PKK Türkiye Kürdistan’ında bir korku imparatorluğu oluşturmuştu. Türkiye Kürdistanı’na kurtarılmış bölge gözüyle bakıyordu. PKK, kendini Kürdistan’ın tek meşru gücü olarak görüyordu. Durum öyle bir noktaya varmıştı ki bir kişi veya camia öz be öz Kürt olsa bile PKK mensubu olmazsa Kürt ve Kürdistanlı görülmüyordu. Kürt görülmek şöyle dursun, Kürt düşmanı ve hain ilan ediliyordu. Bir kişinin, grubun, camianın, partinin Kürt sayılabilmesi için PKK saflarında mücadele etmesi lazımdı. PKK’den bağımsız hareket edenlerin söylemleri Kürdistanî de olsa, Kürt halkının hakları ve özgürlüğü için her türlü fedakârlığı da yapsalar, onlar yine de Kürt düşmanı, hain ve devlet işbirlikçisiydiler.
PKK sempatizanları halktan oy istedikleri zaman, “ Oyunuzu Kürtlere verin, kendinize verin” diyorlardı. PKK Kürtlerin biricik hamisi ve temsilcisiydi. Kürtlere zulüm etse de… Kürtlerin dini değer ve öğretilerine savaş ilan edip Marksist, Leninist, ateist anlayışı onlara zorla dayatsa da… Kendi zorba eylem ve pratiklerini eleştiren halka terör estirip onları haraca bağlasa da… Kendi desteklediği partilere oy vermeyen gariban Kürt köylüsünü kadın, erkek, çocuk demeden uzun namlulu silahlarla tarasa da… Kendisi canı istediği zaman devletle her türlü işbirliğine girmesine, hatta İmralı’da olan liderinin talimatları doğrultusunda MİT’le ortak etkinlikler düzenleyip resmi din anlayışını halka dayatmasına rağmen birkaç köylü korucu olunca çoluk çocuk demeden tüm ailesini katliamdan geçirse de… Bin yıldır İslam’ın hizmetkârı olan, binlerce âlim ve bilgini İslam medeniyetine kazandırmış olan aziz Kürt halkının dinine, Kürtlerin onur ve iffet kaynağı olan İslam’a gericilik deyip barbarlık ve cehalet döneminin eseri putperestliği, Zerdüştlüğü Kürtlerin hakiki dini diye dayatmasına rağmen…
Kısacası Kürtlerle, Kürtlerin gelenek ve değerleriyle hiçbir alakası olmadığı, söylem ve eylemleriyle mazlum Kürt halkının özgürlük ve mutluluğunu umursamadığı halde, benimsediği değerlerle Müslüman Kürt halkından çok Kemalizm’e yakın olan; İslam dünyasının ve Müslüman halkların en büyük düşmanı olan Batı’nın kültür ve değerlerinin gönüllü yayıcısı olan, Kürdistan’daki ahlaki yozlaşmanın mimarı PKK, kendini Kürtlerin yegâne temsilcisi, hatta efendisi ilan etmişti. Bunu kabul etmeyenlere de ölümlerden ölüm beğen diyordu. PKK’nin bu tavrında devletin de payı vardı. Devlet, hatta şimdiki nispeten halka yakın duran hükümet bile PKK’yi Kürt halkının tek temsilcisi görüyordu. Kürt halkını ilgilendiren konularda sadece PKK’yi muhatap alıyordu. Türkiye Kürdistan’ında çok ciddi halk desteğine ve kitlesel tabana sahip olsalar da diğer aktör ve yapıları görmezden geliyordu. Çünkü PKK’yle ortak değer ve söylemlere sahipti devlet. Aynı kaynaktan besleniyorlardı. Dostları da aynıydı. Her iki taraf da laik, milliyetçi ve batıcıydı. Her iki tarafın da dostları arasında batılı ülkeler vardı.
Devletin göz yumması sayesinde silahlı güce sahip PKK halka her istediğini dayatıyordu ve halk can ve mal korkusundan bu teröre suskun kalıyordu.
Ama elhamdülillah artık korku duvarları yıkılıyor. Müslüman, mazlum Kürt halkı PKK’nin haksızlıkları karşısında sesini yükseltiyor artık. PKK’yi eleştiriyor, PKK’nin zulümlerini yüksek sesle dile getiren basın açıklamalarına, miting ve etkinliklere katılım gösteriyor. Kürdistan’daki sivil toplum kuruluşları, özellikle dindarlara yakın duranları PKK saldırganlığına dur diyebiliyor, halkı bu konuda aydınlatabiliyor. Her kesim tarafından PKK’nin Kürt halkına dayattığı politikalar sorgulanıyor. Ve tabi ki en önemlisi çocukları PKK tarafından kaçırılan ailelerin PKK’nin kapısına dayanması…
Bizzat PKK’ye yakın duran aileler PKK’yi sorguluyorlar artık. PKK’den yüz çeviriyorlar. Çünkü PKK açıkça çocuk kaçakçılığı yapıyor. Piknik kandırmacasıyla çocukları kırlara götürüp oradan dağa kaçırıyor. Ortaokul çağındaki çocukları ailelerinden habersiz kaçırıp silâh altına alıyor.
Korku duvarları yıkılıyor artık. Çocukları kaçırılan aileler çocuklarını istiyorlar. Korkmadan, her şeyi göze alarak… Kürdistan için bu bir devrimdir. Bu yiğit ailelerin sesini her tarafa yaymalıyız. Onlara arka çıkmalı, destek vermeliyiz. Halk olarak bu kahraman ailelere her türlü desteği vermeliyiz ki çocukları kaçırılmış diğer aileler de cesaret alıp meydanlara insin. Asla unutulmamalı ki Kürdistan’da çocukları zorla dağa götürülmüş binlerce aile var ve bu ailelerin meydana inmesi Kürdistan için mutluluk ve özgürlük baharının başlangıcı demektir.