CHP genel başkanı Kılıçdaroğlu Ankara/Yenimahalle'de referandum kampanyasında konuşmuş. Aslında konuşmamış resmen toplumun üzerine bilgelik ve irfan yağmurları göndermiş. Tarih yeniden yazılmış, kavramlar yeniden anlam kazanmaya başlamış.
Bakın neler söylemiş Kılıçdaroğlu:
“Amasya'da Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları oturuyor konuşuyor 'Milletin kaderini milletin azim ve kararlılığı kurtaracaktır' denildi.
Dikkatinizi çekerim, “Bir adam kurtaracaktır” demiyor. 'Milletin kaderini milletin azim ve kararlılığı kurtaracaktır' diyor.
Çünkü Osmanlı'da millet yoktur, millet kavramı yoktur. Millet kavramının sözcük olarak en güçlü girdiği belge Amasya Tamimidir.
Biz tarihimizi bilerek sandığa gideceğiz.
Demokrasi için ağır bedeller ödedik. Artık demokrasimize sahip çıkmak zorundayız."
Doğrusu zihni faaliyetlerimin tümünü askıya alarak “Milletin kaderini kurtarmanın” ne anlama geldiğini anlamaya çalışıyorum; ama birikimim ve kapasitem bunun için yeterli değil.
Hayır, bu sözde arabeskin “Kadere isyan” mantığı da “Milletin makûs talihini değiştirme” söylemi de yoktur. Zaten Atatürk de bir sözünde “Siz orada yalnız düşmanı değil, milletin makûs talihini de yendiniz” demişti.
Kaderi kurtarmak…
Neyse devam edeyim yoksa iki kelimeye takılıp irfan hazinesinden olma ihtimalim de var.
“Osmanlıda millet yoktur, millet kavramı yoktur” diyor Kemal Bey.
Ermeniler için “Milleti sadıka” dendiğini mi iddia ediyorsunuz?
Millet kavramı Kur'an'da geçiyor ve “din ve şeriat” anlamlarına geliyor. Buna göre cümle şu anlama geliyor: “Şeriatın kaderini yine şeriatın azim ve kararlılığı kurtaracaktır.”
Anlaşılmadı mı?
Sanırım ben de anlamadım.
Kemal Bey bir başka konuşmasında lütuf buyurup sözlerinin ne anlama geldiğini de izah etse de bizim gibiler de nasiplense fena olmaz. Neticede partisinin ismi “Halk Partisi”…
Devam edelim irfan tepelerinde dolaşmaya.
“Biz tarihimizi bilerek sandığa gideceğiz” diyor Kılıçdaroğlu.
Tarihimizi bileceğiz tabii ki. Osmanlıda “millet kavramı”nın olmadığını, aslında tüm kavramların cumhuriyetle birlikte ortaya çıktığını, Mustafa Kemal'in bir Osmanlı paşası, bir İttihat ve Terakki üyesi olmadığını bileceğiz. Her engelin “milletin azim ve kararlılığı” ile aşıldığını; ama buna karşılık her yerleşim yerinde, her devlet dairesinde “tek adam”ın heykel ve resimlerinin bulunmadığını, her yerde millete vurgu yapıldığını bileceğiz. Bu ülkede Mustafa Kemal için Şevket Süreyya Aydemir tarafından üç ciltlik “TEK ADAM” isimli bir eserin yazılmadığını da bileceğiz.
Tabii ya tarihimizi bileceğiz!
Nasıl ki, Kemal Beyi takip ettiğimizde ilim ve irfan sahibi olabileceğimizi bileceğimiz gibi.
Devam edelim…
“Demokrasi için ağır bedeller ödedik” diyor CHP genel başkanı.
Biz buradan “Tek parti” döneminin baskıcı uygulamalarına karşı CHP'nin büyük bir direniş sergilediğini, askeri darbelerle karşı karşıya kaldığını, başbakanının, bakanlarının idam edildiğini öğreniyoruz.
Gerçekten de ağır bedeller ödenmiş öyle değil mi?
27 Nisan e-muhtırasını da sayarsak 6 darbe yapılmış ya da darbeye teşebbüs edilmiş ve bunların tümünde de CHP'nin iktidarına kastedilmiş.
Uçaklar bomba yağdırırken, tanklar insanları ezerken kimse Kemal Beyin darbecilerin işgali altındaki havaalanından hiçbir zarar görmeden çıktığını da iddia edemez!
“Demokrasi için çok ağır bedeller” ödemiştir kendisi.
“Artık demokrasimize sahip çıkmalıyız” diyor.
İşte burada duraksıyorum.
İlim irfan denizinin dalgaları, yavaş yavaş azalıyor ve en sonunda duruyor.
Bu “Artık” kelimesine takılıyorum. Sözlüklerde “Bundan böyle” diye bir karşılığı var bu sinir bozucu kelimenin.
Evet, sanırım şunu söylüyor Kemal Bey: “Bundan böyle demokrasimize sahip çıkmalıyız.”
Yani şimdiye kadar değil, bundan böyle…
E hani bedel ödemiştik!
Zihnimin bazı bölgeleri oyunbozanlık yapıyor işte!