Arap Baharı; bir İslam Baharı, bir yerlileşme hareketiydi. İslamî “yapı, cemaat ve örgütlenmelere” rağmen geldi. Emperyalistlerin, son yüzyıldır dayattıkları doktrinler, “garip olarak başlayan İslam dinini” alt edemedikleri için geldi, gelecekti de.
Son yüzyıl boyunca sille yiyen İslami Yapılar; İslam’ın gerektirdiği tevhidi terbiyeye uygun örgütlenmelerini tamamlayamadıkları için de bu bahar, kışa; devran da tersine döndü. Çünkü küresel/seküler emperyalizm; iki yüzyıllık sömürge ve operasyon tecrübesine, ayrıca orantısız bir güce sahipti. Bu güçlerini de “son şans” olarak mükerreren kullanmaktadırlar.
Halkı Müslüman ülkelerdeki kriz ve kaosların sebebi de onlardır.Ümmetin, bu gün kutlamak zorunda kaldığı “zaferler, sultanlık, şahlık, krallık, heykellerle dikilen demokrasiler ve daha nice güzellikleri(!?!)…” tam yüzyıl önce yine aynı işgalciler bahşetmiş, lütfetmişlerdi. Susamış ümmet için bir “inkılap/devrim” sunamazlardı. Eski bayatları; farklı bir cilayla, tamir ve tadilatlarla ama yeniden sunacaklardı, sunmaktadırlar...
Ataları Nemrut, İbrahim’in Rabbini sorgulamış; Firavun da köle halklara şunu saçmalamıştı: “Ben, bunun (Musa’nın) sizin dininizi değiştireceğinden endişeleniyorum(!).”
“Onlar hep benziyor birbirlerine.” Küfürdeler, zalimdirler, namerttirler; mertliği asla tadamazlar.
Emperyalistler de endişelendikleri için ülkelerimize “huzur, barış ve demokrasilerini” getiriyorlar; katliamlar yaparak, yerlileri sürgün ederek; kral ölmüşse, yaşasın yeni kral diyerek…
Fen işlerini çalıştırıyorlar, yaman tuzaklar kuruyorlar amma bizde de “fenlerini bozacak ZOR.” Bizde de onları ezecek orantısız güçler var. “Doğum oranımız, sabır, inat, kanaat, zalimlerde olmayan son akıl, acılarla bilenme kültürü, zor zamanda kenetlenme ve gaybi yardıma iman …” gibi.
Hepsi kışa zahiren dönmüş Baharlarımızın listesi kabarık. Acı, sancılarla devam ediyor.
Zalimler kazandıkça; endişeleniyor, insanlık değerlerini yitiriyor, azıyorlar; azan bulur. Mazlumlar kaybettikçe; savaş meydanlarını, harabe şehirleri mektebe çeviriyor; şeytanını öğütüyor, davasını acılarla pişiriyor ve kaybettiklerini kazanıyor, kazanacak!
Son yüzyılda, hiçbir zamanla kıyaslanmayacak şekilde suç ve günahlar işledik.
Bu günahkâr nesil, zulmün ateşleriyle arınacak, bitecek; zaten ancak böylece cennetleri kazanabilecek. Yerine gelecek masum nesillere zaferler ancak böylece nasip olabilecek.
Çile imtihanımızı uzatma! “İçimizdeki beyinsizler için bizleri helak etme Rabbim!”
Pakistan
Mezhep kavgasının yeni alanı seçildi. İran’ın Belucistan eyaletinde Devrim Muhafızlarının karakoluna yapılan saldırıda 27 polis hayatını kaybetti. Malum, Belucistan’ın yarısı da Pakistan’ın ve orada da son üç yıldır saldırılarda artış var. Cami ve cemaati bile hedefte.
ABD ve İsrail’den ihale alan Suud istihbaratı; ret ve inkarcı, tekfirci ama işbirlikçidir. O diyarlara fitne tohumları ekerek “tevhidi ve cihad cephelerini” çökertiyor. Çeçen ve Afgan cihatlarını fitneledi, Yemen’e ölüm yağdırması yetmedi, şimdi Pakistan’daki beraberlik ve diriliş hedefte.
Dünya masalarından kovulan sokak serserisi İbn-i Selman, 20 milyar dolar ile krizdeki Pakistan’da; alnında Yemen yetimlerinin kanı, koynunda Kaşıkçının kellesi, bin tane de işadamı(!?!) uçakta.
Bunlar; “diriliş ve direnişin hasmı; tevhid ve vahyin düşmanlarıdır. Kerbela’da hilafetin son temsilcisi, Âl-i Beyt’in Gülü İmam Hüseyn’in kellesini alan Yezidan’ın Varisleri. Korku ve menfaatin kulları.
Terör devletinde;
Kanal 13 Tv spikeri O. Kotler; “Filistinli bir baba ve 15 yaşındaki oğluna, beş İsrail askerinin yaptığı insanlık dışı muameleyi” kınadı hem de haber bülteninde.
“Çocuklarımızı askere gönderiyoruz, hayvana dönüşmüş olarak geri alıyoruz. Bu işgalin bir sonucu..” dedi. Cezalandırılan spiker; tüm değerlerini Yahudi istihbaratlarına satan işbirlikçilere dert ve ders olsun diyecem ama nerde…!
Rus Putin;
İNF (Orta Menzilli Nükleer Kuvvetler anlaşması)’ndan çekileceğini diyen ABD’ye rest olarak; “biz de çekiliriz” demiş.
Ne yapacaklarını bilmeyiz. Aldıkları insani karar ne olursa olsun, aksini mazlumların coğrafyalarında uygulayacakları kesin.
Suriye’de süren savaşın neresi meşru? Hiroşima’ya hangi yasaya göre atom bombası atıldı; Halepçe kimin eseri… Kararları başlarını yesin, yiyecek de wesselam!