16 Mart 1988 tarihinde Saddam Hüseyin yönetimindeki Irak Baas rejimi, Halepçe kentine 8 adet Mig 23 tipi savaş uçağı ile kimyasal gaz saldırısı düzenledi. Saldırıda “Hardal” ve “Sarin” gazlarının kullanıldığı tespit eden uzmanlar ilk anda Halepçe’de 5 bin civarında insanın öldüğünü belirttiler.
Aradan tam 25 yıl geçti.
Bu günlerde Suriye Baas rejimi, Şam yakınlarındaki Guta bölgesine Kimyasal saldırı yapmakla suçlanıyor.
Halepçe, Irak’ın bir kentiydi ve Saddam’ın müfsid rejimine göre ihanet içindeydi.
Guta da Şam’a bağlı, dolayısıyla Suriye içinde bir yer.
Benzerlikler çok öyle değil mi?
Suriye ve Irak Baas rejimleri…
Irak Baas rejimi, kimyasal silah kullandığında İran’la savaş halindeydi ve tüm Batı dünyasının desteğine sahipti. Kimyasal silahın temininde Almanya ve Fransa’nın ismi geçmekle birlikte esas tedarikçi ikinci körfez savaşının Amerikan Savunma Bakanı olan Donald Rumsfeld idi.
Irak Baas rejimine körfezdeki Arap rejimleri sınırsız destek veriyorlardı.
Doğu ve Batı bloklarının zıtlaşma ve rekabetlerine rağmen Sovyetler Birliği yönetimi Irak’ın silah ihtiyacını karşılıyordu.
Nitekim kimyasal silah Amerikalı Donald Rumsfeld’den, silahları halkın üzerine atan Mig 23 uçakları ise Sovyet Rusya’dan idi.
Garip bir dostluk, insan hayatı üzerinden ilginç bir paslaşma vardı.
Amerika ve diğer batı ülkeleri, Saddam kendilerinin emrinden çıkıp başına buyruk işler yapıncaya kadar kimyasal saldırı konusunda bir sorgulama yapmadı.
Sonrasında bilimsel heyetler, gazeteciler, uzmanlar devreye girip Saddam’ın ne kadar kötü biri olduğunu anlattılar dünyaya.
Halepçe ise, kirli savaşın canlı nişanesi olarak orta yerde duruyor.
Ve şimdi…
25 yıl sonra coğrafyamız yine kimyasala ağıtlar yakıyor.
Bir şafak vaktinde çocuklar ölüme uyandılar Sarin gazıyla.
Bu kez Suriye’nin Baas’ı var işin içinde.
Bu Baas, Amerika ve Batının karşısında; Çin, Rusya ve İran’ın desteğine sahip.
Silahlar yine Rus malı.
“Dost saldırısı” ile gerçekleşen Halepçe katliamı için sesini çıkarmayan Batı, “Düşman Baas” karşısında müdahaleden söz ediyor.
Batı her zamanki gibi çıkarcı, zalim ve ikiyüzlü.
İslam dünyası her zamanki gibi hainlerle dolu, aymaz ve zavallı.
Ve iki Baas…
Alçaklığın, zalimliğin ve katilliğin zirvede iki buluşanı.
Irak Baas’ı israil’e zararsız Scud füzeleri atıyordu; ama Halepçe’de kendi insanına kimyasal silahlarla saldırıyordu.
Irak Baas’ı Enfal adını verdiği sürgün, tecrit ve soykırım operasyonuyla 200 bin insanı katlediyordu; ama işgalci Amerika’ya direnmiyordu bile.
Suriye Baas’ının katliam sicili de az kabarık değildi.
Hama kentinde 30 bin müslümanı şehid eden zalim rejim, sonraki on yıl içinde zindanlarda işkencelerle 100 bini aşkın insanı katletti.
Kimse zindanlarda kaybolanları sormaya bile cesaret edemedi.
Suriye Baas’ı da israil saldırılarına uğruyor; ama bırakın kimyasalı, karşılık vermeyi bile düşünmüyordu.
Kendisi israil’e direnmiyor; ama birileri onun adına “direnişe destek veriyor” gerekçesi ile ona arka çıkmaya ve destek vermeye devam ediyordu.
Her iki Baas da Hıristiyan Mişel Eflak’a dayanıyordu; ama yıllarca düşman kardeşleri oynamışlardı.
Ama iki Baas’ın da ortak yönleri vardır.
Evet, iki Baas’ın da israil karşıtlığı bir yalandan ibarettir.
İki Baas da zalim ve kimyasalcıdır.