Anlamı farklı iki kelime kibir ve vakar; ama her nedense çokça karıştırılıyor.
Hele bir de siyasi arenada, siyasi figürler tarafından bu iki kelime birbirine karıştırılınca anlaşılması zor tavırlar, garip görüntüler çıkıyor ortaya.
Siyaset, yönetim hedefli ve hizmet odaklı bir iştir; ama olayın halka arzı meselesi vardır ki, oldukça hassas bir konudur.
Günümüzün motivasyon uzmanları ve reklamcıları siyasetin bir pazarlama ve satış işi olduğunu söylemektedirler. Onlara göre asıl olan seçmenin algılarını yönlendirebilmektir ve bunun için ajitasyondan manipülasyona her yol kullanılabilir. Bu kurumlar bir siyasetçi için PR (Public Relations) çalışması yaptıklarında ondaki kibri vakar olarak, rakibindeki vakarı da kibir olarak yansıtabilmektedirler.
Ama genellikle bu PR (Halkla ilişkiler) çalışmaları istenilen düzeyde tutmaz ve halkın öngörüsü galip gelir. Çünkü bu iki kavram siyasetçi üzerinde kendini daha iyi anlatmaktadır.
Kibir, soğuktur; ama vakarda babacan ciddiyet ve şefkat vardır.
Kibirde çocuksu acelecilik ve isteği yerine gelmediğinde ortalığı velveleye verme; ama vakarda sükûnet ve sorun çözme çabası vardır.
Kibir, şaşaa ve debdebe içinde bile iticidir; ama vakarın uzaktan bile bir çekiciliği vardır.
Kibir, rahatsız edici bir şekilde kendini soyutlama ve varlığını hissettirmedir; ama vakar, samimi bir tokalaşma ve dertlere ortak olmadır.
Kibir, yetkiyi ele aldığında ısırıcıdır; ama vakar, yetkiyle beraber ağır bir yükü sırtlama, uykusuz gecelerin başlangıcıdır.
Kibir, daha büyük bir kibir karşısında ezilme, büzülme, şekilden şekle, halden hale girmedir; ama vakar onurlu bir şekilde rest çekebilmek, “eyvallah” diyebilmektir.
Kibir, yetersizliğe rağmen hırsla görev isteme, üst makamlara göz dikmedir; ama vakar görev talep etmemek, her yerde ve konumda işini en iyi şekilde yapmaya çalışmaktır.
Kibir görünme çabası, vakar ise çalışma azmidir.
Biz bu tanımları hem günümüze bakarak hem de İslam tarihindeki kimi örnekleri düşünerek yaptık.
Özellikle Hz. Ömer döneminde çok ilginç örnekler vardır. Siyaset ve yönetim konusunda oldukça düşündürücü dersler…
Mesela Hz. Ömer'in Halid b. Velid'i görevden alırken gösterdiği iyi ve hassas yönetim anlayışı göze çarparken, büyük komutan Halid'in komutan olduğu orduda görevden alındıktan sonra bir nefer olarak kalmayı kabul etmesinde büyük bir vakar örneği vardır.
Seçkin sahabi Ammar b. Yasir'in durumu da oldukça dikkat çekicidir.
Kimsesiz Ammar, İslam ile izzet buldu. Öyle ki Hz. Ömer döneminde bir süre valilik bile yaptı. Görevden alındığında, Halife Ömer (r.a), tepkisini ölçmek için ne düşündüğünü sordu. Ammar'ın cevabı üzerinde uzun uzun düşünmeye değer…
Şöyle dedi Ammar: “Göreve geldiğimde sevinmedim ki, görevden alındığımda üzüleyim.”
İmanın izzet ve vakar olarak tavırlarına yansıdığı kişilere ne mutlu!