Ak Parti hükümeti “Çözüm sürecini buzdolabına koyduk” dediğinde PKK ve HDP'nin dili tehdit yüklüydü.
7 Haziran seçimlerinde ortaya çıkan tabloya göre bir hükümet kurulamıyordu ve bu bir kaosun işaretçisi olarak görülüyordu.
HDP, kilit parti olduğunu düşünüyor, PKK etrafa ayar vermeye çalışıyordu.
Gerginlik had safhaya çıkmıştı.
İplerin kopmasına neden olan olay Ceylanpınar'da iki polisin evlerinde infaz edilmesiydi.
PKK'nin silahlı kanadı olan HPG, internet sitesinden olayı üstlenmiş ve hatta suikast için “Suruç'taki bombaya misilleme” ifadesini kullanmıştı.
O dönem HDP'den kimse, PKK'ye bu konuda bir eleştiri getirmedi.
Aradan geçen bu kadar zaman sonra HDP milletvekili Osman Baydemir, meclise verdiği önergede konunun araştırılmasını istiyor:
“Kamuoyunda “çözüm sürecini bitiren cinayet” olarak bilinen iki polisin öldürülmesi olayına ilişkin görülen davanın duruşmasında, iki polisi öldürmekle suçlanan 3 kişi tahliye olmuştur. Dava dosyasında tutuklu kalan 4 kişinin ise ihbar sonucu suçlandıkları ve yargılandıkları bilinmektedir. Böylesi önemli bir hadisenin birçok karanlık noktasının bulunduğu aşikârdır. Bu nedenle Anayasa'nın 98'inci, Meclis İç Tüzüğü'nün 104'üncü ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılması için gereğini arz ve talep ederiz.”
Osman Baydemir, iki yıl öncesinde kalmış görünüyor.
Yaşanan savaşı, çukur rezaletini, Kandil baronlarına kurban edilen 7 bin Kürt gencini unutmuş, “Ceylanpınar'da karanlık noktalara” takılmış.
Yani olayın karanlık noktaları kalmasa, cinayetin PKK değil de FETÖ işi olduğu ortaya çıksa bile ne değişecek?
Aslında “karanlık noktalar” 6-8 Ekimde kısmen, 15 Temmuzda tamamen aydınlanmıştı.
CIA organizasyonu, FETÖ-PKK ittifakı ve Soros finansmanı…
Bu ortaya çıktıktan sonra Ceylanpınar olayı küçük karanlık bir ayrıntı olarak kalsa bile bir şeyin değişmesine etkide bulunamaz.
ÇELİŞKİ!
15 Temmuz'da darbe girişimi davasında yargılanan subaylarla ilgili ilginç bir haber çekti dikkatimizi:
“Sosyal Güvenlik Kurumu'ndan (SGK) alınan bilgiye göre de, FETÖ kapsamında yargılanan aralarında generallerin de bulunduğu 3 bin 500 darbeci emeklilik başvurusunda bulundu. Bunlara aylık bağlandı. 2 bin 380 darbeci ikramiyesini de aldı.”
Çelişki; ama ne çelişki!
Bazı subayların 6-7 bin lira emekli maaşı aldığı söyleniyor.
İkramiyelerini de almışlar.
“Adamlar daha hala zanlı, sen neden maaşlarına takılıyorsun?” diyebilirsiniz haklı olarak; ama ben işin çelişki boyutuna takıldım.
22 Aralık 2016 tarihli şu habere bakın, sanırım bana hak vereceksiniz:
“Fetullahçı Terör Örgütü'ne (FETÖ) yönelik soruşturma kapsamında haklarında adli işlem yapılan örgütün yöneticilerinden Cevdet Türkyol ve Abdullah Aymaz ile kapatılan Zaman gazetesinin eski genel yayın yönetmeni Ekrem Dumanlı, gazeteciler Bülent Keneş, Bülent Korucu, Ali Ünal, Ali Bulaç, Ahmet Turan Alkan, Mümtazer Türköne ve Şahin Alpay'ın da aralarında bulunduğu 54 şüphelinin mal varlıklarına el konulmasına karar verildi.”
Evet, darbenin bizatihi içinde olan askerler ikramiyelerini ve emekli maaşlarını alıyorlar; ama “darbeyi desteklediği iddia edilen” gazetecilerin mal varlığına el konuyor.
Bu çelişki değil mi?
Bir de itirafçılar meselesi var ki, anlamak çok zor.
180 pilot itirafçı olmuş ve tekrar görevlerinin başına dönmüşler.
Büyükelçi suikastında olduğu gibi kolaylıkla “intihar saldırısı” düzenleyebilecek bir örgütün “itirafçılarına” bomba yüklü uçaklar teslim ediliyor.
Nereden yakarsanız yakın, beni ilgilendirmez! Varsın kurtlar sevsin dumanlı havaları.
Bu arada “kuzu postu” da bazılarının üzerine iyi oturmuş.
ÖNCE İNSAN OLMAK
Trump, Fox News televizyonu sunucusu Bill O'Reilly'e konuşmuş.
O'Reilly'nin "Putin bir katil" şeklindeki sözlerine karşılık Trump şu cevabı vermiş: "Pek çok katil var. Bizde de çok katil var. Ülkemizin o kadar masum olduğunu mu düşünüyorsun?"
O'Reilly, ABD yöneticilerinden katil olan kimseyi bilmediğini söylemiş.
Komedi filmi gibi, öyle değil mi?
Hırçın, manyak, deli olarak nitelenen Trump, katilleri görebiliyor; ama bir televizyonun ünlü sunucusu göremiyor.
Kızılderili katliamları, siyahilerin başına gelenler, Hiroşime ve Nagazaki, Vietnam'da kullanılan kimyasal silahlar, Afganistan ve Irak'ta katledilen 1,5 milyon insan bir şey ifade etmiyor demek ki…
Ebu Gureyb gibi yerler, gizli işkence merkezleri hiç olmadı demek ki…
Aslında insanları katledenleri tanımak için önce insan olmak gerekir galiba.