İnsanoğlunun sosyal ve psikolojik bir varlık olduğunu söyleriz. Sosyal olmasında ciddi bir sıkıntısının olduğuna şahitliğimiz yoktur. Çünkü insan yaradılış itibariyle başka insanların yardımına, yol göstermesine ihtiyacı vardır. Başka insanlarla bir araya geldiğinde kendini tanır, değerlerini tanır, kendi rahatsızlıklarını daha net görür. Bu bağlamda toplum bireylerin aynasıdır.
Bireyler, toplumsal değerleri ve kaynaştırıcı unsurları bir kenara bırakarak kendi başına buyruk olmaya çalışırlarsa toplumdan soyutlanarak psikolojik özellikleri ön plana çıkarmış olurlar. “Toplululuktan ayrılanı kurt kapar'' anlayışını dikkate almayan dayanışmadan yoksun bu anlayış, çeşitli rahatsızlıklara ve travmalara neden olur. Bu psikolojiyi yaşayan bireyler şöyle mırıldanmaya başlarlar. “Kendimi hiç iyi hissetmiyorum, psikolojim de iyi değil.''
Nedir Psikoloji?
Psikoloji kavramı halk arasında ruh bilimi olarak bilinir. Bu tanımlamadan yola çıkanlar çeşitli kurum ve kuruluşlara bu şekilde anlamlar yüklemişlerdir. Örneğin Elazığ Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi gibi...
Acaba bu tanımlamalar doğru mu? Akıl işlevini yerine getirir mi? Araştıralım.
Asli kaynaklara baktığımızda: Bazı insanlar Peygamber Efendimize (s.a.v) ruhu sordular. Cevap vermeyip, vahyi bekledi. Gelen ayet gayet netti: “O, rabbimin emrindendir, de.” Ruhun varlığı tasdik ediliyor, fakat mahiyeti açıklanmıyordu. Çünkü muhatapların söyleneni anlamasına imkân yoktu. Akıl, “emir âleminden” olan bir varlığı kavrayacak kapasitede değildi. Sonraki süreçlerde farklılaştı.
Sonraki süreçlere baktığımızda bazı düşünürler çeşitli benzetmelerle insanı izah etmeye çalışmışlar. İmam-ı Gazali, İnsan, beden ve ruhtan meydana gelir. Beden, ruhun bineği ve aletidir. Ruh, bedende tasarruf etmektedir. Bedeni bir şehre benzetmiş, ruhu bu şehrin padişahı olarak görmüştür.
Mantıksal çıkarımlar yapanlar: Yürümek istediğimizde, sayısız mekanizma, karışık hadiseler zinciri ile harekete geçmekte ve yürümemiz sağlanmaktadır. Biz bu sırada bunların farkında bile olamıyoruz. Acaba bu sayısız olayı düzenleyen, arada en ufak bir aksaklık olmasını önleyen kuvvet nedir?
Biyolojik çıkarımlar yapanlar: Bir hücrenin çalışmasını düşünelim: Sayısız hadiseler cereyan ediyor. Düzenli bir şekilde hücrede hayat sürüp gidiyor. Her şey ölçülüp biçilmiş gibi, büyük titizlik dikkatleri celbediyor. Karışıklık ve tehlike meydana gelmiyor. Acaba bu mükemmel işleyişi, bizim, farkına bile varamadığımız bu organizasyonu sağlayan nedir?
Bütün bu verileri dikkate aldığımızda yapılan tanımlamalarda ve anlayışta bir eksikliğin olduğunu görürüz. Bu eksikliğin tamamlanması için bizi yoktan var eden, rızık veren, akıl ve irade vererek imtihana tabi tutan ve bu imtihanda yol gösterici Resuller gönderip kitap bahşederek yolumuzu aydınlatan Rabbimizin tanımlamasını ve uyarmasını dikkate alarak giderebiliriz.
Bu anlamda ruhun anlaşılması ve ruh sağlığımızın iyi olmasını istiyorsak Ruhu'l-Kudüs'ün getirdiklerini dikkate almak lazım. Bu konuda Cenâb-ı Hak “Ölmeden önce ölünüz.” diye buyurmuştur. Eğer bizler bu ayetin mahiyetini anlayabilecek ruha sahip olursak hem kendimize hem de topluma faydalı olabiliriz. Böylece bireysel ve toplumsal ruhu inşa edebiliriz. Rabbim; kardeşlik ruhumuzu güçlendirsin.
Selam ve dua ile...