint yasaları işleyecek.
Yani şimdiden, bir parçasını ilhak etti; diğer sözde Birlik Toprağı da bilahare ilhak edilecek.
Pakistan’ın İmran Han’ının itirazı(!) ise buna ama aslında kendi halkını teselli etme derdinde. Zaten; Pakistan’ın FETO’su Tahir’ul Kadri’nin getirdiği ikinci Sisi’dir garibim; Körfez Şeyhlerinin dolarlarına muhtaç.
İslam ve Ulema katili Bangladeş’in Şeyh Hasina’sı, dünden Hindistan’la anlaşmış; “Hindistan’ın iç meselesi..” deyip uzlaşıyor.
Geriye Endonezya ve Malezya hatta kadim dost Türkiye kalıyor. Bunların da işleri başından aşkın; hava sıcak; zeten mesafe de çok uzak..
Çare; Keşmir’in ulusal direniş hareketleri ve ümmetin tevhit bilinci ve tabi ki; Rabbimizin “mazlumları, zalimlerin mülkünü mazlumlara vermek istediği..” o muhteşem ve mutlak günün sabahı.
**Küresel Olaylara Yerel Çözümler
Verilen Diyarbakır, Mardin ve Van Büyükşehir Belediye Başkanları’na, İçişleri Bakanlığınca verilen görevden uzaklaştırma kararları; Kürd halkını ve özellikle de sessiz çoğunluğu rahatsız etmiştir. Terörle mücadelede bu tarz da var ama yetmez; ama ol-maz!
İktidara rağmen(!); nemalanmak isteyen iç ve dış paraleller; çatıştırmak için; “tüm umutları tüketilmiş; tüm yoları kapatılmış bir millet” oluşturmak istiyor.
**Fırat’ın Doğusu’na Hareket istemeyen bir ABD; Batısına fatura kesen bir Rusya var. Türkiye; bu dinozorları kullanabilecek, çatıştırabilecek imkân ve kabiliyete sahip mi? Bilemem ama herkes ne yaptığını iyi bilir.
Hep diyorum, Türkiye; büyük, küresel hesapları; profesyonel senaryoları ve oyuncuları olan ABD ve Rusya ile çözüm arama yerine; kadim kardeşleri olan Kürtlerle, bölgesel ve mahalli ölçekte bir çözüme varabilir.
Selçuklu, Osmanlı ve Birinci Meclis’in ürettiği çözümler aşkına! Türk ve Kürt Kardeşliği aslında derin ve pekişmiş. Kadim Kürd ve Kürdistan’la en barışık yaşayan, hamilik yapan millet, Türk Milletidir.
Sayın Cumhurbaşkanı’nın kendi ifadelerinde bu çözüm yolları mevcut. Küresel güçlerin oynadığı ve yerleştiği coğrafyamızda artık red ve inkarla; kelle saymakla çözüm….?