Türkiye'nin girdiği bu yeni süreçte koalisyon hesapları da bir taraftan devam etmektedir. Bu boyutta olmasa da teröre karşı bir operasyon bekleniliyordu. Ancak böyle bir operasyonun yeni bir hükümetin kurulmasından sonra gelebileceği ön görüsü vardı. Her ne kadar bazı kesimler bu operasyonların erken bir seçime yatırım olduğunu söylüyorlarsa da ben öyle düşünmüyorum. Çünkü Suruç olayından sonra polislerin öldürülmesi devlet- hükümetin otoritesini tartışma noktasına getirmiş; kendini bir hamle yapmak mecburiyetinde görmüştü… Ancak kısmen de olsa hükümetin tek başına iktidarı kaybetme refleksi olarak da değerlendirilebilir. Nitekim 6-8 Ekim olayların da 50 kişiden fazla sivilin hayatlarını kaybetmesi böyle bir refleksi gerektirirken, hükümet tarafından cılız adımlar dışında bir hamle görülmemişti… Tam bu noktada bir koalisyon hükümeti mi oluşacak, yoksa yeniden erken seçime mi gidilecek sorusu ortada duruyor. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın “başkanlık” hesapları doğrultusunda erken seçimi istediği görülüyor. Bir kaç gün önce yaptığı bir konuşmada “milleti oyalamanın bir anlamı olmaz, olmayacaksa bir an önce millete gitmek lazım” diyerek erken seçim temayülünü göstermişti. Ancak partiler tarafından meseleye bakıldığında koalisyon ihtimalinin devam ettiğini, özellikle CHP'nin yumuşak tavrı bu olasılığı güçlendiriyor. Aslında ilk başta bütün ibreler MHP'yi gösterirken, Bahçeli'nin tutumu bu ihtimali zayıflattı. AKP-MHP koalisyonuna verilen “güçlü ihtimal” Bahçeli'nin uzlaşmaya kapalı tavrı bu ihtimali imkânsız hale getirdi gibi. Her iki parti tabanının da bunu istemelerine rağmen… Fakat hükümetin “yeni terör politikası” Bahçeli'nin fikirlerinde bir değişikliğe sebebiyet verebilir mi hep beraber göreceğiz. Buna karşılık birbirlerine zıt olan CHP-AKP tabanına rağmen Kılıçdaroğlu'nun AKP'ye “yeşil ışık” yakması ve buna meyildar görünmesi bu ihtimalin daha fazla konuşulmasına sebebiyet veriyor.
AKP adına Ömer Çelik, CHP adına Haluk Koç'un sürdürdüğü görüşmelerin ikincisi sekiz saat gibi uzun bir görüşme oldu. Ekranlar karşısında fazla bir bilgi vermeyen temsilciler, konuşulanları kamuoyu önünde tartışmak istemediklerini gösteriyor. Ancak görüşülen birçok maddenin içinde öne çıkan sekiz maddeye göz atıldığında, CHP için kırmızıçizgi teşkil etmezken, AKP için kırmızıçizgilerin olduğunu görüyoruz. Özellikle Cumhurbaşkanının yetkileri AKP için kırmızıçizgi olarak duruyor. CHP'nin bu maddeye bile yeşil ışık yakması, buzları eritmiş gibi gözüküyor. Ana tema olarak seçilen ve öne çıkan sekiz başlığın müzakeresinde uyuşmayacak bir tablo yok gibi görünüyor. Ancak AKP'nin, PKK operasyonları sonrası tek başına iktidar olma hevesi de artmış durumda. HDP'nin oy kaybettiğini düşünüyor ve batıdan aldığı oyların bu süreçle azaldığını düşünüyor. Bu düşünceyle AKP, erken bir seçimi isteyebilir. Bu konuda AKP içerisindeki yetkililerde de bir kafa karışıklığı var. Bu tabloya bir nevi işaret eden gazetecilerin, Ömer Çelik'e, Koalisyon mu?- Erken seçim mi? Sorusuna; % 50- 50 diye cevap verdi. Bu kafa karışıklığı içerisinde erken seçimden çok koalisyona gitme kararı alacakları ihtimali daha yüksektir. Bu koalisyonun yeni süreçle birlikte zayıf da olsa MHP'yle de olabileceği ve hükümetin yeni tekliflerle Bahçeliye gideceğini düşünüyorum. Fakat şu an itibariyle medyadaki söylem göstergeleri AKP- CHP koalisyonunu daha yakın gösteriyor. Erken seçimi ise AKP'nin tavrı ve düşüncesi belirleyecek gibi gözüküyor.
Netice itibariyle; bugünkü şartlarda Türkiye'nin yeni bir seçime gitmesi zaman kaybı ve istikrarsızlığı daha da pekiştirecek. Halk da bu süreç içerisinde yeniden gerilecek bir ortamdan dolayı seçim atmosferine girmek istemiyor. Parti liderleri de enerjilerini seçim meydanlarından ziyade, oluşan siyasal konjonktürden az zararla, ya da kârlı çıkma hesaplarını yapmaktalar. Bu hesaplar ve denklemler üzerinden kısa da olsa bir koalisyon hükümetinin kurulacağını söyleyebiliriz… Fakat bu hükümetin ne kadar yararlı ve uyumlu olacağını zaman gösterecek…