Anadilde savunmanın görüşüldüğü Meclis Genel Kurulu`nda CHP Milletvekili Birgül Ayman Güler’in "Kürt milliyetçiliğini bana "ilericilik" ve "bağımsızcılık" diye yutturamazsınız. Türk ulusuyla Kürt milliyetini eşit, eş değerde gördüremezsiniz." sözleri aslında bu ülkedeki bütün sorunların kaynağını ifade etme açısından ilginçti. Daha sonra uzatılan mikrofonlara da şunu ilave etmeyi unutmamış: ‘Sözlerim bilimsel bir cümleydi.’
Söz konusu vekil öyle sıradan bir ulusalcı filan da değil. Bir profesör ve çok sayıda eserleri ve makaleleri var. İrfan yoksa bilginin insanı cehaletten azade edemeyeceğine son bir örnek daha gördük. Kur’an-ı Kerim’de Yahudi bilginlerinin, akademisyen merkepler diye vasfedilmesi de, irfan yani marifet olmadan yüklenilen bilginin insanı gazaba uğramaktan kurtaramayacağını anlatır. O yüzden, Kuran, salt bir ‘oku’ ile değil, ‘yaratan Rabbinin adıyla oku’ emriyle başlar.
Anlaşılan, malum Prof. Vekil, Yaratan Rabbin adıyla değil, laik rejimin kurucusunun adıyla okumuş.
Arkeolog olmadığımız için her fosilin teşhisiyle uğraşmak israf-ı kelam olabilir; ama mezkur laflar, hala dağda taşta arzı endam eden, ‘ne mutlu Türküm diyene’ sözünün bir değişik versiyonu olduğu için bir iki cümle ile izah-ı mucip gibi duruyor.
Evvela bu laflar üzerine, CHP Adıyaman milletvekili Salih Fırat, istifa etmiş. CHP’nin ne olduğunu tanımak için, demek ki milletvekili olması ve diğer CHP’lilerin konuşmalarını dinlemesi gerekiyormuş, eh tanımış ve ayrılmış, darısı diğerlerine.
Diğer vekiller için hararetli biçimde dokunulmazlığın kaldırılması tehdidi savuranlar tabi ki malum vekil için, kendi görüşüdür deyip saygı isteyecekler. Bu da adaletlerinin ölçüsünü(!) gösterecek.
CHP’li Prof. vekilin söyledikleri, ‘Ben, Âdem’den üstünüm; çünkü beni ateşten onu ise çamurdan yarattın’ diyen iblisin iddiasındaki ırkçılığın batıllığından bile daha iğrenç. Ama bu lafların muhtevası sıradan bir şovenizmle sınırlı değil. Her kelimesi aslında nutuktan iktibas edilmiş ve doksan yıllık tüm katliamlara dayanak olan kelimeler.
Malum laflar, şimdilerde gündemde olan anayasanın tartışılan ilk maddeleriyle ilgili de söylenmiş oluyor. Anayasa değişikliği ile Kürt sorununun temelden çözüleceğini öngörenler, ilk maddelerdeki etnik üstünlüğe vurgu yapan maddelerin kaldırılmasını tartışmaya açarken, sağdan soldan birçok akademisyen, siyasetçi ve yazar Almanya’nın Almanlığı, Fransa’nın Fransızlığı, İngiltere’nin İngilizliği anlattığını, dolayısıyla anayasanın da Türklüğü anlatmasının doğal olduğunu söylüyorlar.
Bu öyle bir hokkabazlıktır ki, Fransa, İngiltere, ABD, eşcinsel evlilikleri yasal güvenceye almışlarsa- bir ara BDP’nin yaptığı gibi- bunun bu ülkede de savunulması doğaldır demek gibi bir bilmişliktir(!)
Evvela şunu kabul edelim. ‘Kılavuzu karga olanın burnu ...’tan kurtulamaz’ sözü acı tecrübelerin sonucu olan bir dersin özetidir. Bu acı tecrübe, ta kardeşini katledip, sonrasında kargadan ders alan Kabil’e kadar uzanır. Nerede olursa olsun, yüzünü mescidi haram tarafına çevirmeyen kişinin kılavuzu kargadır. Kargaya kurban olası, ulusalcı, kafatasçı, varlığını başka bir milletin varlığına armağan ettirici, Kemalist rejimin yüz binlerce Müslümanı katlederken, ‘kart kurt’ deyip bir milletin varlığıyla alay ederken ve hala İslami değerlere düşmanlığı yönetmeliklerle sürdürürken ulaşmaya çalıştığı seviye de Almanya’nın Almanlığı, Fransa’nın Fransızlığıdır.
Kaldı ki, Fransa Fransızlığı anlatıyor olabilir ama ‘Ne mutlu Fransızım diyene’yi anlatmıyor. Bir Fransız’ın dünyaya bedel olduğunu anlatmıyor. Fransız’ın Alman’dan üstün olduğunu hiç anlatmıyor. Sizin model aldığınız batının hangisi olduğunu da sormadan edemiyoruz.
Şimdi Türküyle, Kürdüyle, Arabıyla koskoca bir coğrafyanın geleceği hakkında malum prof. vekil gibilerinin etkisi, ne kadar olacak göreceğiz. Ama kargalardan bahsetmişken kilise çanına pisleyen kargayı da es geçmeyelim:
‘Siz kimin kargasısınız?’