Kim Allah’a ve Ahiret Gününe İnanıyorsa

Şu husus asla unutulmamalıdır ki, bütün beşeriyet bir gün Allah Azze ve Celle’nin huzurunda toplanacaktır ve yaptıklarının hesabını verecektir.

Şu husus asla unutulmamalıdır ki, bütün beşeriyet bir gün Allah Azze ve Celle’nin huzurunda toplanacaktır ve yaptıklarının hesabını verecektir. Adımızı bildiğimiz gibi bunu da bilelim ve aklımızdan çıkarmayalım. Yeryüzünde hayat süren bütün insanlık bir gün kendilerini yaratan Rableri ile karşılaşacak, O’nun huzurunda kıyam duracaktır. O dehşetli günde kabirlerinden kalkan beşeriyet Allah Teâlâ’nın tayin ettiği yere doğru gözlerini bir noktaya dikerek şaşkın şaşkın koşacaktır. Zalimler ve kafirler dehşet içinde;

“Vay bizim halimize, yazıklar olsun bize! Bizi kim diriltti, kim kaldırdı mezarlarımızdan. Demek ki Rahman olan o Allah’ın vaadi doğruymuş, O’nun gönderdiği Resuller hep doğru söylüyormuş” (Yasin S:52) diyecekler. O günler zannedildiği gibi öyle çok uzak değildir. Ölüm uzak olmadığı gibi, kıyamet de o kadar uzak değildir. Şöyle kendisinin nerden gelip nereye gittiğini düşünen akıllı bir insan bunun böyle olduğunu hemen görecektir.

O dehşetli günde Allah’ın müsaade ettiğinden başka hiç kimse konuşamayacak, onlar da sadece hakkı söyleyecekler. Ağızlara mühür vurulacak, eller konuşturulacak, ayaklara şahitlik yaptırılacak. O gün mücrimler simalarından tanınacak ve alınlarındaki perçemlerinden ve ayaklarından tutularak cehenneme fırlatılacaklar. Kibirlendikleri, büyüklendikleri alınlarından tutularak atılacaklar. İnsanlar grup grup cehenneme atıldıkça “Nerdesin ey ölüm” diye çığrışacaklar. Görevli zebaniler hem atacaklar ve hem de soracaklar; “Size Allah’ın ayetlerini okuyan, sizi bu cehennemden sakındıran bir Resul gelmemiş miydi?” diyecekler. Onlar da; “geldi fakat biz onları yalanladık, inanmadık” diyecekler. Cehennemdekiler su diye yalvardıkça kan ve irin verilecek, yiyecek olarak zakkum verilecek, boğazdan geçmeyen ve bağırsakları parçalayan yiyecekler verilecek.

Kafirler ve mücrimler bu ebedi azap içerisindeyken, Allah’a gerçek anlamda kulluk yapanlar, müttakiler kendilerine vaad edilen cennetlere konacaklardır. Genişliği yerler ve gökler kadar büyük olan cennetler, dünyada iken Allah Teala’ya kulluk eden ve O’na itaat eden bahtiyar kulların emrine verilecektir. Akıllarına gelmeyen en güzel nimetler içerisinde yüzeceklerdir. Her türlü yiyecek, içecek, zevk ve eğlence içerisinde ebedi olarak kalacaklardır. Cenabı Allah’ın cemaline kavuşacaklar, rızasına kavuşacaklardır.

Allah Teala Yunus Suresinin 7. Ayetinde şöyle buyurur: “Bizimle karşılaşmayı ummayanlar, dünya hayatına razı olanlar ve dünya hayatıyla tatmin olanlar ve âyetlerimizden gafil olanlar var ya, işte onların yaptıklarının karşılığı olarak varış yerleri ebedi cehennemdir.”

Elbette Müminler olarak biz bu inanca sahibiz. Adımızı bildiğimiz gibi, Allah Teâlâ ile bir gün karşılaşacağımızı da biliriz. Fakat ne yazık ki bunu çoğu zaman aklımızdan çıkarırız, gündemimizden çıkarırız, hatırımıza çok az getiririz. Ya bir cenazede hatırlarız, yahut tanıdıklarımızdan birisinin geçirdiği bir kazada hatırlarız. Hem de öyle her kaza ve her cenazede de değil, bizi yakından ilgilendirenlerin cenazesinde, yakınlarımızın başına gelen kazada hatırlarız.

