Tarihler 2019 yılının Aralık ayının son günlerini gösterdiğinde Çin’in Hubei eyaletine bağlı Wuhan şehrinden ilginç bir hastalık haberi geldi. Yüksek ateş ve solunum yetmezliği şikayeti ile hastaneye başvuran hasta sayısında bir artış görülmesi ve hastaneye başvuran hastalar arasında pnömoni vakalarında bir kümelenme olması doktorlarda bir şüphe uyandırdı. İlk hastalarda alınan örnekler bilinen birçok patojen için test edildi. Nihayetinde yapılan tetkikler ve ortaya çıkan bulgular neticesinde Yarasa SARS-CoV virüsü ile yüzde 85 oranında benzerlik gösteren yeni bir Coronavirus tanımlandı. Virüsün damlacık ve yakın temas ile bulaştığı tespit edilen hastalık ilk başlarda çok korkutmasa da bulaş sayısının artması sonucunda 1 Ocak 2020 tarihinde virüsün çıkış yeri olduğu düşünülen Wuhan'daki hayvan pazarı kapatılmıştır.
Wuhan’da ki hayvan pazarında ortaya çıkan Covit-19 namı diğer Koronavirüs yerinde durmadı tabi. Okyanusları ve çölleri aşarak adeta bir dünya turuna çıktı. Böylece kısa bir süre içerisinde neredeyse bütün kıtalara yayıldı. En nihayetinde virüs Mart ayı itibariyle ülkemizde de görünmeye başlandı. Virüsü ciddiye alıp erken tedbir alan ülkelerde vaka sayısı diğer ülkelere göre daha az görülse de genel olarak virüs her yere yayıldı ve yüzbinlerce insanın hayatını kaybetmesine neden oldu. Virüs birçok ülkenin üst düzey yöneticisinden toplumun en alt sınıfına kadar ayrım yapmadan herkese bulaştı. Koranavirüs dünya genelinde adeta bir korku imparatorluğu oluşturdu. Olağan üstü hal kararları alan ülkeler, ordularını sokaklara indirip halkın sokaklarda dolaşmasını yasaklayan karantina uygulamaları, uluslararası uçuş ve seyahatlerin iptalleri, uluslararası spor organizasyonların iptali, uluslararası ölçekte yapılan dünya siyasetinin önemli toplantılarının iptalleri ve bunun gibi alışık olmadığımız hatta hayal bile edemediğimiz tedbirler. Nihayetinde alınan tedbirler neticesinde dünya genelinde insanlar kapalı mekânlara özellikle de evlerine mahkum oldular.
İnsanlığın var olduğu günden bu yana toplu ibadet ve tavafın durmadığı Kâbe’de tavaf durdu, hac ve umreler yasaklandı. Müslümanların beş vakit bir araya geldiği camiler Cuma günleri dahil aylarca kapalı kaldı. En işlek caddeler, cıvıl cıvıl sokaklar, parklar, kalabalık meydanlar ve milyon nüfuslu metropol şehirler ıssızlaştı. Bu kadarı da ancak filmlerde olur dediğimiz bu görüntüler bize acayip gelse de çoğumuz için ürkütücü olduğu bir hakikat. Kızıl meydan, Tiananmen Meydanı, Times Meydanı, Aziz Petrus Meydanı, Taksim Meydanı ve her bir ülkenin en meşhur ve insan kaynayan meydanlarında in cin top oynuyor, meydanlar boşalmış herkes evlerine çekilmiş durumda. Metropol şehirlerde sokaklar ve caddeler kuşlara, yaban geyiklerine hatta kimi yerlerde aslanlara kalmış durumda. Birçok yerde insanlar olan biteni sadece evlerinden televizyon ve internet ortamından takip etmeye çalışıyor. Dışarıya olan özlemlerini pencerelerinden ya da balkonlarından dışarıyı seyrederek gidermeye çalışıyor. Bu anlattıklarım keşke bir bilim kurgu filminin senaryosundan olsaydı ama maalesef ki bir yıldır hepimiz bu senaryonun başrol oyuncusu olarak yer alıyoruz.
Evet dünyayı kasıp kavuran Korona virüs bir yaşında. Tam bir yıldır dünya bu salgınla mücadele etmekte. Tabiri caizse bir yıldır kurbanlık koyun gibi acaba sıra bana ne zaman gelecek, acaba bu illet benimde sevdiklerimi benden ayıracak mı diye bekleyip duruyoruz. Peki Koronavirüsün bir yıllık bilançosu ne? Gelin hep birlikte bakalım:
Koronavirüs bir yıl içinde dünya genelinde 75 milyon insana bulaşmış, bu virüsten ölenlerin sayısı ise 1 milyon 700 bine yaklaşmış durumda. Gelelim Ülkemize. Ülkemizde mart ayında görülmeye başlayan bu hastalık şimdiye kadar 2 milyona yakın insana bulaşmış ve 17 bin insanın vefatına neden olmuştur. Tabi bu sayılar her gün artmaya devam ediyor.
Salgının ortaya çıktığı günden bu yana konuşulan en önemli mesele ise virüse karşı bulunacak aşı. Aşı ile alakalı her ülke canhıraş bir çalışmanın içinde. Zira aşıyı bulan sadece hastalığa çare bulmayacak aynı zamanda bu aşıyı tüm dünyaya pazarlayarak kaba tabirle köşeyi dönecektir. Salgını ortaya çıktığı ve tüm dünyaya yayıldığı yer olan Çin’in aşı çalışmalarında önde olması ve geliştirdiği aşıyı ülkelere satmaya başlaması hepimizin aklına Kemal Sunal’ın çocuklara cam kırdırdıktan hemen sonra hemen olay mahalline varıp cam satması repliğini hatırlatıyor ama bizimkisi de komplo teorisi işte, bu yüzden Bill Gates’in içinde çip olan ve insanları 5G anketine dönüştürecek aşı çalışmalarına değinmeyeceğim.
Böylesi büyük bir musibet karşısında insanın içerisinde bulunduğu durum herkes için her haliyle bir ders olmalıdır. Biz evlerimizde dört duvar arasında sıkışıp kalmış, şehirlerimizin en işlek meydanları yaban hayvanları kalmış ve geleceğe dair planladığımız her şey altüst olmuşsa bunu sadece tabiatın intikamı veya ilahi bir ceza olarak değil kendi ellerimizle yaptığımız yanlışların bir sonucu olarak da görmek gerekir. Zira ilahi buyruktur ki “Başınıza gelen her musibet kendi yapıp ettikleriniz yüzündendir; kaldı ki Allah birçoğunu da bağışlar.” (Şûrâ-30)
Hâsılı kelam ölümün gerçekliği ve insanın acizliği hiç bu derece küresel bir boyuta ulaşmamıştı galiba. Ya da en azından biz görmemiştik. Kendisini dünyanın efendisi sayan, her şeyi kendi aklı ile halledebileceğini düşünen insanın neredeyse nutku kesilmiş durumda. Her şeye kadir olan Allah insanın acizliğini ve kendisine olan muhtaçlığını bizim literatürümüzle küresel bir olay üzerinden hepimize gösterdi. Birçok yönü ile ders çıkarılacak acayip ama bir o kadar ürkütücü bir dönemden geçiyoruz. Evet Koronavirüs 1 yaşında….
Söz&Kalem - Selman Talayhan