PKK'nin bir proje olduğu artık gün gibi aşikâr.
Proje olduğunu ispatlamak için ne Emine AYNA'nın söylemlerini ne de Aysel TUĞLUK'un beyanlarını yazmaya gerek var.
Önderlik deyip neredeyse kutsiyet atfettikleri kişi “Türkiye'ye hizmet etmek için bana bir şans tanıyın.” diyorsa, şans tanınanların durumunu varın siz düşünün.
Proje olan PKK'nin içinde Mustafa KARASU ve Duran KALKAN da apayrı bir projenin bileşenleri.
Mustafa KARASU, okulların açıldığı ilk gün anadilde eğitimi gerekçe gösterip okulların boykot edilmesi talebinde bulundu.
Sadece talepte bulunmakla yetinseydi, iyiydi.
İnsanların Kürtlüğünün bu boykota katılım durumlarına göre belirleneceğini söylemekten de imtina etmedi.
Evet, evet yanlış duymadınız!
Kürtlüğünüz bu boykota katılıp katılmama durumunuza göre belirlenecek.
“Hiçbir siyasi görüş ayrılığı bu boykota katılmama gerekçesi olamaz, bu boykota katılmayanın bırakalım yurtseverliğinden, Kürtlüğünden bile şüphe edilmelidir.” diyen KARASU, keşke bir röportajını Kürtçe yapsa veya ne bileyim; ÖCALAN, KARASU ve Duran KALKAN'ın Kürtçe ses kayıtları yayımlansa.
‘'Yayımlansa ne olur ki?'' demeyin. Olması mümkün olmayan bir temennidir benimkisi.
Çünkü ne KARASU ne de KALKAN Kürtçe biliyor.
Kürt olmayanın Kürtçe bilmemesini doğal görebilir(sin)iz.
Doğal olmayan da zaten Kürt olmayan iki zatın Kürtlere racon kesmesi...
KARASU'ya göre boykota destek, Kürdilik ölçütü…
Boykot da fiyaskoyla sonuçlandığına göre; Türkiye'de Cizre, Yüksekova, Silvan ve Nusaybin'in bazı kenar mahallerinde sayıları on binleri geçmeyen bir Kürt nüfus var demektir.
Proje iyi işliyooor…
KRAL ÇIPLAK
Mir Sedrettin KARAHAN, HDP Mardin il örgütü üyesi, idi.
Kazılan hendekler ve katledilen çocukların çığlığına dayanamayıp isyan bayrağını açtı.
'Emrolunduğun gibi dosdoğru ol' şiarıyla hareket ettiğini belirten KARAHAN, Bismilli sekiz yaşındaki Elif'in çığlığına sessiz kalmadı/kalmamalıydı. Fırat SIMPİL'in katledilmesine Fırat nehri gibi bir coşkuyla zulme “Yeter!” dedi. Dilsiz Şeytan ile insan olma arasındaki gitgellerden sonra dilsiz Şeytanlara inat, insan olmayı tercih etti.
Yalnız Mir Sedrettin KARAHAN'ın en büyük yanılgısı da mazlum halkının hakkını zalimin yanında aramak oldu bugüne kadar. Çünkü “Yanlışlıklar sonrasında yıllarca mücadele verdiğim yapının haksızlıklarına karşı duruş gösterip, mazlum halkımın hak davasını yürütmek üzere HDP üyesi oldum.” diyor.
HDP'nin riyakâr ve hamasi politikalarından ve de HDP içindeki mevcut çete başı ve çete üyeleri olduğu sürece hiçbir siyasi faaliyet yürütmeyeceğimi tüm dava ve gönül dostlarıma deklare ediyorum” derken kimlerden bahsettiğini HDP tabanı anladı mı acaba?
Kürt mirlerine yaraşan bu yiğit duruşundan dolayı Mir Sedrettin KARAHAN'ı kutluyor ve manifesto niteliğindeki istifa gerekçesini okurlarımın takdirine sunuyorum.
“Mazlum Kürt halkının çocuklarını legal bir siyasi parti liderliğinin devamlılığı ve marjinal ideolojik misyonu kurmak için kendi oluşturduğu siyasal açmaz sonucu savaş ortamı oluşturan HDP'nin kanaatimce Kürt halkının ve ölen evlatlarının aziz hatıraları karşısında hiçbir meşruiyeti kalmamıştır. HDP'nin mazlum Kürtlerin hak davasını savunma ve yürütmek yerine her seferinde bir Kürt partisi olmadığı söylemi ve marjinal grupların kuyruğuna takılma basiretsizliği bunun en açık kanıtıdır. Ey HDP'yi istila eden ve kadim Kürtlerin hak davasını ayaklar altına alan legal çeteler; şunu bilin ki sizlerin olduğu kadar Cenab-ı Hak'ın da hesabı vardır. Bizler mazlum ve kadim Kürt halkının şahsında insani onur ve değerler çerçevesinde tüm insanlık için mücadelemize devam edeceğiz.
Zalimler için yaşasın cehennem.”
