Kürt halkına karşı kurulan kumpasın kod adı haline gelen “Süreç”, çoktan “iki kere iki eşittir dört” olmaktan çıkmış, “çok bilinmeyenli denklem” şekline dönüşmüştür.
PKK’lı çetelerin Lice’de HÜDA PAR üyelerine yönelik kanlı girişimleri henüz sıcaklığını korurken Dargeçit’te yine HÜDA PAR mensubu Mehmet Uğurtay’ın şehid edilmesi ve aynı gün HÜDA PAR Dicle İlçe Başkanı’nın yine PKK’lılar tarafından kaçırılması, kirli politika aktörlerinin sıcak çatışmalar için Hizbullah’a ilettikleri kanlı davetiyeden öte bir anlam taşımamaktadır.
Artık ne devlet sadece devlettir, ne de PKK tek başına PKK’dır. İki taraf da ardılları, sığ-derin bağlantıları, karanlık-sürüngen partnerleri itibariyle belki ağır kaçar ama tam da “Yedi Kocalı Hürmüz” deyimine denk düşmektedir.
Devlet; bir hücresi CIA, bir hücresi Mossad, bir hücresi NATO’cu, bir hücresi Avrasyacı, bir hücresi ulusalcı, bir hücresi Paralelci, bir hücresi kafatasçı şeklinde çok parçalı bir yapıdan oluşmaktadır. Tüm bu hücreler hem siyasi iktidarı hem de görünürdeki diğer kurumları sadece “Taşeron”dan ibaret bilir.
PKK ise geldiği nokta itibariyle devleti oluşturan tüm hücrelerin hatta daha fazlasının etki altına aldığı çok yapılı bir taşeron örgüt halini almıştır.
Devlet ile PKK arasındaki ilişki, bazen uyuşan kanatların geliştirdikleri işbirliğiyle “dostluğa” dönüşür; bazen ise farklı kanatların teması ile çatışmaya dönüşür. Zaman zaman alınan “eylemsizlik” kararları veya başvurulan “Süreç” teknikleri, kesişen kanatların aldıkları ortak insiyatife denk düşmektedir.
Hem devlet hem de PKK’ya etki eden kanat “süreç” ile beraber aynı karındaş kanattan oluşmaktadır. Temelde Suriye/Rojava ve Güney Kürdistan’la ilgili politikalarda ortaklaşma üzerine “Süreç” ortak paydasında buluşan karındaş kanatlar, uzun zamandan beridir Hizbullah’ı da içine alacak bir kanlı çatışma sürecini oluşturmanın çabası içerisindedir. HÜDA PAR’ın kuruluş aşamasından itibaren sıklaştırılan bu çaba, son olarak tırmandırılarak alelacele yürürlüğe konmak istenmektedir.
Biliyorsunuz, adına “Çözüm” denen süreç geldiği nokta itibariyle fiilen mevta haline gelmiş bulunmaktadır. Artık yalan ve yanılsama üzerine kurulu bu sürecin iki taraf açısından da devam ettirilme şansı pek kalmamıştır. Devlet-PKK ilişkisi her an “karındaş kanatlardan” zıt kanatlara dönüşmek üzeredir. Bu nedenledir ki “karındaş kanatlar” insiyatifi zıt kanatlara bırakmadan önce son bir vatan borcunu eda etmenin hayallerini kurmaktadırlar. Bu hayal ise Hizbullah’ı çatışmaların içine çekerek yaşanacak karmaşa ile “Kutsal Ma’bed” addettikleri devleti birazcık olsun rahatlığa kavuşturmak istemektedirler.
Peki bu konuda kirli oyunun farkında olan Hizbullah ne yapacak?
Kirli senaryo aktörlerinin imzasını taşıyan kanlı davete icabet mi edecek?
İcabet ederse oyuna mı gelmiş olacak?
Ya da;
Kanlı davetiyeyi şimdiye kadar olduğu gibi hep redderse peryodik aralıklarla kurban vermeye devam mı edecek?
Sabredip kaygan zeminin kurumasını mı bekleyecek?
Ne olursa olsun bu oyundan uzak duracağım mı diyecek?
Yoksa oyunu bozmak için kendi bildiği yöntemlerle müdahale mi edecek?
Bir yandan devlet-PKK ikilisinin genelde tüm Kürtlere özelde Hizbullah’a yönelen kirli politikası… Bataklık… Lağım… Necasete dönüşen pis kokular… Necaset içerisinde debelenen pis aktörler… Lağım fareleri!
Öbür taraftan provokasyon… Kan… Gözyaşı!
Ve sorular… Sorular… Sorular!
Cevap mı??????????