Yetmiş yılı aşkındır Siyonist çetenin işgal ve zulmü devam ediyor. Beraberinde Filistin/Kudüs davamız da devam ediyor. Yetmiş yıldır Siyonist çete ve toprağı büyüyor, Filistin/Kudüs toprakları küçülüyor.
Büyük şeytan ABD ve beslemesi Siyonist çete zaman zaman işgal ve ilhakın sınırlarını genişletme kararları alır. BM sembolik olarak kınar, öfkesi yeri göğü inleten Müslüman halklar sokağa iner. Müslüman devletlerin liderleri hamasi nutuklar atar ve bunun üzerine tahtları da “halkları” da muhkemleşir.
Sonra ağıt ve marşların, şiir ve şarkıların harı düşer. Birkaç gün sonra herkes evine döner, kaldığı yerden ve olduğu gibi hayatına devam eder. Direniş ve mücadele yine birkaç mahrum Filistinlinin omuzunda kalır, Büyük Şeytan ABD ve beslemesi Siyonist Çete’nin yeni bir şeytani planına değin. Her gün bir-iki Filistinli şehidin haberi sıradanlaşır artık. Hatta almadık mı bu haberi korkarız; Filistinliler direnişi bırakır da sıra bize ve iktidarlarımıza gelecek diye.
Kudüs’ü ilhak etmekten daha ağır bir karar yoktur ve sizi temin ederim ki halimiz bu oldukça, gözümüzün içine baka baka bu kararı da hayata geçireceklerdir. Alıştıracaklar. Alışacağız maalesef.
Siyonist çeteye duygularımızı galeyana getiren en ağır hakaretleri söyleyedurduk yıllarca. Bu gün de öyle… hatta Esed’e zalim derken Siyonist çeteye “Terör Devleti” dedik haklı olarak. Esed'le bütün ilişkimizi kestik ve “Esed gidecek” dedik. Zira zalimdi. Hatta savaşçıları eğitip donattık. Yapılabilecek hertürlü fiili yardımı yaptık. Yetmedi girdik. Ama öte taraftan “terör devleti” dediğimiz israil ile ilişkilerimiz olduğu gibi devam ediyor.
Ümmet! olarak Suriye’yi ümmetin meselesi haline getirip dünyanın dört bir yanından karşıt mücahitler getirtip birbirine kırdırıken; yine Afganistan, Çeçenistan ve Bosna’ya dünya kadar savaşçı gönderirken; Filistin davasına verilmiş bir tek neferi veya şehidi yoktur ümmetin maalesef. Hele başını Suud eşkiyasının çektiği Körfez Avanesi artık işgalci israil’i alenen destekleyecek ve HAMAS’ı terörist ilan edecek kadar ümmet aciz düşmüştür.
Hangi liderin ağzını açsan “Filistin ortak davamız, Kudüs kırmızı çizgimizdir” der. Oysa o “ortak davamız” yetmiş yıldır yerlerde sürünüyor, “kırmızı çizgimiz” ise yol geçen hanı... Bir defa olsun davamızda ortaklaşabildik mi? Satılık dokuz Arap liderin, israile alan açan ve toprak kazandıran ve bile isteye mağlup oldukları danışıklı sözde 6 gün savaşları dışında, kınamanın ötesine geçen fiili bir tek kararımız var mı?
Madem Kudüs/Filistin ortak davamız öyle ise niye sadece gariban Filistinli savaşsın ve ölsün. Niçin biz de savaşmıyoruz. Libya’ya asker gönderme noktasındaki kararlılığımızın çok azını Filistin’e de asker göndermede kullanmalı değil miyiz? İstense çok kolay. Filistin’i zaten devlet olarak kabul ediyoruz. Karşılıklı güvenliği sağlama anlaşması yaparsınız. Sizi ülkesine çağırır ve gidersiniz. Bu kadar basit. Ama yok. Filistin davası sürgitmeli.
Büyük şeytan ve Siyonist Beslemesi’nin aramıza ektiği fitneler üzerine birbirimizi boğazlamada aslan kesiliriz. İç meselelerimizi çözmede kardeşlik hukukuna asla riayet etmeyiz. Sıra Filistin’e gelince; “laf çok icraat yok”
Biz halkız. Elimizde yetki yok. Biz “Filistin” diye bir davamız kalmasın istiyoruz. Gayri nutuklara da karnımız tok. Herkes bulunduğu memleketin yöneticilerini Siyonist Çete’ye karşı harekete geçirmeye çalışsın. Bu meseleyi ancak devletler çözer. Aksi halde Filistinli gençler belki de bir yetmiş yıl daha bu kimi hain, kimi zalim, kimi gasıp, kimi gafil, kimi de yalnız devlet yöneticilerimizin tahtına çivi olacaktır.
Başlatın Terör Devleti’ne karşı seferberlik. Söz; ben, eşim, üç oğlum ve iki kızımla ilk yazılanlardan olacağız. Ya da bilin ki “vadedilmiş topraklar” içindesiniz.