Milli Eğitim Bakanlığının müfredat değişikliğine gideceğini açıklamasını değerlendiren Eğitim-Bir-Sen Elazığ Şube Başkanı İbrahim Bahşi, yeni müfredattan beklentilerinin, kişiler üzerinden ders kitabı oluşturmasına son verilmesi olduğunu söyledi.
Konuyla ilgili İLKHA’ya konuşan Eğitim-Bir-Sen Elazığ Şube Başkanı İbrahim Bahşi, müfredatın eğimde en önemli üç ana unsurdan biri olduğunu belirtti.
Bahşi, "Yeni bir eğitim sistemine yeni bir müfredata ihtiyaç var. Biz Eğitim-Bir-Sen olarak geçen yıl Türkiye genelinde 9 komisyondan oluşan 50 akademisyen ve 400 öğretmenden oluşan bir ekiple yeni bir müfredatın alt yapısının mutfak çalışmasını hazırladık. Bunları rapor haline getirerek, ‘Gecikmiş Bir Reform Müfredatın Demokratikleştirilmesi’ şeklindeki bakanlığa sunduk. Bu gerçekten çok gerekli bir durum. Çünkü; Türkiye’de biz genel olarak eğitimden bahsederken eğitimin üç ana unsuru olan öğretmen, öğrenci ve müfredattan bahsedebiliriz.” dedi.
"PİSA’da maalesef yine son sıralardayız"
Mevcut müfredatın hatalı olmasından dolayı öğrencilerin müfredatın yüzde 40’ını anlamadığını ve bundan dolayı Türkiye’nin Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programında son sıralarda olduğuna dikkat çeken Bahşi, “Yıllardır Cumhurbaşkanımız başta olmak üzere hükümetin birçok yetkilisinin de ifade ettiği gibi Ak Parti hükümeti döneminde diğer alanlarda başarılı olduk ama eğitim alanında istenilen düzeyde değiliz. Bu toplum tarafından da sürekli gündeme getirilen bir konudur. Burada mevcut müfredatla bu işin çözülemeyeceği kesindir. Çünkü şu anda öğrenciler tamamen akademik eğitime yönlendiriliyor. Bir at yarışı gibi parkurlarda yarıştırılıyor. Bir alana sıkıştırılıyor. Bundan dolayı maalesef biz dünyayla yarışamıyoruz. Şu anki mevcut müfredat programlarıyla öğrencilerimiz müfredatın yüzde 40’ını anlamıyor. Ve maalesef Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı’nda (PİSA) maalesef yine son sıralardayız.” şeklinde konuştu.
"Yeni bir müfredata ihtiyaç var." diyen Bahşi, "Bir adım ötesine gittik nasıl bir çalışma olması konusunda Eğitim-Bir-Sen olarak bir çalışma olarak yapıp bakanlığa sunduk. Şu anda Milli Eğitim Bakanlığı müfredatmeb.gov.tr adresinden taslak bir eğitim programını yayımladı. Bunda tüm eğitim camiası öğretmenlerimiz bu işle ilgisi olan velilerimiz, öğrencilerimiz müfredatmeb.gov.tr adresine girerek yeni ders kitaplarıyla ilgili içerikle ilgili yeni öğretim programlarıyla ilgili görüşlerini 10 Şubata kadar bildirebilirler. Gerçekten bu sürecin içine katılması olumlu bir adım ve biz önemsiyoruz gerçekten güzel bir gelişmedir.” ifadelerini kullandı.
‘Modernlik adı altında bir endokirnasyon sistemi tasarlanmıştır’
Cumhuriyetin kuruluşundan beri öğretim programlarında endokirnasyon sistemin tasarlandığını söyleyen Bahşi, “Maalesef cumhuriyetin kuruluşundan bu yana öğretim programları, eğitim politikalarında siyasal elitlerin elinde çağdaş uygarlık seviyesine ulaşmanın modern seküler bir toplum ve birey inşa etmenin temel aracı olarak görülmüştür. Cumhuriyet döneminin elitleri dini bağların güçlü olduğu bir toplumdan seküler bir ulus inşa etme hedefiyle hareket etmiş ve bu amacı gerçekleştirmek için de pozitivist bir eğitim anlayışı çerçevesinde modernlik adı altında bir endokirnasyon sistemi tasarlanmıştır. Bu yıllarca daha sonraki darbe dönemlerinde de yapılan değişiklikler hep bu istikamette olmuştur.” dedi.
