68 yaşındaki Kıbrıs Gazisi Mehmet Çakan, Gaziler Günü dolayısıyla İLKHA'ya 47 yıl önce katıldığ Kıbrıs Barış Harekatı'nda yaşadıklarını ve Rumların katliamlarını anlattı.
Ağrı merkeze bağlı Akçay (Tujo) köyünde ikamet eden Çakan, savaş sırasında büyük acılarla karşılaştıklarını, büyük mücadeleler verdiklerini kaydetti.
Çakan, Rumların orada yaşayan halka büyük zulümler yaptığına şahit olduklarını söyledi. Şehitlerden bahsederken duygulanan Kıbrıs Gazisi Çakan, aradan geçen 47 yıla rağmen yaşadıklarını unutamadığını kaydetti.
Mehmet Çakan, Kıbrıs harbinin basit görülemeyeceğini ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin oluşması için büyük bedeller ödendiğinin altını çizdi.
"Beşparmak Dağı'nda sabahtan akşama kadar savaştık"
Kürtçe konuşan Çakan, harekattan önce 1974 yılında Mersin'e gittiklerini ve bir gece burada kaldıklarını hatırlattı. Buradan da yaklaşık 10 bin askerle Kıbrıs'a geçtiklerini söyleyen Çakan, "Gece yolculuğumuz devam etti, yaklaşık 70 gemi yol alıyordu ve üstümüzde üç uçak bizi korumak için bize eşlilk ediyordu. Sabah 04.30 gibi vardığımız Kıbrıs'ın Girne kentinde iskele olmadığından dolayı kıyıya gemi yanaştı ve silahlarımızı havada tutarak göbeğimize kadar denize girip sabaha karşı şehre ilerledik. Kimsenin bizden haberi yoktu, herkes uyuyordu o saatte. Girne'nin içindeydik ve esir aldıklarımız oldu. Savaştık... Allah'a hamdolsun, şükürler olsun ki bir taraftan gemiler vuruyordu bir yandan da uçaklar vuruyordu. Bir yandan da biz Beşparmak Dağı'na girdik, müdafaamızı yapıyorduk tabi. Beşparmak Dağı bölgesinde sabahtan akşama kadar savaştık. Ardından Beşparmak Dağı'nda yangın çıktı."
Harp esnasında, Beşparmak Dağı'ndaki yangının etkisiyle önlerini göremediklerini söyleyen Çakan,, "İlerleyişimizi devam ettirdiğimiz sırada denk geldiğimiz kontrol noktalarında bize 'dur' ihtarında bulunan askerlere, parola ve işaret verdikten sonra geçebiliyorduk." ifadelerini kullandı.
Emri altında bulundukları albayın şehit olduğu anı anlatan Mehmet Çakan, "Bir ara ilerleyişimizi durdurduk, çünkü her taraf yanıyordu. Hayatımızdan endişe duymaya başladık. Risk almamak için bulduğumuz bir duvarın dibine sığındık. Abdulbaki adında bir başçavuşumuz vardı, levazım komutanı idi. Megafon ile üç defa 'albay şehit oldu' dedi. Bizler ağladık... Albay şehit düşerken bizler neredeydik diye üzüldük... Şafak sökmeden revire ulaştık. Albay, Beşparmak Dağı'ndan gelen topun duvara çarpmasının etkisi ile savrulan şarapnel parçaları nedeniyle şehit düştü. Yarbay Cevdet Ekin ise bacağından ve göğsünden yaralanmıştı." şeklinde konuştu.
"50. Piyade Alayı 39. Tümen 2. Ordu Komutanlığı biz oradaydık…"
Üç gün üç gece durmadan savaştıklarını anlatan Çakan, o sıra Kocatepe isimli bir geminin battığını, gemide bulunan askerlerin bir kısmının ise şehit olduğunu anlatarak sözlerini şöyle sürdürdü:
Albay'ın cenazesini battaniyenin içine koyup Türkiye Bayrağı'nı yanına koydular. Çok sayıda askerimiz de şehit oldu. Hatta bir gemimiz, Kocatepe isimli gemi de battı. Gemide olan askerlerin bir kısmı kurtarıldı, bir kısmı şehit düştü. Biz üç gün üç gece Beşparmak Dağı'nda savaştık. Uçaklarımız gittiğinde o gâvurlar bizi top ve tank ateşine tutuyordular. Biz üç gün üç gece Girne'de kaldık. 50. Piyade Alayı 39. Tümen 2. Ordu Komutanlığındaydık. hep beraber harbe girdik. Üç gün üç gecemiz bitti, ateşkes emri verildi herkes yerinde, mevziisinde kaldı. Ateşkes emri ile ikinci bir barış hareketi arasına 16 gün girdi. 16 günümüz tamamlandı, emir geldi 'bir daha savaşın' denildi. 24 saatimiz tamamlandı, Lefkoşa, Girne, Lefke, Aybola.... O zaman isimleri buydu. Bu yerlerin hepsi Türkiye'nin kontrolüne girdi. Tabi çok sayıda şehidimiz de oldu. Bir daha ateşkes emri verildi.
"Toplu mezar, biz onları da gördük"
Rumların harp sırasında büyük katliamlar gerçekleştirdiklerini, savaşarak kurtardıkları bölgelerde evleri ziyaret ettiklerinde yerlerde çocukların cansız bedenleri gördüklerini anlatan Çakan, gördükleri bu tablonun yürekleri dağladığını söyledi.
Çakan, "Son ateşkesten sonra 4 ay daha geçti, askerliğimi bitirdim. Döndük, bölüğümüze doğru geldik. Bölüğümüzde teskeremizi verdiler, çıktık geldik. Kim ne söylerse söylesin Kıbrıs harbi çok ağır bir harpti. Birinci ve ikinci savaşta Rumlar, herkesi şehit ediyordu. Herkes bilsin ki kızlarımızın, kadınlarımızın göğüslerini deşiyorlardı. Erkekleri alıp zindanlara koyuyorlardı ve yaklaşık iki ay onları orada aç susuz bırakıyorlardı. Şehitlerimize öyle eziyet ediyorlardı ki... Şehitlerimiz için iş makineleri ile toplu mezarlar kazıp, hepsini üst üste koyup kazdıkları yerlere toplu olarak bırakıyorlardı ve üstlerini toprak ile kapatıyorlardı. Toplu mezar... Biz onları da gördük. Halkımıza ait evlere gidiyorduk, evlerin içinde çocuklar katledilmiş, şehit edilmiş halde duruyorlardı. Sonra, Birleşmiş Milletler Barış Gücü devreye girdi, askerliğimiz de böylece bitti. Teskeremi alıp memleketime geldim." dedi.