Kimyasal Felakete Doğru

Hasan SABAZ
Halepçe katliamının 25. Yıldönümüydü.
Mazlum bir coğrafyanın belki de en mazlum halkının yaşadığı büyük felaketi hatırladık bir kez daha.
Aklını, kalbini ve ruhunu kan emici emperyaliste satmış olan Baasçı Saddam’ın onların yardım ve teşviki ile nasıl katliamlara imza attığına şahit oldu insanlık.

Mazlum Halepçe halkı kimyasal silahlarla katledildi.
Silahların hammaddesini Almanya ve Fransa sağlamış, teknik yardım Amerika’dan gitmişti.
Körfez savaşının Amerikan savunma bakanı Rumsfeld o dönemde Saddama çok yakın bir bürokrattı.
Yıllar sonra roller değişti ve emperyalistler, zalim Saddam’ı harcama kararı aldılar.
Batı basını yeni duyuyormuş gibi kimyasal silahlardan ve Halepçe’den söz etmeye başladı.
Saddam devrildi, Irak yağmalandı.

Yüz binlerce insan katledildi.
Amerika’ya karşı olmayanlar getirildi yönetime.
Halk ayrıştırıldı, birbirinin kanını dökmeye hazır gruplar oluştu.
Her şey bir yana Halepçe hiç unutulmadı.
Hiçbir savaşın hiçbir tarafı olmayan, olamayan ihtiyarlar, bebeler katledildi.
Silah, kimyasaldı.
O kadar korkutucuydu ki, ismi bile insanların nefes alamayacakları sığınaklara girip ölümüne yol açmıştı.
Baas’ın günah hanesinin önemli bir bölümünü teşkil ediyordu kimyasal silah.
Ve bu günlerde…

Suriye’nin Baas’ı da kimyasaldan söz ediyor.
“Muhalifler kimyasal silah kullandı” diyerek zemin yoklaması yapıyor.
Hastaneleri, yaralıları çekiyor kameraya ve servis ediyor dünyaya.
“Yarın ben kullandığımda kimse tepki göstermesin” demeye getiriyor.
İsrailli uzmanlar televizyonlara çıkıp kimyasal silah kullanıldığını doğruluyor.
Kim kullanırsa Siyonist karlı çıkacak çünkü.
Gazze’de kullanılan fosfor bombaları gölgede kalacak çünkü.
Siyonist bunu biliyor.
 

Kapanması imkânsız yaralar açılacak ümmetin bedeninde.
Halepçe’nin yıldönümünde duyuyoruz bunları ve içimiz burkuluyor.
Ve İslam dünyası inanılmaz bir şekilde tepkisiz!
Yaşanacak acılardan sonra yakılacak ağıtların hazırlığı mı var?
Acılarla yoğrulmuş coğrafyamızda yeni Halepçeler mi?
Allah korusun!

SURİYE’NİN İÇİ VE DIŞI
Suriye İslami Cephesi sözcüsü Ebu Ömer: “Suriye içinde Devrimci kadrolardan oluşmayan hiçbir hükümeti tanımıyoruz” demiş.
Bu belki de toptancı yaklaşımlara verilen en net cevaptır.
Suriye’nin içindeki muhalefet homojen bir yapıda değildir.
İslami gruplar çok parçalı bir profil çizerken İslami olmayan gruplar da birlik içinde değil. Bu arada içerde de Amerika ve İngiltere’nin Esad sonrası için hazırlık yaptığı ve bazı Suriyelileri eğittiği iddia ediliyor.
Merkez olarak da Ürdün kullanılıyormuş.

Suudi ve Katar’ın Amerikan projelerine destek noktasındaki hevesleri de göz ardı edilmemeli.
Esad’ın devrilişi sürecine girilirse İslami hareketlerin önde gelenlerine yönelik suikastlerin hazırlığı bile yapılıyor.
Suriye dışında ise kontrol büyük oranda İslami olmayan grupların kontrolünde.
Konseyler oluşturuldu birkaç kez; ama bu yeterli gelmedi bazıları için.

Geçici hükümet kurma çalışmaları başlatıldı. Amerika’dan birini başbakan olarak atadılar geçici hükümetin başına.
Amaç devrimi tepeden başlayarak dönüştürmek.
Ama hesapları tutmayacak inşallah.
Ebu Ömer’in açıklamaları bu açıdan önemlidir.
Tağuti Baas rejimine direnişin merkezinde İslami hareket vardır ve İslami hareketin göz ardı edildiği hiçbir proje hayat imkanı bulamaz.
Bunu umuyor, Allah’tan bunu diliyoruz.
 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.