Hâkimiyet daha ziyade kuvvetle elde edilen bir neticedir. Her ne kadar hâkimiyetin uzun süreli olabilmesi için başka erdemlere de gerek duyulsa da kuvvet bu işin olmazsa olmazıdır.
Fakat hakemlik aynı kelimenin bir türevi olmasına rağmen daha başka bir şeydir.
Hakemliği Kudüs bazında ele alırsak hem bu kelimeyi hem de Kudüs’ün ne olduğunu biraz daha iyi anlarız.
Kudüs peygamberlerin önemli bir bölümünün yaşadığı, bazılarının uğradığı ve bir kısmının medfun olduğu, dolayısıyla dinlerini tebliğ edip hayata geçirdiği mukaddes bir beldedir.
Yeryüzünde peygamberlere iman eden insanlar da kendi aralarında sırasıyla Yahudiler, Hıristiyanlar ve Müslümanlar olarak malumumuz üçe ayrılmış durumdalar.
Böyle olunca Kudüs sadece bir hatıra olarak değil bu üç dinin en önemli merkezlerinden birisi durumundadır.
Bu üç dinin mensupları da Kudüs üzerinde hak iddia ede gelmişler, yerine göre ona hâkim olmuşlardır.
Fakat Müslümanların Hz. Ömer’le başlayan, ikinci defa Selahaddin Eyyubi ile devam eden ve Osmanlı dönemlerindeki Kudüs’teki yönetime dikkatlice bakıldığında Müslümanların sadece Kudüs’ün hâkimi değil aynı zamanda hakemi olduğu görülecektir.
Bu dönemlerde hangi Hıristiyan’ın hangi ziyaretine ve ibadetine engel olunmuştur, hangi Yahudi’ye bir zorluk çıkarılmıştır? Yani Kudüs Müslümanların hâkimiyetiyle birlikte aynı zamanda hakemliği altında bütün misyonunu korumuştur.
Fakat iplerinden boşalıp akın eden Haçlı sürüleri Kudüs’ü ele geçirdiklerinde sokaklar Müslüman kanıyla dolduğu gibi sayısız Yahudi de Haçlıların katliamına uğramıştır.
Yahudiler sadece Kudüs’te değil başta Avrupa olmak üzere dünyanın birçok yerinde Hıristiyanların katliamına maruz kalmışlardır.
Şimdi söyler misiniz? Hıristiyanlar Kudüs’te hakem olabilirler mi?
Daha az nüfusa sahip oldukları için belki Yahudilerin Hristiyanlara bir katliamı söz konusu olmayabilir.
Fakat bununla beraber Kudüs ve civarında hayatlarını sürdürmüş olan Hz. Meryem’e ağıza alınamayacak iftiraları atan, Hz. İsa Aleyhisselam’ı yalancılıkla ve Yahudiliği bozmakla itham eden Yahudilerin Kudüs’te hakem olmasını hangi Hıristiyan kabul edebilir?
Peki, Filistinlilere yıllardır kan ağlatan bu Yahudileri Müslümanlar hakem olarak kabul eder mi?
Aslında insaf ve iz’an sahibi Hristiyanların da, Yahudilerin de Müslümanlara şöyle demeleri gerekmez mi?
“Mademki siz Hz. Musa’ya ve Tevrat’ta adı geçen bütün peygamberlere iman ediyorsunuz, bunun aksini küfür sayıyorsunuz, mademki sizin Kur’an’ınızda dört defa Muhammed ismi geçmesine rağmen yüzden çok Hz. Musa’nın adı geçiyor, o halde Kudüs’te siz Hakem olmalısınız.”
Aynı şekilde Hıristiyanlar da Müslümanlara gelerek;
“Mademki sizin Kitabınızda Muhteşem bir Meryem anlatılıyor, mademki bir Meryem Suresi var, mademki bir Maide (Hz. İsa için indirilen bir sofra) var, bir Âl-i İmran suresi var, mademki mucizelerle desteklenmiş bir Meryemoğlu Mesih var, o halde Kudüs’te hepimize “Hakem” olmalısınız” demeleri gerekmez mi?
Peki, hayal mi benim bu beklentim, onlar böyle bir şey yapar mı dersiniz?
Bizim böyle olduğumuzu biliyorlarsa, kendimizi bu şekilde anlatabilmişsek niye olmasın ki.