GENCO ERKAL'e
Bu hafta Genco ERKAL'le ilgili bir şeyler yazmayı düşünüyordum, ama sadece insan ve hayvanlardan bahsetmeye karar verdiğimden daha aşağılara inip seviyeyi düşürmeyeyim, dedim ve Genco ERKAL'i yazmaktan vazgeçtim.
Seni yazmıyorum, Genco!
YİNE BİR FİGEN KLASİĞİ!
Figen YÜKSEKDAĞ, her demeç verdiğinde veya tweet attığında “Bu kadını kesinlikle birileri kandırıyor, metinler ona ait olamaz.” diyorum. Çünkü yaklaşık altı milyon insanın oy verdiği bir partinin tepesinde, üstelik bu altı milyon insanla benim oyum da bir sayılıyor.
Hiç olmadık yerde “sırtımızı YPG'ye dayıyoruz” diyor; YPG'nin arkasında ESED'i görünce maazallah! diyorsunuz.
Birkaç gün sonra Kobani'de eylem yapan IŞİD militanlarıyla ilgili: “Bu militanların Türkiye üzerinden Kobani'ye gittiğine inanıyoruz, eğer böyle bir durum yoksa Türkiye bunu ispatlamak zorunda.” dedi.
İddia makamı kendisi, suçlanan Türkiye…
Yani Türkiye suçsuz olduğunu ispatlayacak, aksi halde Figen Hanım inanmayacak.
Sonra Silvan'da bombayla cesedi parçalanan küçük Fırat SIMPİL ve Bismil'de roketle öldürülen sekiz yaşındaki Elif ŞİMŞEK…
Figen Hanım, polisin roket kullanmadığını bile bile “en iyi savunma saldırıdır” mantığıyla olayı polislerin üzerine yıkarak aklanacağını zannetti.
Sadece zannetmekle kalsaydı, iyiydi. Yaklaşık sekiz yüz kişi de Figen Hanım'ın attığı tweete RT yapmış, başka bir ifadeyle desteklemiş veya paylaşmış.
Tweet'in bir kısmına inanmamak mümkün değil.
Ne diyor YÜKSEKDAĞ?
“Katillerin ve yalancıların karşısında bir Elif gibi dimdik!”
Elhakk!
Kim bilir belki de Figen Hanım, Elif ŞİMŞEK'i karşısında görünce, bu cümleler dudaklarından gayri ihtiyari dökülmüştür.
HER DİŞİ ANA DEĞİLDİR!
Kimin trenine bindiği belirsiz azgın bir grup dişi… Kutsala hakaret etmeyi meziyet saymaktır hepsinin işi… İnsan desen, aralarında yoktur tek bir kişi…
Pankart, kadınların diliyle yazılmış… Elinde pankart tutan biçare, her şeyden habersiz…
Tam ortada, arkadaşlarını öldürtmekle itham edilen ve bu damgayı ömrünün sonuna kadar alnında taşıyacak yüzsüz… Nursuz mu nursuz…
Cenneti ayaklarının altında sayan bu cinnet halindeki zevat, ya ellerinde taşıdıkları pankartta ne yazıldığını bilmeyecek kadar cahil ya da kutsala hakaretten haz alacak kadar sefil.
Bilmediğiniz bir hakikat var; bütün kötü niyetine rağmen yenilmeye mahkûm olmuştu babanız Ebu Cehil.
Hem “Cennet anaların ayakları altındadır” dişilerin ayakları altında değil.
Dişiliğinizi analıkla bir tutamazsınız.
Kancık da dişidir, ama ayaklarının altında cennetlerin olacağı bir ana değildir.
Ayaklarınızı kaldırırsanız etraf kokudan geçilmeyecek.
Neyse, ayaklarınızı kaldırmayın, olduğu gibi kalsın.
Çünkü doğurduğunuz enik de düşüncelerini yazmış zaten.
Ters köşe
BİRAZ DA TEBESSÜM
Kemal KILIÇDAOĞLU 7 Haziran seçimleri öncesi yaptığı mitinglerde defalarca: “Benim adım Kemal, ben dedim mi yaparım.” Dedi ve mazotu 1,5 liraya düşüreceğini vaatlerinin arasına koymayı ihmal etmedi.
Onu ciddiye alan bazı yazarlar, ciddi ciddi ona kaynak sorunca, “kaynak benim” demekle yetindi.
Tamam, doğalgaza indirimi vadetseydi, kaynağın kendisi olduğuna inanırdık da mazotun kaynağı nasıl o oluyor, işte bunu anlamak güç.
İşin bu çetrefilli kısmını geçelim de asıl ilginç olan, KILIÇDAROĞLU'nun üç ay sonraki seçim beyannamesinde mazotu 1,5'ten 1,8 liraya çıkarmasıdır.
Otuz kuruş deyip geçmeyin!
KILIÇDAROĞLU'nun üç ayda mazota yaptığı zam % 20 oluyor.
Dünya siyaset tarihinde ana muhalefetteyken zam yapan başka lider var mı?
Ne demişti?
“Benim adım Kemal!”