Bir de ne zaman hatırlarız Allah Teala’yı ve ölümü biliyor musunuz? Bizzat kendimizin karşılaştığı ani tehlikelerde, otomobilimizin, uçağımızın atlattığı ciddi tehlikelerde. Hani Allah Teala’nın Kur’an’da tekrar tekrar anlattığı aniden fırtınaya yakalanan gemidekilerin Allah Teala’yı ve ahireti hatırladığı gibi hatırlarız. Tehlike geçtikten sonra hemen unutuveririz, işin başka yönleriyle uğraşmaya başlarız.

Böyle mi olmalıydı, bu kadarcık mı olmalıydı Mü’minin Allah’ı ve ahireti hatırlaması? Münafıkların ve mücrimlerin yaptığı gibi, ölümle burun buruna gelince mi hatırlanmalıydı Allah ve ahiret?

Resûlü Ekrem (s.a.v) Efendimiz ashabına önemli bir uyarı veya tavsiyede bulunacağı zaman “men kâne yü’min billahi veyevmil âhir - Kim Allah’a ve ahiret gününe iman ediyorsa- ...” diye sözüne başlamaktadır. O halde Mü’minler Allah’ı ve ahireti, günlük hayatın en önemli alanlarında hatırlarından çıkarmamalıdırlar.

Allah ve ahiret, alış veriş esnasında hatırlanmalıdır,

Terazinin başında hatırlanmalıdır, ölçerken ve tartarken hatırlanmalıdır.

Allah ve ahiret, başkalarının hakkında konuşulurken akıldan çıkarılmamalıdır.

Mü’minler hakkında rastgele hükümler verilirken, Mü’minler pervasızca tekfir edilirken akıldan çıkarılmamalıdır.

Bundan da önemlisi, Allah’ın dini hakkında, haramları ve helalleri hakkında pervasızca hükümler verilirken, Allah’ın bizi gördüğünü, bir gün mutlaka onun huzuruna varacağımızı o anda asla unutmamalıyız.

Allah’ın dinine savaş açıldığı, hakaretlerin yağdırıldığı, İslam saptırılırken sustuğumuz yerlerde, yani konuşulması gerekirken sustuğumuz yerlerde Allah hatırlanmalı, ölüm hatırlanmalı, ahiret hatırlanmalıdır.

Hakkında hiçbir bilgiye sahip olmadığımız meseleler hakkında cahilce ve cesurca yaptığımız konuşmalarımız esnasında Allah’ı ve ahireti hatırlamalıyız.

Gözümüzü açıp görmemiz gerektiği halde gözümüzü kapadığımız,

Gözümüzü yummamız gerektiği halde ısrarla görmeye çalıştığımız pozisyonlarda Allah’ı hatırlamalıyız, ölümü hatırlamalıyız.

Demek ki Allah Teala ve ölüm hayatın en aktif ve diri noktalarında hatırlanmalıdır, akıldan çıkarılmamalıdır.

Bir gün mutlaka Allah Teala’nın huzurunda toplanılacağı gerçeği, aktif hayatta unutulmamalıdır.

“Ve her kim Rabbiyle karşılaşacağına iman ediyorsa, salih amel işlesin ve ibadetinde O’na hiç bir şeyi ortak koşmasın.” (Kehf: 110)

İnzar Dergisi

İslam Kuran Haberleri

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

İslam Ve Kuran Haberleri

Yılbaşı kutlamaları ve şans oyunları haramdır
2025 hac kayıtları 15 Kasım'a kadar yapılabilecek
"Gıdada haram ve helale dikkat edilmemesi toplumsal çöküntüye neden olur"
Kazasının olup olmadığıyla ilgili şüphesi bulunan kimsenin durumu
Kurban edilen hayvan kanının alna sürülmesi doğru mudur?