Pandemiyle birlikte Türkiye dahil dünyanın söz söyleme hakkına sahip olanlarının neredeyse tamamı bir yerden düğmeye basılmışçasına “dünya artık eski dünya olmayacaktır” iddiasında bulundu. Bizde de Sayın Cumhurbaşkanı defaaten tekrarladı. Arkasından başta televizyonlar olmak üzere medyada, virüsün bir biyolojik savaş olduğunu dillendirenler arzı endam ettiler. Virüs’ün Yapay olduğu ve insanlığı tek merkezden yönetme ve gütme projesi olduğu görüşünü destekleyen Davos Zirvesi metinlerinden tutun, farklı düşünce kuruluşlarının kehanet sayılacak öngörülerine değin; o kadar çok argüman ve malzeme üretildi ki… “Yaşlı nüfusu tasfiye”, “sigorta şirketlerinin karı”, “duygu ve düşünceyi kontrol edecek çip takma mecburiyeti…”, “tek dünya devleti” gibi onlarca komplo teorisinin yanında, sarımsak, kelle-paça, süt vb gıdalardan elde edilen virüse karşı mucizevi kürlere, prof. ünvanlılarca tam inandırılıyorduk ki, adeta gizli bir el düğmeye bastı ve bışakla kesilir gibi bu komplocu zevat ekranlardan uzaklaştırıldı.
Ekranlar tamamen virüse karşı alınacak tedbirler ve virüsün oluşturacağı toplumsal tesirleri konuşan başkaca proflara bırakıldı. Akla ve mantığa da uyan buydu esasında. Nitekim “komplolardan” uzak bir pandemi sezonunu korku ve ümit arasında git gellerle yaşadık. Türkiye’nin pandemi başarısını konuşa durduk haklı olarak. Tek düze sosyal hayatın yanına tekdüze zihinsel rahatlamışlığı da ekledik. Bu iyi miydi kötü müydü bilmiyorum. Galiba virüsün biyolojik savaş ürünü olmadığını düşünmek daha keyifliydi.
Bu tek düzelik ve sükunet dönemi, Cumhurbaşkanı’nın “yeni normale” geçiş startı verinceye kadar devam etti. Ama ne olduysa “yeni normale” geçiş ile birlikte “komplo teorisyneleri profları” yine bir yerden düğmeye basılmışçasına arzı endam ettiler ekranlarda. Bizim cenahı etkilemedeki rolunden miydi bilinmez, mesela startı Abdurrahman Dilipak hocamız verdi. Arkasından kaç gündür ekranlar yine “rengarenk”.
Hani öyle ben gibi garibanların inanmayacağı türden de değil… esaslı! bilgiler ile; delilli ispatlı!... Peki bilimsel olarak virüs üretmek mümkün mü? Evet diyor proflar. Peki bu savaşı başlatacak kadar gaddar ülkeler ve kurumlar var mı? Elbbette! Bunu hepimiz biliyoruz. Siyonist güdümlü ABD’nin ve Batı’nın bir avuç yahudi için bütün dünyayı ateşe verdiğine defaaten şahitsiniz. Bir litre petrol için ortadoğuyu ateşe verdikleri, onlarca savaş çıkardıkları elan devem eden pratikler değil mi?
Öyle ise gerçeğe çok yakın duran bu komplolara vatandaş olarak inanalım mı? Yoksa bizatihi bu komplolar bir “psikolojik üstünlük savaşı” olabilir mi? “Yıldırma ve ümitleri kırma savaşı” mesela… Bilmiyoruz.
ABD bu süreci Çin’e yıkarak bir ekonomik kazanıma dönüştürmek istiyor gibi. Bunun zeminini oluşturmak için de virüsün üretildiği kanaatini pekiştirmesi lazım. Bunun için birkaç muhalif! profesörü konuşturur, bir iki profesör öldürtürseniz “vazifedar” komplo teorisyenlerine yeterince malzeme vermiş olursunuz. Artık kim tutar… hele yerli olanlarımız yok mu…?
Üretimden tüketime; yönetimden beşeri münasebetlere kadar artık hiçbirşey eskisi gibi olmayacakmış. Peki niye? Faraza virüs, ataları gibi dünyayı terk eder veya aşısı bulunursa niye dünya bir daha eskisi gibi olmasın ki? Bu soruyu sormak çok mu ahmakça? Ama inanın bu soruyu bile sordurtmayacak kadar gözü dönmüş algı yönetimi imparatorlarının.
Peki çok mu zor bu komplo ve algı operasyonlarını boşa çıkarmak? Olmasa gerek. Yeter ki devlet/ iktidar istesin. Bakın aklı başında “pandemi bilim kurulu” ile ısrarla, samimiyetle ve inançla hiçbir algı senaryosuna hayat tanımadılar. Ve tamamen özgün bir model geliştirdiler. Dost düşman herkes şapka çıkardı başarısına. Niçin yine aynı yöntem ile bu komploları boşa çıkarmayız. Ya da gerçek ise bunu halkımızla paylaşmayız.
Bu gün nemalanacağımız komplo teorilerine teşne halkı, yarın kelle almaya matuf komplo teorilerinin yanlışına nasıl inandırırsınız. Devlet olarak en az virüs kadar tehlikeli komplo teorileri ve teorisyenleriyle mücadele etmek birincil vazifeniz değil mi? Komplo torileri yaşadığı sürece hiçbir başarı “gerçek” olamaz. Komplo ve gerçek asla ayırd edilmeyecektir. Bizden söylemesi.