Bugün 12 Eylül.
Bundan tam 37 yıl önce yani 12 Eylül 1980'de Türkiye'de bir askeri darbe gerçekleşti.
Radyodan darbe bildirisi okundu, merkezi yerleri tanklar tuttu, siyasi parti yöneticileri gözaltına alındı ve radyodan Hasan Mutlucan türküleri çalındı.
Gazeteci Mehmet Ali Birand, darbenin serüvenini anlatan bir kitap yazdı: 12 Eylül Saat: 04:00
Birand, kitabında yıllarca konuşulan bir iddiayı ortaya attı. Birand'a göre ‘12 Eylül Darbesi sırasında dönemin ABD Merkezi Haberalma Ajansı (CIA) Türkiye Masası İstasyon Şefi Paul Henze, askerî müdahaleyi haber alırken, haberi ulaştıran diplomatın "Our boys have done it" (bizim çocuklar işi bitirdi) şeklindeki konuşmuştu.' Amerika'nın darbedeki rolü konusundaki en ciddi iddiaydı bu.
Paul Henze, sonradan bu iddiayı yalanlamış; ancak Mehmet Ali Birand, Henze ile yaptığı görüşmenin ses ve görüntü kayıtlarını yayınlayarak iddiasını ispatlamıştı.
Peki, kimdi o CIA ajanının “Bizim çocuklar” dediği kişiler?
Darbe davasında yargılananlar mı?
Göstermelik ve dostlar alışverişte görsün kabilinden bir yargılama…
Darbenin başındaki isim olan Kenan Evren, yargılanırken 98 yaşında öldü.
Darbenin kilit isimlerinden biri, dönemin Hava Kuvvetleri komutanı Tahsin Şahinkaya idi. Darbeden kısa süre önce yaptığı Amerikan seyahatinde darbenin ayrıntılarının konuşulduğu iddiası sıklıkla dile getirildi.
Şahinkaya'nın aile çevresinin darbeden kısa süre sonra devasa bir mal varlığına sahip olduğu yönündeki bilgiler ne sorgulandı ne de yalanlandı.
Ve darbede yapılanlar…
Hiçbir şeyin hesabı sorulamadı. En azından bu dünyada…
Kontrollü bir çatışma ortamı oluşturarak “şartların olgunlaşmasını” bekledi darbeciler ve bu arada oluşan can kayıplarını hiç umursamadılar.
Darbeden sonra “bir sağdan bir soldan” asarak adaleti uyguladıklarını iddia ettiler.
1milyon 680 bin kişi fişlediler.
230 bin kişiyi yargılayıp 517 kişi hakkında idam cezası verdiler, 50 kişi idam ettiler.
300'den fazla kişi işkenceden öldü.
Kontrollü bir şekilde “terör” ortamı oluşturan “birilerinin çocukları” istedikleri anda bir gecede “terörü” bitirdiler.
İşte bir 12 Eylülün daha yıldönümünde yine Amerika'yı, yine darbeyi konuşuyoruz.
17-25 Aralık “yargı darbesi” sürecinde çokça gündeme gelen Halkbank yine konuşuluyor.
Amerika'da “Amerika'nın İran'a ambargosunu delmek” suçlamasıyla tutuklananlar ve hakkında tutuklama kararı verilenler var.
“Birilerinin çocukları” 17-25 Aralık ve 15 Temmuzda başaramayınca hamleler daha derinden gelmeye başladı.
Ama açık söyleyeyim, kimse Amerika'yı suçlamasın. Adamlar çıkarları neyi gerektiriyorsa onu yapıyorlar. Halkbank meselesinde para trafiği Amerika'dan değil de Halkbank üzerinden gerçekleştiği için 100 milyar dolar kaybettiğini düşünüyor Amerikalı ekonomistler. Yoksa Türkiye'deki yolsuzluğun Amerika'yı zerre kadar ilgilendirmediği bilinmelidir.
Suçlanacaksa Türkiye yargısı ve hükümeti suçlanmalıdır.
Amerika'nın darbelerdeki dahli net olarak ortada olmasına rağmen bunu yüksek sesle dillendiremeyen, arada bir meseleyi Obama üzerinden kapatmaya çalışan Türkiye Hükümeti ve başkanı şimdi çıkmış “pis kokulardan” söz ediyor.
Bir de işin yargı boyutu var tabii.
Mesela 17-25 Aralık operasyonlarının en önemli figürlerinden biri olan ve aslında operasyonu yönettiği iddia edilen David Kohen hakkında neden bir dava açılmadı.
Amerikan Hazine Bakanlığı Terör ve Mali İstihbarattan Sorumlu Müsteşarı David Cohen'in operasyondan önce Türkiye'de olduğu, Halkbank'ın tüm hafızasının kayıtlı olduğu hard diskin bir kopyasının kendisine verildiği iddiaları neden yargı makamları tarafından araştırılmadı?
Neden 15 Temmuz ile ilgili Numan Kurtulmuş ve Süleyman Soylu'nun “Darbede Amerikan parmağı”na yönelik açıklamaları üzerine bir dava açılmadı, Fuller, Barkey ve Amerika'nın Ankara ve Adana konsolosları davaya dahil edilmedi?
Bu davaların açılmasına kim engel oldu?
Hükümeti yıkmaya yönelik açık bir girişim ve bu girişime bir Amerikan desteği olmasına rağmen kimler “Staratejik ittifak”ın devam etmesi yönünde devlete hedef çizdi?
Hayır, “kontrollü darbe” hezeyanını savunacak değilim; ama halen devletin içinde yer bulan “Birilerinin çocuklarının” dümenin yönü konusunda etkin olduklarını düşünüyorum.
Bu arada “racon”un da pek bir şeye yaramadığını sanırım herkes gördü.