Keyfiyet, nitelik ve vasıftır. Bir şeyin keyfiyetini bilmek ve anlamak için “nasıl” sorusu sorulur. “Elemtere keyfe” yani “gördün mü nasıl”(Fil:1) buyrulur. Keyfiyet “nasıl” sorusuyla elde edilen bilgidir. İbrahim (as) “...Erinî keyfe tuhyilmevte” ölüyü nasıl dirilttiğini bana göster” diye dilekte bulundu. O da “nasıl” sorusuna cevap aradı.
Aynı kökten olan Keyif ise insanın hoşlandığı haldir. Haz ve lezzet aldığı şeydir.
İnsanlar fena halde “keyfiyeti” ve “keyfi” birbirine karıştırıyor. Oysa keyif hazdır. Hoşluktur. Keyfiyet ise ilmi ve bilimsel merakla bir sonuç, bir veri elde etme gayretidir. Bilgiyi arzulamaktır.
Keyif havayla alakalıdır. Havanın insanın hoşlandığı şekilde olmasıdır. Bu nedenle klimaya “mükeyyif” denilmiştir. Çünkü klima, havayı insanın keyfine göre ayarlar. Sıcakta serinliği, soğukta sıcaklığı verir. Bu da insanın keyfinin yerine gelmesini sağlar.
Klimatoloji iklim bilimi demektir. İnsanlar bunu bir bilim bile yapmış. Klimatoloji yani iklim bilimi ya. Bir de “keyfizm” diye isimlendirdiğimiz keyif akımı var.
Bugün dünyada Klimatoloji artık bir bilim hatta bir ideolojidir. Buna bağlı olarak keyfizm akımı var. Keyfiyet arayışı ise son derece zayıftır. Batı dünyasında keyfizm akımı güçlüdür. Herkes keyfine bakmak istiyor. Ama keyfiyet merakı da var. “Nasıl” sorusunun cevabını arıyor ve araştırıyorlar. İslam dünyasında ise neredeyse keyfiyet problemi hiç sorun edilmiyor. Ama keyifler önemlidir. O kadar önemlidir ki koca yöneticiler, krallar keyifleri kaçmasın diye ne bedeller ödüyor. Ne paralar harcıyor. Hepsininki tamamen klimatolojik vaka…
Evet, keyif ile keyfiyet arasında çok fark var.
Keyfiyet hakikatin arayışıdır, kalbi ve zihni tatmin çilesidir.
Keyif ise klimatolojik vakadır. İnsanlar klima çarpmasının ne olduğunu az çok biliyor. Bizim dediğimiz ve kastettiğimiz bu değil. Klimatolojik vaka insanların keyfiyet peşinde değil de keyif peşinde olmalarıdır. Keyiflerine göre hava istemeleridir. Havanın keyfe göre olmasının hayati bir önem arz etmesine biz “klimatolojik vaka” adını veriyoruz.
Keyfiyeti arama sancısı da insanı terletir. İnsanı bunaltır. Yorar ve huzursuz eder. Ama keyfiyet anlaşılınca, “nasılın” cevabı bulununca insanın içi bir hoş olur. İçi serinler. Keyfi de yerine gelir. Lakin sadece keyif peşinde olmak insanın iç bunalımını, iç hararetini dindirmiyor. Klima sadece dışardan insanı serinletiyor. Elbette biz keyfe karşı değiliz. Lakin keyif, keyfiyetle karıştırılmasın istiyoruz. Birileri keyif peşinde koşarken buna fikirsel bir kılıf bir keyfiyet giydirmesin diyoruz. Deizm imiş, şuizm buizm, bunlar hikâye. Hakikat şu ki bugün insanlar keyif peşindedir. Hele gençlerinki büyük oranda böyledir.
Bugün dünyada mücadele bir keyfiyet mücadelesi değil büyük oranda keyif mücadelesidir. Herkes keyfine göre atmosfer istiyor. Evet, bugün dünyada bazı spor müsabakaları dışında keyifli bir mücadele yok; ama keyfi mücadeleler var. Keyfine insanlara acılar çektiriliyor.
Fazla uzatmayalım ve söyleyelim görünen o ki bugün karşı karşıya bulunduğumuz durum klimatolojik vakadır. İşte yaz geliyor çoğu kimse “sıcaklık olmadan meyveler olgunlaşmaz, güzel semereler ortaya çıkmaz” diye düşünmeyecek. Bir reklamda geçtiği gibi “oh be” değil “of be” deyip şimdiden klima peşinde koşacak. Klimacılar da şimdiden keyifle gelecek kazancı bekliyor. Gördüğünüz gibi vaka klimatolojiktir. Meselenin bu açıdan tartışılmaya değen bir tarafı yoktur. Keyif ve keyfiyet dengesi nasıl sağlanacak ona bakılsın. Az bir kısım insan keyfiyet peşinde koşarken keyif peşinde koşanlar rol çalmasın. Yahu siz kim keyfiyet tutkunu olmak kim. Haydi şimdiden klima peşine düşün de kimseyi boşuna uğraştırmayın. Bu klimalar sayesinde biraz da ekonominin keyfi yerine gelsin. Bari bu açıdan bir hayrınız olsun…