Hiçbir kamuflaj yatırımı, gerçeği saklamaya yetmez. İslam dünyası topyekün bir saldırıyla karşı karşıyadır.
Bu saldırının belki en planlı yanı, “plansızlık görüntüsü”dür. Bu saldırıda yaşananların kendiliğinden geliştiği kanaati oluşturmak için en ince ayrıntısına kadar her şey planlanmış.
Fehmi Koru’nun Afganistan’la ilgili bir yazısında belirttiği üzere “Düşman bu sefer tecrübeli” Kendi sömürgecilik tarihinden de halkların sömürgeciliğe karşı direniş tarihinden de çok tecrübe biriktirmiş, kendince “direniş psikolojisinin sırlarını” ele geçirmiş. Halkları uyandıracak hataları (!) tekrarlamamaya çalışıyor.
Gerçeklerden kaçmak için onları saptırma alışkanlığı geliştiren bir psikolojide her şey normal görünüyor. Hatta sevindirici gelişmelerle karşı karşıyayız. “Hürriyet üzerine kurulu” Amerika, Müslümanları hürriyete kavuşturmak için milyar dolarlarını harcıyor, bu uğurda askerlerinin tabutlarını kendi ülkesinde karşılamayı bile göze alıyor. Anonim ifade tarzıyla, hürriyet uğruna “canına da malına da kıyıyor.”
Ancak savaşın ardındaki inanç, ideoloji, düşünce ve amaçların teşhiri ile günü birlik saldırıların biçim benzerliği ve artlarında yapılan açıklamalar düşmanı ele veriyor. Vakanın gerçeğinde,
Gayri nizami görüntüsü verilen nizami bir savaşla karşı karşıyayız.
En ince ayrıntısına kadar planlanmış bir sözde “plansızlık”la karşı karşıyayız.
Kuralları katı bir bürokrasice belirlenmiş, bir sözde “kendiliğinelik”le karşı karşıyayız.
Çavuş-erat ilişkisine kadar örgütlenmiş, bir sözde “örgütsüzlük”le karşı karşıyayız.
Bütün malzemeleri öngörülmüş, aşamalara göre kullanıma hazırlanmış bir sözde “bulunduğunu kullanma keşmekeşi”yle karşı karşıyayız.
Bu savaşın belki en nizami yanı, en planlı yanı, en örgütlü yanı “Aman Müslümanlar uyanmasın. Müslümanlar, sakın savaşın nihai amacını sezmesin” titizliği içinde yürütülüyor.
Bu, modern bir Haçlı Seferi’dir. İslam dünyasında “ulusalcı” denen diktatör tipinden, Saddam’ın tutumlarına, o tutumlardan Irak işgaline, o işgalden bugüne “bu seferde” her aşama belirlenmiş. Bu savaşın en gözde malzemesi, hangi taraftan olursa olsun, öngörülen çılgın tutumlarıdır. Bu seferin her aşamasında en çok bu “kontrolsüz güçler”den yararlanılıyor. Sözde kontrolsüz, gerçekte sonuna kadar tasarlanmış, eylemlerinin her neticesi hesaba katılmış güçlerdir bunlar.
Afganistan’ın Kandahar kentinde bir Amerikan askeri 20’ye yakın Müslümanı kurşuna diziyor. Bu kontrolden çıkma gibi gösterilse de vakanın ardından bu yönde açıklamalar yapılsa da eylemin neticesinden memnun kalınıyor. Bu asker bu katliamı yapacak psikolojide üretilmiş. Onun eylemi, hem Müslüman kitlelerde korku oluşturuyor, tasarlanmış bir tedhişe yol açıyor. Hem de Amerikan liderlerine özür gösterisinde bulunma, insancıl görünme imkânı oluşturuyor. Bu oyun, bu savaşın her cephesinde aynı şekil üzerine sahneleniyor.
Saddam, durmadan saldırıyordu.O sadece bir çılgındı. Kandahar’daki Amerikan askeri sadece çılgın... Hollanda’daki faşist parti lideri Wilders’in Amerikan-israil cephesi parasıyla siyaset yaptığı tespit edilmiş. Ama o sadece bir çılgın... Kur’an-ı Kerim yakmaya kalkışan rahip çılgın... Hz. Peygamber’e karşı karikatürle savaşanlar çılgın... Gazze’ye saldıran Liberman-Netenyahu ikilisi çılgın... Ve bunlar hep sadec kontrolsüz güçler (!)...
Bir savaşta çılgınların kullanılması, o savaşın gelişigüzel geliştiğini ifade etmiyor, aksine o savaştaki tedhişin sınırsızlğını ifade ediyor. O savaşı yürütenlerin nihai hedefe ulaşmak için her tür malzemeyi mubah sayma hırsını, katliamları araç edinme futürsuzluğunu ortaya koyuyor.
Amerika’nın sözde “Din Özgürlüğü Raporu”nda Avrupa’daki Müslümanlar yok sayılıyor. Bu, vicdanî bir etkinlik...
Emperyalizme hizmetindeki öncü rolü tescilli, Yahudi sermayeli Amerikan sinemasından bir aktör, kendisini Sudan Büyükelçiliği önünde polise kelepçelettiriyor. Gündemden düşen Sudan’ı doyumsuz iştaha hatırlatıyor. Bu, sanatçı duyarlılığı...
İslam aleyhtarı yayın yapan Amerikan haber ajanslarının hahamlarca kurulduğu ortaya çıkıyor. Bu, sadece habercilik...
Bunların hepsinin arkasında Amerika-israil duruyor. Ama bütün bunlar, birbirinden yüzde yüz bağımsız. Bunların hiçbir örgütlenmesi sözkonusu değil (!)... Buna kim inanır?
Bu, genişliği Müslümanların bulunduğu her noktaya varan, uzunluğu İslam’ın yeryüzünden silinmesine tasarlanan topyekün bir savaştır. Bir imha savaşıdır.
Bu savaş, elbette planlayıcılarının başarısızlığıyla neticelenecektir. Ancak bu onların plansız, örgütsüz ve tedbirsiz olmalarından değil, İslam’ın insanı gafletten uyandırma gücünün dipdiri oluşundan kaynaklanacaktır.
Doğruhaber Gazetesi