Seçimlere tam bir ay kaldı.
Seçime doğru sosyal medya dahil tüm medyada birçok farklı argüman kullanılıyor. Yönetim şekli, yolsuzluk, hukuksuzluk, din, yoksulluk…..
Bu argümanlar arasında en yaygın olanı ise kuşku yok ki “din” argümanı…
Bilinçsiz ve dindar görünümlü halklar için çarpıtılmış din her daim egemen güçler tarafından anestezi niyetine kullanılmıştır. Kuşkusuz yüce dinin böyle bir işlevi olmasa da egemen güçler tarafından din çoğu zaman mevcut koşulların ve sömürünün sürmesini sağlayan önemli araçlardan biri olarak kullanılmış.
Dün olduğu gibi, bu gün de iktidar ile iktidara talip olanlar tarafından, seçim meydanlarında klasik olarak din ve dine dair değerler pervasızca kullanılmakta ve din politik malzeme haline getirilmekte.
Örneğin;
AKP/Erdoğan, batıda seçim meydanlarında Türkçülüğü işlerken, Diyarbakır ve Batman'da gerçekleştirdiği mitinglerde dini söylemlere ağırlık vererek HDP'yi din üzerinden vurmaya çalışıyor.
Elinde Kuran'la halka hitap eden Erdoğan, HDP'yi Zerdüşlükle ve din düşmanlığıyla suçlamakta. Erdoğan'ın bu suçlamasında haklılık payı olsa da, kendisi de Kuran'ı bir araç olarak kullanarak yanlış yapmakta.
HDP'nin seçim beyannamesi de, Diyanet Başkanlığını ve zorunlu din derslerini kaldırmayı içermekte.
Demirtaş ise Taksim'i işçilerin Kâbe'sine benzeterek, Kâbe'yle Taksim'i eşdeğer tutarak, Kudüs'ün Yahudilerin kutsal mekanı olduğunu söyleyerek, Diyanet Başkanlığını israf ve suskunlukla suçlayarak, Hükümeti dinin değerlerine ters düşmekle suçluyor.
CHP ise, beyannamesinde, Diyanet Başkanlığına yeniden dizayn getirmek, Cem evlerinin ibadethane statüsüne kavuşturulmasını sağlamak, zorunlu din dersini kaldırmak ve din ve vicdan özgürlüğü gibi klasik dinsel temaları işliyor.
MHP ise seçim beyannamesinde; doğrudan din ilgili herhangi bir temaya yer vermedi.
Diğer partiler de seçim beyanname ve bildirgelerinde dine vurgu yapıyorlar.
Din çok hassas bir konu olup seçimlerde bir politik malzeme olarak kullanılması doğru olmadığı gibi son derece tehlikelidir de. Din bir araç değil; amaçtır.
Seçime girecek olan siyasi parti ve yöneticilerin dine olan bakışları herkesin malumudur. Dini araç olarak kullananların ve referans olarak görenlerin samimiyeti de ayrıca sorgulanmalıdır.
Dini araç olarak kullananların hangisinin samimi olduğu geçmişte yaptıklarıyla ve dine karşı takındıkları tavırlarıyla ve referanslarıyla ortaya çıkabilir.
Muhafazakâr bir parti olduğu bilinen AKP'nin, salt rakiplerine dönük bir manevra olarak dinsel temaları kullanması bu husustaki samimiyetsizliğini gösteriyor. AKP/Erdoğan, dini araç ederek, yapılan hukuksuzlukların ve yolsuzlukların ve de vaat edilip gerçekleştirilmeyen vaatleri kamuflaj ederek örtmeye ve daha fazla oy almaya çalışmakta.
Buna karşın, HDP'nin bir yandan din üzerinden AKP'yi suçlaması, diğer yandan dinin temel değer yargılarına açıkça tavır alması ve vitrine birkaç eski İslamcıyı koyarak biz dine karşı değiliz ve bizden de dindar olanlar var demesi, kendi içinde bir paradokstur. Kendi vitrinindeki İslamcılar vasıtasıyla dindar halka şirin görünmek istemesi hiç de inandırıcı değildir. Zira HDP ve bileşenlerinin geçmişten bu yana dine ve dindarlara karşı olan düşmanlıkları herkesin malumudur.
CHP'nin ise AKP'ye din üzerinden saldırıya geçmesi ise bir noktada haklı gerekçeleri olabilir. Ancak CHP'nin geçmişi ile bugünü ve de referanslarını ele aldığımızda din üzerinden söz söyleme hakkının hiç olmadığına inanıyorum.