Bu başlığı AK parti ve MHP ittifakı üzerine attım. Zira iktidar uğruna muktedirliği birine ısmarlamak veya göz yummayı kendi sonunun başlangıcı olarak değerlendiriyorum. Erken seçim arifesinde kimin iktidar olacağından ziyade kimin muktedir olma hesapları vardır? Bu hesabın derinliğini MHP üzerinden okumak gerekir. Kendi oy potansiyeliyle hiçbir zaman iktidara gelemeyeceğini hesaplayan Bahçeli, siyasi ve “derin devlet” mantığıyla muktedir olma peşindedir. Özellikle Meral Akşener figüründen sonra kendi koltuğunu ve MHP'nin devlet üzerindeki etkiyi hesaplayarak sadece “cumhur ittifakı” değil kendi tabanını da ona yönlendirmiş. Bahçeli Erdoğan'ın kişisel hayallerini süsleyen beklentisinin ötesinde yetkiler tanımış ve üstelik bundan böyle kendi adaylarının da bizzat Erdoğan olduğunu söylemişti. Tabi bunu yapmakla kendine alan açmak ve devlet organlarında muktedir olma hesaplarıydı.
Kimse bir başkasının tasavvurunu gerçekleştirmek üzere iktidara talip olmaz. Şayet ortada bir koalisyon varsa da işin özü küçük ve zayıf olan ortak daha büyük ve güçlü olanın takipçisidir. Büyük ortağa göre konumlanır ve pazarlıklarla hareket alanını genişletmeye çalışır. Temel kararları doğal olarak büyük ve güçlü olan taraf, yani iktidarın asıl sahibi verir. Kapalı kapılar arkasında bazı kararlar alınmışsa da erken seçim de zahiri görüntüde teklif MHP den gelmişti. Bu görüntünün gösterdiği idarede hangi öznenin gerçek anlamda iktidar olduğunu anlamak için, kritik dönemeçlerde kimin isteğinin uygulandığına, kimin iradesinin siyaseti belirlediğine bakmak gerekir.
FETÖ'nün bürokrasiden boşaltılması ve yerine “beyaz Türk'ler” geçmesi ile birlikte, zaten Erdoğan'ın kendi isteklerini istediği gibi yapması söz konusu değildi. Nihai ve belirleyici kararlar bürokrasiden bağımsız alınamayacaktı. Bu boşalan kadrolarda eski Ergenekoncular ve MHP arasında bir çekişmeye sahne olmuş. Bu kadroları ele geçirme hesapları doğrultusunda Bahçeli oylarını Erdoğan'dan yana kullandı.
Benim gördüğüm bu manevrayla bürokrasi ve kilit noktalarda Erdoğan'ın hareket alanı daraldı. Bu yetmezmiş gibi birde milliyetçi dille MHP söylemine bir geçiş söz konusudur. AK Parti koalisyonun küçük ortağı MHP isteğine hem söylemleriyle hem de istekleriyle uydu. Hatta seçim ittifaklarında ana rolü MHP üstlendi. Oysa “cumhur ittifakında” olmak isteyen BBP'nın dışarıdan desteği bu pazarlığın neticesiydi. Diğer tarafta HÜDA PAR gibi geniş düşünen ve özellikle bölgede güçlü bir figürle anlaşmaya yanaşmamasının yine MHP'nin muktedirliğinden kaynaklandığını düşünüyorum. Proaktif olan, hedeflerini hayata geçiren, ortağını uyum göstermek zorunda bırakan Bahçeli oldu. Bu da gerçek iktidarın kim olduğunu ortaya koyarken, bu denge ve ilişki biçiminin seçimden sonra da devamı halinde Türkiye'nin kimin iktidar kimin muktedir olacağını gözler önüne seriyor. Sözün özü; AK Parti, bu pozisyonuyla MHP ittifakıyla tekrar iktidar olsa dahi muktedirliğini kaybetmiştir.