Bu hafta sonu 200 bin kişinin müracaatı/katılımıyla 64 il merkezinde bir sınav yapıldı. Katılımın bu kadar yoğun olduğu bu sınavı Peygamber Sevdalıları Platformu gerçekleştirdi.
Aşk, sevgi, heyecan, gayret, fedakârlık ve bilginin ayrı ayrı kodlarla karşımıza çıktığı bu sınav bize ‘ben ve nefsi' ‘biz ve kardeşlik' potasında eritenlerin kim olduğunu bir kez daha gösterdi.
Nitelikli eğitim, kaliteli müfredat, ahlaklı genç, bilinçli birey elde etme adına her yıl milyar dolar harcanarak projeler üretilir, kadrolar tahsis edilir, mekânlar inşa edilir. Sorumluluk alanı bu olan bürokrat, idareci, gazeteci, düşünür ve Müslüman yazar, çevreler; maddi külfeti az ama manevi semeresi büyük bu çalışmayı ve bu çalışma adına samimiyeti ortada olan bu insanları yine görmedi/görmezlikten geldi.
Katılımın bu yoğunlukta sağlandığı bir sınavı sol cenah, Kemalist cephe ya da muhafazakâr geçinen tırşıkçılar yapsaydı herhalde televizyonlar, gazeteler, reklam ajansları habbeyi kubbe yapar ve kasıla kasıla yoğun katılımlı böyle bir sınavı afişe ederlerdi.
Emperyalizmin sömürücü ve tahrip ediciliğinden şikâyetlenip iktidar olabilen bir irade ararız.
Müslümanların niçin yüzyıllardır ‘teknolojik, ekonomik, askeri, eğitsel ve benzeri alanlarda' ABD, Rusya, Çin ve AB ülkelerinin gerisinde kaldığımızdan yakınıp bu kulvarda bize güç katacak, hız sunacak, ivme kazandıracak, ipi göğüsletecek akil adamlar ararız.
İslam coğrafyasının virane olmuş, yanmış yakılmış, evlatları katledilmiş, leş kargaları üşüşmüş, baykuşlar tünemiş hali pür melalinden sızlanıp derdimize çare, yaramıza merhem, yarınımıza umut olacak şifa vesilesi eller ararız.
Irkçılık virüsü, mezhepçilik mikrobu, hizipçilik illetiyle taassub, nefret, kin ve vahşet yüklenmiş Müslümancıkların yüreğine isar, muhabbet, sevgi ve merhamet ekip onları Müslüman ismiyle övünülen hale getirecek adamlar ararız.
Aradığımız bütün bu imkânları, değerleri, erdemleri kaybettiğimiz yerde ve elimizdeki sönmeyen iman meşalesi, Kur'an nuru ve Peygamber Sevdasıyla aramayız. Batı'nın bizi medeniyet, modernizm ve çağdaşlık diye mecbur ettiği veya kendisiyle aldattığı farazi izm'lerinde ararız.
Sözümüz özümüze uymadığı, olduğumuz gibi görünmediğimizden dolayı arayışlarımız da sonuç vermiyor. Tuttuğumuz yol yol olsa, niyetimiz ama'sız olsa, çabamız Allah için olsa, gayretimiz menfaatsiz olsa aradığımız önümüzde; aradıklarımız yanı başımızda olur.
Sevgisi Allah ve Resulullah olanın semeresi İlahi rızaya erişmek olur. Herkes sevgisi ve nefretiyle yaşar, çevre edinir, eserini ortaya koyar. Heybesinde ateş olan ya kül ya alev dağıtır, gül olan hoş koku dağıtır.
Arayış hedef ve menzilimizi şair Yunus yüzyıllar önce ‘Peygamber Sevdası' olarak kulağımıza ve yüreğimize şu mısralarıyla ne güzel sunmuş:
“Arayı arayı bulsam izini,
İzinin tozuna sürsem yüzümü.
Hak nasip eylese görsem yüzünü,
Ya Muhammed canım arzular seni.
…
Zerrece kalmadı kalbimde hile
Sıdk ile girmişim ben hak yola
Ebu Bekir, Ömer, Osman'da bile
Ya Muhammed canım arzular seni.
…
Yitirdim o dostu bilmem ne yanda?
Sevgisi gönülde, muhabbet canda.
Yarın mahşer günü ulu divanda,
Ya Muhammed canım arzular seni.
Yunus senin methin eder dillerde,
Sevilirsin bütün bu gönüllerde.
Ağlayı ağlayı gurbet ellerde,
Ya Muhammed canım arzular seni.”