Beyrut Limanı’nda yaşanan patlama ile birlikte birçok soru ve komplo teorisi söylenmeye başlandı. Bu patlamanın sabotaj mı, ihmalkârlık mı, yoksa bir saldırı mı olduğu konusundan bağımsız ve özgün olma açısından dikkat etmemiz gereken noktalar var. Bu korkunç patlamanınnedeni kaza mı, ihmal mi, terör mü henüz bilinmiyor. Ama bu patlama, sanki önümüzdeki günlerde Lübnan’ın da Ortadoğu kazanında daha fazla kaynayacağının ihtimalini güçlendiriyor.
Beyrut Limanı, ticaret açısından devletlerin dikkatini hep çekmiştir. Zira bu Liman’ın tarihçesi milattan önce 15. Yüzyıl’a kadar dayanıyor. Beyrut o tarihlerden bu yana bölgenin en önemli ticari ve ekonomik merkezlerinden bir tanesi. Beyrut Limanı ve liman üzerinden Beyrut şehri, Basra Körfezi’ne, Ürdün’e, Irak’a ve Suriye’ye açılan çok önemli bir kapı. Coğrafi keşiflerden bu yana da tarihi İpekyolu’nun en önemli noktalarından bir tanesi. 1990’daki iç savaştan sonra yenilenen, modernize edilen ve genişletilen liman alanı son dönemdeki tüm karışıklığa ve çatışmaya rağmen ticari ve ekonomik olarak önemini koruyordu. Ancak şu an görüntülerden de anlaşılabileceği gibi, kullanılamaz halde ve uzunca bir sürede onarılması hem teknik açıdan zor hem de Lübnan’ın yaşadığı ekonomik sıkıntılara bakarsak kısa sürede mümkün görünmüyor.
Peki, bu açığı kapatacak başka liman var mıdır? Var ama hiç biri Beyrut Limanı’nın yerini doldurmuyor. Zira Bölgedeki diğer büyük limanlar; Hayfa, Lazkiye ve Mersin’dedir. Suriye iç savaşı başladığından bu yana Lazkiye’deki durumun da pek iç açıcı olmadığı malum. Öte yandan İsrail hükümetinin kontrolündeki Hayfa Limanı’nın Lübnan’a pek katkısı yok. Bunun içindir ki Beyrut Limanı’nın kullanılamaz hale gelmesi ile Beyrut ekonomisindeki sıkıntının bir kat daha artacağı aşikâr.
Evet, bu patlamanın nedeninin sabotaj mı, saldırı mı, ihmal mi netleşmemiş. Ancak oluşan tabloda israil’in çıkarlarıyla örtüştüğüne hiç şüphe yok. İsrail’in en büyük düşüncesi ve hedefi Süleymaniye, Erbil, Deyrizor, Rakka ve Güney Lübnan’ı içine alan bir hatta kendisi için bir emniyet kalkanı oluşturmaktır. Fakat israil için en önemli nokta; Lübnan’daki İran ve Hizbullah tesirini yok etmektir. Bunun için bir kaosun hayata geçirilmesi beklenilen bir durum olarak okunabilir. Bu planda, israil’in en büyük destekçileri dışardan başta ABD, Almanya ve Fransa’dır. Bölgesel olarak ise, BAE, Suudi Arabistan, Mısır ve bir dereceye kadar Ürdün olacağı biliniyor.
Sonuç olarak; Lübnan üzerinde hesapları olan bu devletlerin acımasız politikaları görünüyor. Bu korkunç patlamayı da lehlerine çevirmek için her türlü adımı atacaklar. Ancak Lübnan yönetiminin de kendi kusurunu görmesi gerekir. Bu kadar patlayıcıyı şehrin içinde kalacak şekilde barındırması en büyük hatadır. Bu konuda kendi eksiğini görmesi ve bundan ders çıkarması gerekir… Tabi diğer devletlerin olası benzer tehlike barındıran durumlara karşı alacakları tedbirler için de ibret olmalı!