Hakkı görmemek için köşe bucak kaçışanlar bir gün bu gerçeklerle karşı karşıya kalacaklardır. Çıkmaz yolun ‘çıkarı' yoktur. Eninde sonunda köşe bucak kaçtıkları hakla yüzleşecek ve bir şekilde hukukunu çiğnedikleri insanların ahını çekeceklerdir.
Türkiye'de 90'lı yıllardan bu yana ‘Müslümanların çektiği sıkıntıları görmemek veya mağdurların aleyhine yalan ve iftiralarla konuşmak' bırakın Müslümanların, insan olanların işi olamaz. İftira ve karalamaların belli dönemlerde yoğunlaşması bütün bunların bir proje çerçevesinde icra edildiğini gösteriyor aslında.
Bir zamanlar Türkiye'de İslamî Cemaat'e yönelik barbarlığı neredeyse duymayan ümmi bile kalmazken, sözde okumuşların hala aynı nakaratlarla karalamaya çalışmaları, kimi mahfillerce bunun işletildiği izlenimini veriyor.
Bölge'de özellikle de Müslümanlara dönük bir ilginin görüldüğü veya herkesi etkileyecek bir program veya çalışmanın icra edildiği dönemlerde tekrar aynı ve bayat olmuş yalanlarla gündem oluşturmaya çalışmak, operasyonel bir gayretin sonucu olsa gerek.
Öyle ya! Madem gazetecisiniz ve bütün gündemi takip ederek analiz ve yorum yapıyorsunuz! Tekrarlaya durduğunuz yalanların yanında bir de çıplak gözlerle izleyebildiğiniz milyonluk kutlu doğum etkinliklerini, Peygamber Efendimize Saygı Mitinglerini, İcazet ve hafizelik merasimlerini, neredeyse bütün kesimlerin desteğiyle Bölge'de gerçekleştirilen İslami bakış açısıyla Kürt Sorunu Çalıştayları'nı da görmeniz gerekmez mi? Bunları görmediğinize göre belli ki art niyetlisiniz, araştırıcı değilsiniz, yandaşsınız, sübjektifsiniz, haksızsınız, yanlışsınız, müfterisiniz, yalancısınız… Böylece bilerek veya bilmeyerek düşmanlık yaparak, düşman ediniyorsunuz.
Bölge'de gerçekleştirilen Kürt Sorununa İslami Çözüm Çalıştayı şu ana kadar Müslümanları ilgilendiren böylesi bir sorun için söz söylemeleri gerekenlerin yaptıkları ilk çalışmaydı. Ve bu, düşmanlık ede durduğunuz camianın öncülüğünde gerçekleşti. Müslümanları ilgilendiren böylesi bir sorunla alakalı daha ilk kez böylesi etraflıca bir çalıştay gerçekleştirildi ve sorunun çözümü noktasında Müslümanlar çarenin çerçevesini ortaya koymuş oldu. Destek vermeyenler, bir de kör sağır kaldı, hatta akîl insanların prim veremediği bayat yalanlarla tekrar gündemi iğfal etmeye kalkıştı.
Köşeleri kapan ve dindar geçinenlerin çalıştayla alakalı bir tek satır yazmamaları sizce de normal mi? Aklıma çok daha kötü şeyler geliyor ama kalsın, burada ifade etmeye gerek yok. Yoksa çıkar getirecek konularda komplo teorileri sergisi yapanların konuyla alakalı birkaç kelam etmemeleri masumane değildir.
Vicdanlı olun ve gözlerinizi kapayarak kendinize karanlık etmeyin. Düşmanlık için karanlık dehlizlerde kanıt araya durduğunuz Müslümanlar, yani Hizbullahî Cemaat, bugün hepimizin iftiharla bahsedeceği faaliyetlerin arkasında duruyor. Dün olduğu gibi bugün de Müslümanların yerlerde sürünen onurunu korumaya çalışıyor. Koskoca bir Bölge'nin densizleştirilmesi ve dinsizleştirilmesi projeleri karşısında bir kal'e gibi kendini siper ediyor.
Hazmetmemek, kin beslemek ve haset etmek size bir şey kazandırmayacağı gibi onlara da bir şey kaybettirmiyor. Vicdanlarınıza kulak vermenin ve dilinizi ona tercüman etmenin zamanı gelmedi mi? İsterseniz, vicdan tercümesi denebilecek beyanatların bir örneğini bir daha hep beraber görelim.
1975'te PKK'ye katılan, 10 yıl sonra da oradan ayrılıp Jitem itirafçısı olan, hatta Jitemin ilk 7 kişilik kadrosunda yer alan Abdulkadir Aygan sosyal medya üzerinden kendisine yöneltilen Hizbullah sorularına net ve açık cevapları, vicdanı olanlar için önem arz etse gerek. Aygan sosyal medyada, ‘'Hizbullah konusunda sık sık sorular geliyor. Bu konuda son kez tekrar etmek ihtiyacı duyuyorum. Her kim Hizbullah'ı nasıl değerlendirirse değerlendirsin.1992-1993 yılında Hizbullah konusunda 7. Kolordu komutanlığında yapılan İstihbarat toplantısında okunmak üzere JİTEM Komutanı Binbaşı C.Aydın'a rapor yazmış bir memur olarak kendi görüşümü yazıyorum. Kısa ve öz: Güneydoğu'daki Hizbullah; Hem laik Kemalist zihniyetin devlet erki eliyle İslami kesim üzerinde uyguladığı baskı, zulüm, inkâr ve yok edici politikaya karşı, hem de, Kemalist-laik-faşist zihniyetin Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgelerindeki taşeronu PKK'nın Müslüman Kürtlere ve masum Türk halkının çocuklarına karşı giriştiği katliamlara, zulme, ihanete tepki olarak ortaya çıkmıştır. “JİTEM'in Hizbullahı kurduğu'' yalandır, iftiradır, hedef şaşırtmak için ortaya atılmış bir iddiadır.” diyerek Hizbullah Cemaati hakkında ortaya atılan iddiaların yalan olduğunu gözler önüne seriyor.
Başka bir soruya karşılık Hizbullah'ın bir ihtiyaçtan doğduğu görüşünü yenileyen Aygan, “Hizbullah örgütü bir ihtiyaçtan doğmuştur. Sağlam bir zemin üzerine inşa edilmiştir. Sosyal ve ekonomik temeli vardır. En önemlisi de inanç temeli vardır. PKK'nın devleti aciz duruma düşürdüğü yıllarda Hizbullah PKK'yı hallaç pamuğu gibi savurdu. Şayet Hizbullah böyle yapmasaydı, o bölgede Müslüman halkın ne can güvenliği, ne mal güvenliği ve ne de ibadet özgürlüğü kalırdı” yanıtı, bir hak söz olarak telakki edilmelidir. Haktan kaçış için ortaya konan bahanelerin gerekçeleri bir kez daha paramparça olmuştur.
Evet, köşe bucak kaçışanlar, eninde sonunda gerçeklerle yüzleşeceklerdir…
Bu arada, Dünya Mustazaflar Haftası'nın; akılların ve vicdanların da kurtuluşuna, azade olmasına vesile olmasını niyaz ediyorum!
Selam ve dua ile…