İnsanlık, kötünün kötüsüyle yüzleşmeye hazırlanmalı. Kabinesini, ağırlıklı olarak asker ve iş adamlarından oluşturan yeni ABD yönetimi; başta Ortadoğu olmak üzere, küresel çapta bir sömürge konseptini uygulamaya hazırlanıyor. Şimdiye kadar mazlum halkları iliklerine kadar sömürmek yetmiyormuş gibi, Amerikalılar daha fazlası için bir strateji oluşturmaya çalışıyor. Elbette bu hamlenin dünyada büyük tepkilerle karşılaşacağını bilen küresel eşkıyalar, askeri seçenekler dâhil olmak üzere, bütün pozisyonlara hazır olmaya çalışıyor. Üretim konusunda Çinin küresel rolünü çalmaya hazırlanan ABD, Çin ile yaşanacak olan olası krizler için Uzakdoğu'daki üslerini takviye etmektedir.
Filipinler Devlet Başkanı Rodrigo Duterte, ülkesindeki yerel kamplarda silah depolamaması konusunda ABD'yi uyardı.
Duterte, üst düzey askeri ve emniyet yetkilileri ile yaptığı görüşmenin ardından düzenlediği basın toplantısında, ABD kuvvetlerinin Filipinler'de belirlenen kamplarda geçici yerleşmesine olanak sağlayan 2014'de yapılan savunma anlaşmasını, Amerikalıların silah depolaması durumunda yürürlükten kaldırmayı düşünebileceğini söyledi. Filipinler'deki bu durum, ABD'nin niyetinin ispatı bağlamında sadece bir örnektir.
Kamuoyuna yansıyan ve yansımayan bir dizi hazırlık, adeta küresel bir krizin habercisi gibidir. Trump'un yeni Rusya politikası ve dolar politikası da birçok dengeyi sarsacak gibi duruyor. Özellikle Rusya'ya ortak hareket etmeye dönük olarak yapmış olduğu çağrı, İslam ümmeti için büyük bir tehlike sinyali anlamına geliyor. Trump'un Rusya'ya yapmış olduğu çağrı, İslam ümmetine karşı izlenecek politikalarda ortak strateji belirleme ve ortak bir konsept oluşturma anlamına gelmektedir. Başta Türkiye ve İran olmak üzere, İslam âleminin etkin siyasi aktörleri yaklaşmakta olan bu tehlikeyi görmelidirler. Müslümanlar, kendi aralarında caydırıcı bir güç oluşturmayacak olursa, her bir İslam ülkesi teker teker emperyalist saldırılar ve krizlerle yüzleşmek zorundadır.
Suriye'ye güvenli(!) bölge inşa çabaları, Haseke gibi bazı yerlerde üs kurma aktiviteleri, ABD'nin Suriye'de ağırlığını artırma çabaları olarak okunabilir. İddia edilenin aksine, ABD'nin başta Suriye olmak üzere, Ortadoğu'da askeri aktivitelerini sınırlamak yerine, bu aktivitelerini artırması bekleniyor. Yeni ABD yönetiminin açıklamalarının aksine, sahadaki icraatları bunu göstermektedir.
İslam âlemi bu yeni küresel fırtınaya hazırlıksız yakalanmamak adına, oluşan yeni duruma göre bir konsept belirlemek durumundadır. İlkeler üzerine bir araya gelmesi gereken ülkeler, hiç olmazsa siyasi zaruret sebebiyle bir birliktelik oluşturmalıdır. Asker ve işadamlarının oluşturduğu bir kabinenin, başta İslam ümmeti olmak üzere, insanlığa faturası kan ve sömürü olacaktır.