Dünyada olağan üstü olaylar olurken bu başlık birçok kişiye çekici gelmeyebilir. Gündemi, Kovid19 Hastalığını, ırkçılık karşıtı protestoları, Ayasofya Camisi’nin durumunu, Fatih Sultan Mehmet’in fethine işgal diyen çürümüş zihniyetleri, Irak’ın Kuzeyine yapılan operasyonu ve Arap Birliğinden gelen kınamayı ve gündemde olan birçok konu varken sen gel bize de ki: ’Kitap Okumayı Nasıl Yaygınlaştırabiliriz? Olacak iş mi?’ Diye soranlar çıkabilir.
Yaşlı bir İslam alimi der ki: ’Eğer insanlar bütün sorularının cevabını kitaplarda bulur ve ona müracaat ederlerse, kuşkusuz farklı bir maceraya adım atarlar. Nerede insanlar kitapla haşir neşirse, bu özelliğe sahip olmayan diğer yerlere oranla, onların düşünce yapılarında ve psikolojilerinde hissedilebilir bir fark olduğunu görürsünüz. Manevi ve kültürel alanlarda taptaze kalmak isteyen bir kimsenin kitapla irtibata geçmekten başka çaresi yoktur.’
Geçen hafta da bahsetmiştik. Evlere tıkanmak zorunda olduğumuz şu günlerde bile birçok kişi kitap okumuyor. Peki, niye? Sosyal medya, TV dizileri veya diğer etkenler mi kitap okumaya engeldir? Geçen gün İnzar Dergisi’nde, bir yazarın Dergilerin poşetlerden bile çıkarılmadığından şikayet ettiğini okumuştuk. Yazar, sosyal medya üzerinden okumaların yapıldığından bahsetmiş, belki ilerde dergicilik diye bir sektörün olmayacağını öngördüğünü yazmıştı. Dergi okumaya teşvik amaçlı bir yazıydı.
Öncelikle 2004 yılından beri her sayısını özenle alıp okuyup sakladığımız bu çok değerli İnzar Dergisi’ni okurlarımıza hatırlatmak isteriz. Dergicilik sektörü kıyamete kadar devam eder. Dijitalleşen dünyada hayatta kalması gereken en önemli sektörlerden birisi de ayda bir çıkan dergilerdir. Dergicilik sektörünün önemini 1. Dünya Savaşı’ndan önce oluşan fikir akımlarının üzerindeki etkisinde görebiliriz.
Dergiler, kitaplar nasıl okunur? Okuma oranını nasıl artırabiliriz? Başta halkımız özelde İslami bir davası olan, 90’lı yılarda harıl harıl okuyan büyüklerimiz ve gençlik niçin okumuyor? Çözüm nedir?
1. Halkımız ne okuyacağını bilmiyor. 90’lı yıllarda İslam’ı yaymak isteyen Müminler, arkadaşlarına haftada bir kitap verir ve bu kitabın okunmasını teşvik eder, kitabı okuyan arkadaşı ile kitapla ilgili mütalaalar yapardı. Ama şimdi etrafımızda kitap veren, okumaya teşvik eden bir Allah’ın kulu var mı? Mesela Cumhurbaşkanı başta olmak üzere bakanlar, milletvekilleri, alimler kısacası bu halkın tanıdığı, sevdiği, itibar ettiği herkes çevresine haftada bir kitap önerse nasıl olur? 2018 yılında Cumhurbaşkanı herkesin Safahat’ı okumasını tavsiye etmişti. Yine Ömer Nasuhi Bilmen’in Istılahat-ı Fıkhiyye Kamusu (İslam Hukuku ile ilgili eser) adlı eseri kartpostal satarak biriktirdiği paralarla aldığını ve Cumhurbaşkanlığı kütüphanesine hediye edeceğini söylemişti. Bunun üzerine bu eseri birçok araştırmacı mütalaa etti. İşte buna benzer örnekleri çoğaltmak gerekiyor. Yani tanınmış şahsiyetler, kitap okumaya teşvik etmelidir.
2. Bu salgın döneminde kitap okumaya teşvik eden bir tek kişiyi, ekranlarda gören var mı? Veya Kamu Spotlarında kitap ile ilgili bir tek örnek var mı? İnsanlar okumuyor. Niye? Çünkü okumaya teşvik eden yok!
3. Bir hatırayı sizinle paylaşalım. Bu hatıramızı gazetede bizi düzenli takip edenler hatırlayacaklardır. Üç yıl önce anlatmıştık. 6. Sınıf öğrencisi Ahmet, teneffüste kitap almak için kütüphaneye gelir. Tüm teneffüs boyunca kitapları karıştırır. Ama bir tek kitap almaz. Öğretmenler zili çalmasına rağmen Ahmet halen raflarda kitap arıyordur. Kütüphane görevlisi, sinirli bir sesle:
-Gel buraya bakalım! Sabahtandır seni gözlemliyorum. Kitapları eline alıp bırakıyorsun. Tüm kitaplığı da karıştırıp durmana rağmen niçin bir kitap seçmedin?
Ahmet: -Hocam, bizim Türklerin okuma yazması yok mu?
Kütüphane Görevlisi: -O nasıl söz oğlum?
Ahmet: -Hocam tüm teneffüs boyunca bizim Türklerin yazdığı bir hikaye kitabı aradım ama bulamadım. Ben yabancı yazarların kitaplarını okuyunca onları anlayamıyorum. Çünkü çok yabancı isim var. Aklım karışıyor.
Kütüphane Görevlisi: -Doğru söylüyorsun evladım. İnşallah bizim büyüklerimiz de sizlere göre hikâyeler yazarlar da bu çeviri eserlere ihtiyaç kalmaz. Dedi.
İşte bu diyalog olayı bize çok net gösteriyor. Özellikle çocuklarımızın manevi dünyalarına hitap edecek eserler bulmak çok güç! Çocuk kitaplarını çoğaltmalıyız. Mesela ilkokul çocukları için resimli 16 sayfalık kitaplar, ortaokul çocukları için resimli 32 veya 48 sayfalık kitaplar, liseliler için 64-120 sayfalık kitaplar yazmalıyız. Çocuklarımız için bir edebiyat oluşturmalıyız. Ağaç yaş iken eğilir. Eğer bu nesil, kitap okumuyorsa çocukken hep çeviri, Batılı, özüne yabancı olan kitaplara mahkum oluşundan dolayı okumuyordur.
Maddeler halinde yazmaya devam edecektik ki bize ayrılan kelime sayısını çoktan aşmışız. Affınıza sığınır, kitap okuyanlardan olmayı hepimiz için Allah’tan dileriz.