"Başta tarih dersi olmak üzere eğitim sistemi kişiselleştirilmiş müfredattan ve ders kitaplarından arındırılmalıdır"
"Biz eğitimin temel bir insan hakkı olarak uluslararası anlaşmalarda da bunun garanti altına alındığı bu uluslararası sözleşmelerde eğitim hakkı insanlar arasında yaş, dil, din, cinsiyet, ırk ayrımı yapmaksızın tüm insanlara tanınmıştır." diyen Bahşi daha sonra şunları kaydetti:
"Biz bir çocuğun eğitim ve öğretiminde anne-baba sorumluyken eğitim ve öğretime ilişkin düzenleme yapmakta devletin görevidir. Devlet eğitim öğretim alanında yüklendiği görevi yürütürken anne-babalarının dini eğitimlerini ve felsefi inançlarına saygı göstermek zorunda yani şu an toplumun beklentilerini karşılayacak bir öğretim bekliyoruz. Yani vatandaş burada ana-baba olarak devletine güvenip okula gönderiyorsa burada insanların halkın talep ettiği milli ve manevi değerlerin öğretim programında yer edinmesini istiyoruz. Öğretim programları her bir düzey için bir ana yeterlilik çerçevesinde asgari standartları ve kazanım hedeflerini belirlemelidir bununla yetinmelidir sade olmalıdır teferruatlara girmemelidir. Biz özellikle empatik ve eleştirel milli tarih kültür anlayışı benimsenmelidir diyoruz. Başta tarih dersi olmak üzere eğitim sistemi kişiselleştirilmiş müfredattan ve ders kitaplarından arındırılmalıdır. Kişiler üzerinden artık bir ders kitabı oluşturulmasına son verilmelidir. Öğrencilere tarihsel konuların farklı kesimlerce farklı algılandığını gösteren çoğulcu ve eleştirel bir yaklaşım benimsenmelidir."
"Türkiye’de din ve ahlak eğitimi geç başlamakta"
Din eğitimi konusunda toplumsal talepler temelinde yeniden yapılandırılması gerektiğini ifade eden Bahşi, "Türkiye’de zorunlu din kültürü ve ahlak bilgisi dersi İslam dini ağırlıklı olmak üzere diğer dinler ve inançlarda ahlaki öğretilerinde olabildiğince nesnel bir şekilde tanıtıcı bir üslupla sunulmalıdır. Bununla birlikte seçmeli din ve değerler eğitimi dersleriyse velilerin ve öğrencilerin talepleri doğrultusunda göz önüne alarak İslam dinini sevdirmeyi ve benimsetmeyi esas alan ve gerektiğinde uygulamaya da yer verecek şekilde yapılandırılmalıdır. OECD ülkeleri ile Türkiye arasında görülen en büyük farklardan biride Türkiye’de din ve ahlak eğitimi daha geç başlamakta. İlkokulda çok sınırlı bir şekilde verilmektedir. Türkiye’de de din ve ahlak eğitimi OECD ülkelerinde olduğu gibi birinci sınıftan itibaren başlatılmalıdır.” şeklinde konuştu.
Milli Eğitim Bakanlığı sitesinden yayınlanan yeni müfredat taslağı doğrultusunda müfredat hakkında bilgi veren Bahşi, “Bu müfredattan TEOG, YGS ve LYS sınavlarını etkilemeyecek çünkü mevcut şimdiki programlara göre bunlar mezun olacaklar ve 1. sınıftan itibaren ortaokullarda 5. sınıftan itibaren liseliler için ise 9. Sınıftan itibaren nasip olursa 2017-2018 eğitim-öğretim yılında bu programlar uygulanacak. Yeni müfredatta konular sadeleşiyor. Öğrencilerimizin şu an ki yeni müfredat programında toplumun ve öğrencilerimizin bugün ki gereksinimlerine ihtiyaçlarına karşılık veren bir öğretim programı yapılmasını istiyoruz. Beklentimiz bu olduğu için öğrenciler bu ders kitaplarında gördüğü kazanımlarını bilgi ve becerilerini hayatta karşılaşabileceği sorunlarını çözebilecek içerikler olacak.” ifadelerini kullandı.
Toplumun ıslahında dini eğitimin önemini vurgulayan Bahşi, “Dolayısıyla ihtiyaç duyduğu konularda öğrenci bu ders kitaplarıyla öğretim programlarıyla içerikle karşı karşıya kalacak dolayısıyla biz gençliğimiz akademik alanda geleceğe hazırlarken aynı zamanda milli ve manevi değerlerini de kuşanmış ve en çok 15 Temmuz sürecinde de gördüğümüz ihtiyaç duyduğumuz bu alanda da öğrencilerimiz bu değerlerini de kazanmış olacak. Bu bizim için çok önemlidir. Çünkü manevi değerlerini kuşanmayan dinini diyanetini bilmeyen bir insanı eğer en üst düzeyde yetiştirseniz bile akademik eğitime kavuştursanız bile bu gidip gübrene başka bir patlayıcıdan patlayıcı hazırlayıp toplumda katliam yapacak dehşet saçacak bir eylem gerçekleştirebiliyor. Dünyayla yarışa bilen rekabet edebilen öğrenciler yetiştirebilecek hem içerik kazanım hem der kitabı açısından bu program gençlerimize farklı bir gelişme kazandıracaktır inşallah. Ve biz bunun meyvesini en kısa zamanda göreceğiz.” şeklinde konuştu. (Sinan Bilici, Ebubekir Yavuz-İLKHA)